Mart'tan Haziran'a seçim öncesi propagandif siyasetin çok "heyecan"ı olmasa da, 7 Haziran seçimleri sonrasından ortaya çıkan tablo sahiden heyecan verici bir dalga yarattı. Bu heyecanın bir kaç "dalgası" var. En önemlisi Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) "Seni Başkan Yaptırmayacağız" sloganının yarattığı büyük rüzgârdı. Öyle bir rüzgâr esti ki; Saray'ında paşa paşa oturup önüne gelene veryansın edip, tehdit estiren Saraylı Paşa suspus oldu. O gün (7 Haziran) bu gündür bir daha da ağzına "Başkanlık" sözünü al(a)madı. Kendisi başkan olamayacağı gibi, partisi de hayli puan kaybederek yüzde 41'lere düştü. Düşmekle kalmayıp milletvekilliği sayısı açısından da parlamento çoğunluğu olan 276 sayısının 18 altına düşerek 258 vekille yetinmek durumunda kaldı.
AKP iktidarının 17-25 Aralık "Yolsuzluk-Hırsızlık" vaka'ı adiyesini seçimler boyunca gündeminden düşürmeyen üç muhalefet partisi yüzde 60 ile çoğunluğu sağladılar. Bu da yetmezmiş gibi ve bence en önemlisi Türkiye siyasetinde Kürdi bir söylemle siyasete soyunan, aynı zamanda Türkiye'deki bilcümle muhalefeti "çokçu" kimliğiyle sinesinde yoğunlaştıran bir nev-i "Nuh'un Gemisi" görüntüsü arz eden HDP yüzde 13,2 ile meclise 80 vekil soktu.
Tabi bütün bu gidişat muktedirin partisi AKP'yi hayli zora soktu. 13 yıldır iktidar olup hiçbir muhalif söylemi ciddiye almayan "hükümet-devlet" müteşebbis ortaklığı kara kara düşünmeye başladı. Önce bombalar patlatılıp "kaos" ortamı havası yaratılmaya çalışıldı. Aklıselim sahipleri başta Kürt siyasal hareketi bu tezgâha-oyuna gelmedi(ler).
Şimdi artık yemin sonrası hükümet kurma senaryolarının gündem tutacağı hızlı bir siyaset dönemine girme arifesindeyiz. Görünen o ki; AKP 13 yıllık saltanatından pek vazgeçmek niyetinde değil. Bunun en önemli nedeni AKP'siz bir hükümetin ispat-ı vücudu ve kendini sürdürmesi hükümet-devlet-bürokrasi cephesinden çok canın yanacağı anlamına gelir. Buna da "eyvallah" etmeyecekler gibi. Bu sebeple her halükarda AKP'li bir hükümet modeli yakın ufukta gözüküyor. En "ısrarcı" olunanı AKP+CHP ortaklığı olacak gibi. Sermaye, ABD, AB bu temayülde. Alenen alışılmış "temayül yoklaması" yapılmış olmasa da kulisiler buna işaret ediyor.
MHP'nin HDP'yi görmek istemeyen yaklaşımı ve karşılığında CHP+HDP birlikteliğinin yeter sayıyı bulmaktan hayli uzak olması AKP karşıtı güçlerin AKP'yi didik didik edip siyaset tarihinden ilânihaye sileceği bir seçeneği hepten ortadan kaldırıyor. Ayrıca bir başka etken de HDP ile MHP'nin zaten karşıt siyasal yapılar olarak bir hükümet oluşumu içinde bir arada olmalarının namümkün olması gerçekliği. Her ne kadar "ideolojik" olarak yıllardır birbirlerine karşı olmaları nedeniyle "Milli Mesele"yi ancak ikisinin evetleyeceği bir siyasal gerçekliğin kendisini dayatması zorunluluk olsa da, bu maalesef böyle!
AKP'nin bir azınlık hükümeti kurup HDP'nin dışarıdan desteği ile hükümet olması olmayacak iş! İki nedenle olmaz! İlki HDP seçim öncesi süreçte sadece "Seni başkan yaptırmayacağız" demekle kalmayıp; "AKP ile hükümet kurmayacağız" da dedi. Bundan geri dönmek siyaseten zor. Bir diğer neden de AKP hükümetinin sadece yargılanması talep edilen dört bakan üzerinden değil, en tepedekinin aile efradı üzerinden de bir yargılanma beklentisi var HDP'ye gönül veren, hatta gönülleri ile birlikte oylarıyla destek olan yaygın kamuoyunda.
Bu süreçte HDP'den beklenen gönül isterdi ki; mahalle komitelerine ve parti örgütlerine varıncaya kadar tıpkı seçim öncesi "Eğilim yoklaması" gibi, "Nasıl bir koalisyon" sorusuna cevap olabilecek bir çalışma yapmalıydı. Bu tür bir çalışmaya diğer üç partiden daha çok HDP müsait ve bu kamuoyunun malumu! Ve dahi diğer partiler bilmez ama HDP tabanı çok iyi bilir; siyaset sadece parlamentoda yapılmaz. "Parlamento dışı muhalefet" dediğimiz devasa halk gücü de vardır. Hem illa ki parlamentoda temsilci olmadığında başvurulacak bir yol da değildir bu muhalefet türü. Diridir ve parlamento ile sokağın birbirlerini sürekli besleyeceği bir yapıdır bu güç...
Dolayısıyla iş hayli zor. Bu çerçevede HDP ilkeselliğini korumalı/koruyacak. Çözüm sürecinin tıkanan halinden daha üst ve şeffaf bir evreye sıçraması, yeni ve demokratik bir anayasa, darmadağın edilen barajın ilerde başkalarını da tehdit etmesini engellemek için hukuken barajın kaldırılması. Yani ez cümle sadece bir koalisyon boyutunu aşan, adeta yeniden bir "kurucu meclis" gibi çalışabilecek bir yapıya ihtiyaç var. Malum, öncesinde baraj nedeniyle "Temsili varoluş" mecliste vuku bulamıyordu. Şimdi büyük ölçüde bu mümkün...
O halde "Kuruculuk" üzerinden bir süreç dayatılabilir. Buna en uygun parti de HDP'dir. Bunun bir tek açık ucu var. HDP listeleri Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş'ın da ifade ettiği "Siyasetin kırk dengesini tutturmak için yapılmış" bir liste oldu. "Çatlak sesler"in çıkması her daim mümkün! Bir kaç örneğini de hemen duyduk! Dolayısıyla adaylıktan vekilliğe terfi etmiş bu 80 kişilik tablonun çok ciddi ve ahenkli bir "içses"e ihtiyacı var. Gerçek hayatta asla bir araya gelmeyecek/gelemeyecek olanlar, şimdi birlikte siyasal parti yemini ve vekillik yemini edecekler.
Parlamenterliğin de artık adeta bir "meslek" gibi algılandığı ortamda şimdi kimi kurumların "Meslek veya hizmet içi eğitim" dediği "Parti ideolojisi eksenli vekil eğitimi" lazım HDP'ye... (ŞD/EKN)