Su değil, mevsimin havası akan,
Duyduğun yaprağın, dalın sesidir,
Suda yıldızların parıltısıdır,
Bu karanlıkta, bazı bazı çakan.
Yaşlanan bir erkeğin ömrünün son zamanlarını benzettiği sonbaharda, güneş ışımasıyla solan ağaç yapraklarından perde perde yansıyan hüzne karışan kendi hüznünü, hafif sitem ve kıskançlıkla beraber, “Sen de bir gün ‘eteklerinde kocaman bir ormanın soluk ve rengarenk yapraklarını taşıyacaksın’ diyerek, platonik aşk beslediği bir kadına yaşlanacağı zamanki halini ünlü “Merdiven” şiirinde anlatan Ahmet Haşim; “Orman” adlı şiirinde de, ömrünün yarısını geride bırakan bir insanın orta yaş karanlığını aydınlatan, ona canlılık ve enerji katan yapraklar ile huzur veren dalların hışırtısını dile getirir.
Şiirlerinde gökyüzü, ağaç, orman, yapraklar, hazan mevsimi ve yaprak metaforları ile ışık- gölge, gençlik- yaşlılık, ölüm- yaşam ve canlılık- tükenmişlik gibi insana ve insan doğasına özgü özellikleri anlatan Haşim’in, Fransız sembolistlerinden etkilenen şiirinin dahil olduğu Fecrâti topluluğundan ayrılan yanı “dar ama sonsuz derinlikte bir kuyu” olan bireyi ele almasıdır. Müzikal ve ritmik bir tonda yazdığı şiirlerinde Haşim için önemli olan; doğada insana yakın olan unsurlarla birlikte insanı ve onun ruhsal değişimlerini anlatmaktır.
Anlamdan çok şiire ve sese önem veren şair için söyleyişte her şeyden önce gelir. Bu açıdan bireyi ve onun dünyayı algılayışının kendine özgü ifadesi olan söyleyişinin benzersizliğini ortaya koyan Haşim için sesler ve solmuş sonbahar yapraklarının çeşitliliği; bireyin tekilliğinde ifadesini bulan insan çokluğunun, doğadan yansıyan çoğulluğunu da belirtir.
“Sırrını çözmek için şiiri deşmek, eti için bülbülü öldürmektir” diyen şair musikiye, ruha ve insan ruhunun derinliklerinde gizlenen sanatsal güzelliklere tek ve mutlak bir bakıştan ulaşmanın imkansızlığına da işaret eder.
Haşim’in Hazan mevsiminde Shakespeare’in gölgesi
Haşim’in, tek bir anlam yüklemek istemediği şiirinden yansıyan insan ruhu ve doğayı algılama biçimleri, yaşlılıkla beraber gelen ölümün de insan üstündeki etkilerini anlatır. Bu bakımdan da, “Merdiven” özellikle temaları bakımından Shakespeare’in 73. sonesine de benzer:
Baktığında görebilirsin bendeki hazan mevsimini;
Ayaza karşı salınan dallardan sarkar tek tük kalmış, birkaç sararmış yaprak,
Şen kuşların şakıdığı tapınaklar şimdi ıssız, viran.
Baktığında görebilirsin bendeki tan vaktini;
Günbatımında güneşin batıdan solarak gözden kayboluşu gibi,
Her şeyi karanlığa gömen, ölümün ikiz kardeşi kara gece alıp götürdüğünde ışığı.
Baktığında görebilirsin bendeki ateşin korlarını;
Gençliğinden kalan küllerin üstünde duran,
Ölüm döşeğindeymiş gibi soluksuz,
Alevlerle beslenen ateş yanıp tükendi.
Aşkını daha da güçlendirecek bunları görmen,
Ayrılık vakti gelmeden önce çok seveceksin beni.
Shakespeare’in güçlü imgelerle ifade ettiği yaşlılık ve sonbahar benzetmesi, Haşim’in şiirinin tamamında görülen yaşlılık ve onunla birlikte ortaya çıkan ölüm korkusu ile bitkinlik ve bazı zamanlarda gelen yaşama gücü temaları da, hazan mevsiminde sararan yaprak metaforu gibi birbirine benzer.
Bu bağlamda, Haşim’in muhtemel platonik aşkına “sen de yaşlanacaksın” diyerek serzenişiyle, Shakespeare’in kendisini daha da çok sevmesi için sevgilisine anlattığı yaşlanma halinin kendisi, doğada mutlak olan tek şeyin ölümün kendisi olduğunu da ‘ölümlü’ insanoğluna hatırlatır.
Ancak ölümlü insanın hatırlaması gereken ölüm, hüzün değil; aşk getirmelidir Shakespeare’e göre, Haşim’in aksine. Ahmet Haşim için uzaktaki sevgilinin anlayışsız toyluğu ve yanında geçirmediği zamanlar hüzün kaynağıyken, Shakespeare için kaybedilecek zamanın kalmadığını anlayacak sevgilisinin ‘güçlenen aşkı’ bir umuttur.
Fransız şiirinden etkilenen Haşim’in, Shakespeare’le bu muazzam kesişmesi, onun şiirinin gücü kadar edebiyatın sınırsızlığını da gösterir. Bu ayrıca, modern Türk şiirinin kurucusu ve Fecrâti topluluğundan yetişmesine rağmen kendi üslubunu oluşturabilmiş bir şair olan Ahmet Haşim’in neden ‘modern Türk şiirinin kurucusu’ olarak adlandırıldığını da gösterir.
Bu bakımdan, vefatının 75. yılı dolayısıyla, 15 aralık pazartesi günü Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde Beşir Ayvazoğlu’nun konuşmacı olarak katılacağı bir konferans ve onun ardından düzenlenecek bir konser ile anılacak olan Ahmet Haşim’i ve şiirlerinin evrenseli yakalamış gücünü hatırlamakta fayda var. (YK/EÜ)