Bundan beş yıl önce Coca-Cola memleketin ilk rock festivalini düzenlemek için kolları sıvadı. Bunun rock sevenler için çok heyecan verici olduğunu kabul etmek gerek zira yıllardır kulağımızda yer eden sesler, resimlerini aklımıza kazıdığımız isimler kanlarıyla canlarıyla gözümüzün önünde belirebilecekti.
Ama söylenenin aksine, Coca-Cola, örneğin Pınar Süt’le ya da büyük müzik şirketleriyle aynı kefede değerlendirilemez. Çokuluslu bir şirket olmasının dışında, İsrail ordusunun en büyük destekçilerinden biri olarak önemli bir savaş suçlusu. Festivalin başladığı yıl Güney Amerika’dan gelen haber de tuz biber oldu sanki. Coca-Cola fabrikalarında sendikalaşmak istedikleri için işten atılan işçilerin grev liderlerinden ikisi mafya tarafından öldürülmüştü. Bu haber, geniş çaplı bir Coca-Cola boykotunun işaretini verdi.
İşte tam bu dönemde, bir grup muhalif rock müzik hayranı, bu küresel zorbalığın bir ayağına ortak olmayı reddedip büyük bir cesaretle kendi festivallerini organize etmeye karar verdiler. Sponsor kabul etmiyorlardı, festivali sadece gönüllü emeğiyle kotarmayı planlıyorlardı ve müzisyenlere de barış bayrağından başka verecekleri bir şey yoktu.
Mor ve Ötesi’nin Rock’n Coke’dan ayrılıp BarışaRock sahnesinde yer alacağını duyurması ve ellerinden geldiğince destek vermek isteyen gönüllülerin de yarattığı heyecanla, tabiri caizse “koşu başladı”. İlk festival yağmura, çamura ve en önemlisi kapitalizme göğüs gererek gerçekleştirildi. Astronomik büyüklükte sahneler yoktu, büyük şirketlerin yiyeceklerini değil el yapımı mercimek köfteleri yedi katılımcılar. Ama festival huzurla sona erdi.
İkinci senenin belki de en önemli olayı, stantlar oldu. İlk sene sadece Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Küresel-BAK stantlarının bulunduğu alan değiştirildi, daha büyük bir alana geçildi. Feministler, eşcinseller, anarşistler, komünist sol stant açarak, paneller düzenleyerek broşürler dağıtarak festivalin politik yapısına katkı koydu. Bu gelenek bugün 50'nin üstünde stant katılımıyla devam ediyor.
Üçüncü sene, müthiş bir hamle ile festival ücretsiz oldu. Yiyecek-içecek fiyatlarının da ucuzluğu hesaba katıldığında bunun bir anlamı vardı: “Bu festivalin kapısı herkese açık.”
Ayrıca, ilk iki sene Rock’n Coke’la aynı tarihlerde gerçekleşmesi çok eleştirilen festival, bu kararından vazgeçti ve bir hafta erken gerçekleştirildi. Dördüncü sene, hem müzisyenler hem katılımcılar açısından öyle büyük bir kalabalık vardı ki, görmezden gelinemez oldu. Türkiye’de müzik yapan ve dünyayla ilgili kaygılar besleyen neredeyse her müzisyen BarışaRock’ta sahne almaya başladı.
5. senenin muhasebesi
BarışaRock’ta sahne alan üç müzisyen, ardı ardına kaybedildi ve hala rahmetle anılıyorlar. Bunlardan ilki Cem Karaca, ölmeden önceki son konserlerinden birini festivalde verdi. Genç yaşta kaybettiğimiz Kazım Koyuncu için hala festival alanında binlerce kişi horon tepiyor. Barış Akarsu ise muhalefete yüz vermeyen birçok popüler rock’çunun arasında parıldıyordu, acısı hala taze.
BarışaRock, ismi bilinmeyen ama bu sahne vasıtasıyla kendine bir hayran kitlesi yaratan grupların da buluştuğu noktalardan biri oldu. Sadece sokakta müzik yapan ve albüm yapmayı reddedip doğaçlama performans kayıtlarını demo olarak satan SiyaSiyaBend “İstanbul Hatırası”nda boy gösterip uluslararası bir üne bile sahip oldu ama ilk kalabalık konserini BarışaRock’ta verdi. Zardanadam, yine albümlerini satmayan elden dağıtan bir rock grubu olarak, BarışaRock’da sahne alarak ününe ün kattı. İlk performanslarını burada gerçekleştiren ve şu anda albüm raflarında yer bulanlar, festival sayesinde adını duyuranlar, bu sene de sahne alacaklar.
Barış ve rock ülkeye yayılıyor
Bu kadar da değil, BarışaRock tüm ülkeyi fethediyor. İlk kez bu sene 22–24 Haziran tarihlerinde İzmir’de gerçekleşen Rock-A, BarışaRock gönüllüleriyle benzer şeylere gönül veren insanlarca ve yine aynı ilkeler esas alınarak gerçekleştirildi. Bu seneki festivale de ülkenin her yerinden otobüsler kaldırılıyor. Bir çadırınız varsa, Türkiye’nin neresinde olursanız olun, İstanbul’da BarışaRock’un davetlisisiniz yani.
Beşinci senesinde müzik de bol, etkinlik de. Karanlık ve sakin şarkılarıyla İrlanda’dan God Is An Astronout, yabancı konuklardan. Bir diğer önemli konuk ise şüphesiz Boikot. Devrim şarkılarını punk’tan metale birçok farklı tarzla yeniden yorumlayan bu neşeli grup, hepimizi eğlendirecek.
Uzun zamandır sahnelere veda edip yapımcılık işiyle meşgul olan Hakan Kurşun, geçen sene bir orman prensesi gibi herkesi büyüleyen Aylin Aslım’la akustik bir performans gerçekleştirecek olan Yakup, Gevende, Dinar Bandosu, Hariçten Gazelciler, bu sene festivalde ilk kez sahne alacak bazı isimler. Üç gün boyunca iki sahnede toplam 62 grubun performansları izlenebilecek.
BarışaRock ayrımcılığa, ırkçılığa, homofobiye, küreselleşmeye karşı olanların toplandığı, hep beraber hem neşeli hem öfkeli çığlıklarımızı atabildiğimiz üç günlük bir eğlence, beş yıllık bir serüven. Taşı da toprağı da bizim. Bu hafta sonu yine isyan sesimizi Sarıyer’den duyuracağız, nerelere kadar gider bilinmez ama ne kadar fazla olursak o kadar yüksek çıkar.(H/AÖ/EÜ)