HDP, 2023 seçimlerine Emek ve Özgürlük ittifakı ve Kürdi İttifak ile seçimlere katıldı. Aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de muhalefet adayını destekledi. Yapılan ittifaklar ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesi konusunda büyük ve yersiz eleştiriler yapıldı.
Özellikle AKP-MHP, HÜDAPAR ve KDP destekçisi olan grupların ittifaklara karşı oluşturduğu olumsuz havayla mevcut durumu etkilemeye ve izlenen siyasetin, esas alınan çizginin yanlış olduğu algısı yaratmaya çalıştılar, bu havadan ortaya çıkacak durumu kendileri açısından bir fırsata dönüştürmek istediler. Bu havaya özellikle Kürt orta sınıfının büyük bir katkı sunduğunu hep birlikte gördük. Bu orta sınıf kendi çıkarlarına göre siyasi tutum geliştiriyor. İttifaklara karşı, verilen mücadeleye karşı anti propaganda yapıp HDP seçmeninin etkilemeye çalışıyor.
Örneğin; “Bu Türk solunu sırtımızda taşımak zorunda mıyız? Bunların hepsi zaten Kemalisttir” gibi söylemlerle Kürt seçmenini HDP’den uzaklaştırmak için yoğun bir çaba içerisine girdiler. Bu çabaların sonucunda HDP Kürt ilerinde ve metropollerde küçük de olsa oy kaybına ve sandığa gitmeme oranında yükselmeye neden oldular. Aslında Kürtlerin Türkiye demokrasi güçleriyle (halklar, sol-sosyalist hareketler, emekçiler, anti kapitalist Müslümanlar) birlikte hareket etmesi ve ittifak anlayışına karşı olduğu algısı bilinçli geliştirilen bir çarpıtmaydı. Kürt halkının böyle bir yaklaşımı yoktu.
Tam bu noktada ortaya çıkan soru şudur:
HDP neden ittifak yapıyor?
HDP ittifak yapmak zorunda mı?
Bu soruların cevabını bulabilmek için, HDP’nin paradigmasına yani HDP’nin ilkelerine bakmak gerekir.
HDP demokratik siyaset alanını önemseyen ve demokratik siyasetin toplumun kendini ifade etme mücadelesi verdiği ve örgütlediği, iradesini yansıttığı bir alan olduğuna inanıyor. HDP seçimlerin, demokratik siyasetin önemli bir alanı ve toplumun iradesini yansıttığı bir süreç olduğunu savunuyor.
HDP demokratik siyasetin toplumu örgütleme, politik bilinç kazandırılmasını ve irade haline gelmesini savunan bir yapı. HDP’nin demokratik siyaset anlayışında öncelikli olan toplumun örgütlenmesi ve siyasete katılımının sağlanmasıdır.
HDP Kürt sorununun Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde çözülebileceğine inanıyor ve mücadele stratejisini de buna göre belirliyor. HDP ve paradigması Türkiye'nin demokratikleşme dışında Kürt sorununu çözmenin başka yolu olmadığına inanan bir yapı.
HDP’nin Kürt sorununun çözümüne olan yaklaşımı ve demokratik ulus anlayışından dolayı inandığı bu hedefe varmak için, bu inanca uygun mücadele stratejisini geliştirmekte. Bu paradigmanın gereği olarak da Türkiye'nin demokratikleşmesi için Kürt halkıyla Türkiye'deki demokrasi güçlerinin gerçekleştireceği ittifakları çok üst düzeyde önemser. Kürtlerle birlikte Türkiye devrimci demokratik güçlerinin, gelişmenin ve demokratikleşmenin dinamiğini oluşturacağına inanır. Kürt siyasetinin paradigmasını HDP kurumsal bir kimliğe taşımıştır.
3. Yol
HDP paradigmasının özü, 3. Yol anlayışıdır.
HDP dünyadaki kapitalist modernitenin karşısına siyaset bilimcilerin en çok tartıştığı konuların başında gelen 3. Yol felsefesini yol haritası olarak benimsemiştir. Özellikle Ortadoğu’daki ulus devlet çıkmazına karşı bir çözüm yolu olarak Abdullah Öcalan tarafından ortaya atılan bu düşünceyi bir çözüm yolu olarak kabul eder.
HDP, 3. Yolun demokratik bir yönelim olduğunu, kapitalist modernite tarafından sistem dışına itilmiş, ötekileştirilmiş, emekçilerin, kadınların, gençlerin, mağdurların, mazlumların halkların oluşturduğu bir yapı olduğuna inanıp bu yolda mücadele eder. Üçüncü yol felsefesinin içinde demokratik özerklik, demokratik konfederalizm, demokratik cumhuriyet, demokratik vatan ve demokratik ulus anlayışı vardır. Bu anlayış ise güçlerin birleştirilmesi anlayışına evrilir. 3. Yol paradigmasında ulus devlet anlayışı ve reel sosyalizm anlayışı yoktur.
