Yaklaşık üç hafta önce, barınakta yaşamaya başladıktan sonra değişen düşüncelerim doğrultusunda, “hayvan severleri düşünmeye davet ediyorum” başlıklı bir yazı yazmıştım.
Olumlu tepkiler aldım.
Bu konuyu biraz daha detaylandırmayı düşündüm. Köpek, kedi veya herhangi bir hayvan türünü sevmek ile hayvanseverlik arasında bağ olmasına rağmen aynı duygu ve düşünceleri barındırmazlar.
Sadece kedi, köpek veya bir hayvan türünü sevenler, tüm hayvanlar konusunda sevgi beslemeyebilir. Doğaldır. Kanarya seven köpek, güvercinleri seven kedi sevmeyebilir. Tüm insanların bütün hayvanları sevmesini beklemek doğru bir düşünce olsa da bunun gerçekte hayat bulması imkansıza yakındır.
Ancak hayvansever olan, kendisine hayvansever diyen kişi, hayvanlar arasında herhangi bir ayrım yapamaz, yapmamalıdır. Dolayısı ile yaşamı da bu yönde gelişmeli, yaşam şekli de aynı doğrultuda şekillenmelidir.
Hayvansever kişi, hiç düşünmeden yaşam alanını ihtiyaç duyan bir hayvanla paylaşabilmeli, koşullarının yeterliliği ile paralel, hayvanlara her türlü konuda yardımcı olabilmelidir.
Yine hayvansever olan kişi, beslenme alışkanlığını da sevgisiyle paralel yürütmeli, hayvan eti ve ürünlerini tüketme konusunda katı ve net olmalı, olabilmelidir ki önceki yazımın asıl konusu da bunun sorgulanmasıydı.
Bu sorgulamaya beni iten ise, günümüzde hayvan ve ürünlerinin üretim zincirinde, hayvanların gördükleri işkencelerdi.
Hayvanların bu süreçte gördükleri kötü muamele ve işkencelere ortak olmamanın tek yolu, bu ürünlerin tüketilmesine ortak olmamaktan geçtiğini düşünerek, beslenme alışkanlığımı da bu doğrultuda değiştirmeyi düşündüğümü ve planladığımı söylemiştim.
“İnsanın beslenmesinde et ve hayvan ürünleri tüketimi gerekli ve zorunlu mudur?” Sorusunun cevabını aramak gerekiyor. Protein ihtiyacı farklı ürünlerle karşılanabilir mi?
Bütün baklagiller, soya fasulyesi, yeşil ve kırmızı mercimek, mantar badem, yer fıstığı, ceviz, fındık ve kabak çekirdeği protein depolarıdır.
Neredeyse protein içermeyen sebze ve meyve yok gibidir.
Her koşulda protein ihtiyacını karşılayabilirsin. Yağ ihtiyacını da bitkisel yağlarla karşılamak hem mümkün hem de daha sağlıklı.
Et, ciğer, sakatat, süt, yoğurt, peynir, yumurta ve tereyağı tüketmeden yaşayabilmek mümkün!
Rakı, balıksız da içilir ki gerçek rakı kültüründe sıcak meze yoktur!
Bu durumda et ve hayvan ürünlerini tüketimindeki protein mazereti boşa çıkıyor. Et ve hayvan ürünleri tüketmeden de protein ihtiyacını karşılamak mümkün.
Geriye kalan tek mazeret damak tadı ve alışkanlık.
İçerisinde yetiştiğiniz ve damak tadınızın gelişip yerleştiği ailenizin size verdiği alışkanlığı terk etmek zor geliyor! Hele de et tüketiminin yoğun olduğu yörelerde yetişmiş iseniz et ve hayvan ürünlerini tüketmekten vazgeçmeniz imkânsız gibi.
Yapmanız gereken tek şey kalıyor. Araştırmak ve düşünmek!
Et, süt ve diğer hayvansal ürünlerin üretimi için yetiştirilen hayvanların yaşam koşullarını araştırın ve düşünün.
Eti, tüyü ve yumurtası için yetiştirilen kanatlı hayvanların yaşam koşullarını araştırın ve öğrendiğiniz bilgilerle birlikte düşünün.
Yaşadıkları kötü muameleleri, işkenceyi, kötü koşulları düşünün.
Yumurta yemeniz için, yaşamını kıpırdayamayacak kadar dar bir alanda geçirmek zorunda kalan tavukları düşünün!
Et yemeniz için, daha çabuk kilo almaları amacıyla hareketsiz ortamda yaşamak zorunda kalan büyük ve küçükbaş hayvanları, inek ve koyunları, öküz ve keçileri, hele de okşamaya doyamayacağınız kuzu ve oğlakları düşünün!
Daha çabuk büyümeleri için verilen ilaç ve antibiyotikleri düşünün! Aynı zamanda bunların sizlere vereceği zararları düşünün.
Siz hayvanseversiniz! Siz ayrımsız bütün hayvanları seven insansınız! Siz doğanın bütün canlılara ait olduğunu iddia ediyorsunuz!
Siz herhangi bir hayvanı okşadığınızda hem kendinizin hem de hayvanın mutlu olduğuna şahitsiniz!
Siz, bir hayvanı kucakladığınızda mutluluktan uçansınız!
Siz bir hayvan aç kaldığında yemek yiyemeyensiniz! Siz, hasta veya yaralı bir hayvan gördüğünde hasta olan, gözyaşlarını tutamayan, üzülen ve ağlayansınız!
Sadece damak tadınız ve alışkanlığınız için, bir hayvanın işkence görerek, kötü muamele ve kötü koşullarla yaşamasına nasıl izin verirsiniz?
Sadece köpek seven, kedi seven, kanarya, kuş, at veya herhangi bir hayvan türünü seven biriyseniz bile, içinizdeki sevgiye güvenerek, sizlerin de et ve hayvan ürünlerinin üretiminde hayvanların çekmiş olduğu işkencelere ortak olamayacağınıza inanıyorum.
En azından bu konuda ciddi bir araştırma yaparak düşüneceğinizi umut ediyorum.
Eğer sözde değil, gerçek anlamda hayvansever iseniz, bu satırları okuduktan sonra beslenme alışkanlığınızı değiştirmek için kollarınızı sıvamanız lazım.
Bunu yapmak için vegan, vejeteryan veya benzeri bir kategoriye girmeniz gerekmiyor!
Sahip olduğunuz sevgi ve vicdan, bunu yapmanız için yeterlidir.
Düşünün, bunu yapanların, hayvansal ürünlerin tüketimi alışkanlığını terk edecek, hayvanlar rahat yaşasın diye beslenme alışkanlıklarını değiştirecek insanların sayısı çoğaldıkça işkence gören hayvan sayısı azalacak.
Düşünün, hayvansal ürünleri tüketim alışkanlığını terk edecek her insan, işkence altında yaşayan bir canlının kurtulmasına neden olacak!
Güzel olmaz mı? (NT/AS)