HDP Üçüncü Yolundemokratik çözüm yolu olduğuna inanır. Demokratik çözüm anlayışında da,“Demokratik ulus, Demokratik vatan veDemokratik cumhuriyet” ilkelerini benimser.
Emek ve Özgürlük İttifakı
HDP 3. Yol paradigmasının ilkeleri doğrultusunda Türkiye’nin demokratik bir ittifaka ihtiyacının olduğu inancı ile; Türkiye’nin önünü demokratik bir ittifakın açacağına, bu ittifakın, ülkedeki sosyalistlerin, demokratların, muhafazakarların, emekçilerin, kadınların ve gençlerin yer aldığı büyük bir ittifak, özgürlüğün yolu, geleceğin umudu olması için tüm toplumsal kesimleri içine alan, cumhuriyetin demokratikleşmesi için, yerel demokrasinin inşası için, demokratik bir anayasa ile yönetilen bir demokratik cumhuriyet için bir ittifakı örgütlemiştir. Emek ve Özgürlük İttifakı, üçüncü yol paradigmasının ilkeleri doğrultusunda atılan ilk adımlardır. Emek Özgürlük ittifakı, Üçüncü Yol’un ana eksenini oluşturan demokratik ulus çerçevesinde yapılacak ittifakların yani demokrasi ittifakının bir ön örneği durumundadır.
Bu bakış açısı aynı zamanda Öcalan’ın, “Türkiye’de herkesin sırtındaki tüpte ya oksijen var ya da hidrojen. Ama kimsenin aklına bu hidrojenle oksijeni bir tüpte uygun şekilde birleştirip su oluşturmak gelmiyor. Artık tüplerimizin içindekini birleştirme zamanı gelmiştir. İhtiyacımız olan suyu oluşturup kana kana içmeliyiz. Bunu başarabilirsek hepimiz susuzluktan kurtulabiliriz.” söyleminin bir benzeridir. Emek ve Özgürlük İttifakı ileHDP tümtoplumsal kesimlere kana kana demokrasiyi yaşatmak istemiştir.
HDP paradigmasını böyle anlamak gerekiyor.
Peki sorun nerede?
Sorun, HDP öncülüğündeki Emek ve Özgürlük İttifakının Türkiye halklarının özgür yaşam iradesi adına bir müdahale olarak ortaya çıktığı, toplumsal farklılıkları (dil, din, inanç, etnik, kimlik vb.) inkar eden veya tekçi ulus anlayışını reddeden Türkiye halklarının birlikten ve özgür yaşamdan yana olduğunu, ülkede yaşayan tüm kimliklerin, kendi kimlikleri ile özgürce yaşadığı, bir ülke inşa etme amacı ve ülkede yaşayan tüm kesimleri iktidar kamplaşmalarına mahkum etmeme çabası ve hamlesi olduğunun topluma anlatılamamasıdır.
Aynı zamanda, HDP’nin tüm Ortadoğu halklarını barış içerisinde yaşatacak 3. Yol paradigmasını öncelikle kendi kurullarında görev alan partililerine, ittifak içerisindeki diğer gruplara ve bileşenlere yeterince anlatamayınca, paradigmayı yeterince anlayamayan milletvekilleri, parti meclisi üyeleri il ve ilçe yöneticileri, bileşenler kendilerinin içselleştiremediği paradigmayı toplumun diğer kesimlerine anlatamadı. Sorun buradaydı. Bu anlatılamayınca alan AKP-MHP, HÜDAPAR ve KDP destekçisi olan gruplara kaldı. Hem Türkiye metropollerinde hem Kürdistan kentlerinde HDP ile ilgili anti propagandalar tavan yaptı. Bu propaganda sandığa gitmeme ve iptal oyu kullanarak partinin başarısız olmasını sağladı. HDP’nin mücadelesine karşı propaganda yapan kesimlere karşı doğru argümanlar geliştirilmedi, partinin ideolojik hattı doğru bir örgütleme yapamadı.
Sonuç olarak; HDP paradigması Türkiye'nin demokratikleşmesi için Kürt halkı ve Kürt siyasetinin, Türkiye'deki demokrasi güçleri ile yapacağı ittifakların önemini, Türkiye'de Kürtlerle birlikte Türkiye devrimci demokratik güçleri, gelişmenin ve demokratikleşmenin dinamiğini oluşturduğunu çok net bir şekilde tabanına anlatması gerekiyor.
Demokratik ittifaka dayalı mücadele stratejisinin önemi tüm HDP kadrolarınca içselleştirilmeli, ittifak stratejisinin gelişmesi ve güçlenmesi parti eğitimleri ile yaygınlaştırılmalıdır. (MY/AS)