Yazının bu başlığı, Gaye Boralıoğlu’nun; “Dünyadan Aşağı” adlı romanının üçüncü ve son bölümünden alıyor.
2018 Mart ayında İletişim Yayınları’ndan çıkan roman pek çok konuda okuyucuya düşünme alanları sunuyor.
Okur, bu romanı kurgusu ile olduğu kadar baba-oğul, dede-oğul, dede-baba-oğul, karı-koca, kadın-erkek, insan-inanç, ünlü-ünsüz, kadınlar, toplum gibi başlıklarda ele alıp düşünebilir, yorumlayabilir.
Kurgusu bana ilginç geldi. Yazar Gaye Boralıoğlu yazma ruhunu roman karakteri Ali Cemal’e üflüyor, Ali Cemal ise babası Hilmi’ye ve onun bağlamında dedesi Selim’e. Vay be dedim okurken.
Bu ruhsal zincir kadından erkeklere devam etse de roman boyunca kadınlar okura göz kırpıyor.
Evvela Nihan. Kitap okuyor, kocasının neler yapması gerektiğini, hep kendini acındırarak söyleyen kocası var. Bazen bu rol ile baş etmek için tatlı tatlı dalga geçiyor, bazen komik DVD izliyor, kimi zaman da masaj yapıyor. Gerginlikleri büyütmeden olanı bitmeden “mesele kutusuna” atıyor. Mine gelene kadar.
Mine’nin bir üvey babası var. Kendisine destek arayan annesini bitiriyor. Kendisini de bitirmesin diye mücadele ederken evli bir adamdan medet umuyor. Annesini tekrar ediyor. Mine, Nihan ile göz göze geldiğinde; Nihan’ın mesele kutusunun da kapağını kapanmamak üzere açıyor. İki kadın karşılaşınca Nihan, Allah’ın sopası yok diyerek Hilmi’nin kıçına tekmeyi basıyor. Fakat yaşam yol alırken alnından vurulan kocasına da karşılık beklemeden bakıyor. Mine’de yolda bakıyor, olmuyor; “Sen gitsen iyi olacak” deyiveriyor.
Derken Pelin geliyor. Meslek sahibi. Mimarlık Fakültesinden birincilikle mezun olmuş, ödüllü bir mimar. Yanında bir kadın çalıştıran annesini, annesinin maharetlerini anlatıyor. Nihan’ın ve Mine’nin bıraktığı Hilmi; koca ve sevgili rollerinden sonra “patron” koltuğunda Pelin ile buluşuyor. Ruhsal zincir yazarlarımızın bir denge ustası olarak tanımladığı Pelin, her ne kadar Hilmi’nin art niyetli ilgisini bir yoklasa da kısa sürede tacizlerini anlayacak, buna rağmen aldığı mimarlık işini bitirene kadar onlarla baş etmeyi bilecektir. Sabrı zorlansa da hem verdiği emeği ziyan etmemek hem de bu işin geliri ile annesinin sağlık sorununu halledecekti. Pelin aldığı mimarlık işini tamamladıktan sonra sessizce ortalıktan kayboluyor.
Hayat devam ediyor. Hilmi’nin babası araştırmacı aşçı Selim’in yazdığı “Sırlar Kitabı”nda, oğlu için şöyle yazar: “Münevver ile hayatımızın tek meyvesi, oğlumuz Hilmi’den işe yarar bir tarif çıkarmayı başaramadım.” Bu sırlar arasında Münevver’in de çok genç yaşta evlendiğini ve neredeyse ev kadını olarak hayata hapsolduğunu ve kalp spazmı ile nihayet bulduğunu öğreniriz.
Ruhsal zincir yazarlar, Pelin’in ortadan kaybolması ile yapayalnız kalan Hilmi’nin hayatına Irina’yı buyur ederler. İrina, profesyonel seks işçisidir. Nettir. Alacağın hizmetler şudur ödeyeceğin budur der. Yazarların anlattığına göre de işinde de ehlidir. Anlayışlı, sabırlı ve sevecendir. İrina; kendisine altın bir yüzük eşliğinde evlilik teklifi eden Hilmi’ye nazikçe profesyonel bir ilişki dışında bir ilişkiye kapalı olduğunu söyler. Bu riskten uzaklaşmak için de Hilmi’nin aramalarına yanıt vermez. Yaşamından çıkar.
Yalnızlığı ile baş edemeyen Hilmi, parasız da kalınca Facebook’a yönelir. Kadın arar. Sonunda iki kadın bulur. Biri okul arkadaşı, diğeri lokantasında kısa süre çalışan bir garsondur.
Okul arkadaşı Filiz, ilkokuldan bu yana Hilmi’den intikamını almak istediğinden buluşmuştur. Alır ve gider.
Garson Meral ise yoksul bir kadındır. Hilmi’nin nerelisin sen sorusuna “Kürdüm ben” der. Hilmi’nin bu yanıt üzerine estağfurullah, yok canım, benzemiyorsun vb. sözlerine “Diyarbakırlıyım. Kürdüm. Dilim Kürtçe” der. Ve bir daha okuruz; Sur’un yakılıp yıkılması ile amcasının yanına gelmiştir ve iş arıyorlardır. Dünyadan bir haber Hilmi, elbette “Neden yakıldı?” diye sorar. Meral’de Hilmi ile iş bulma umudu ile buluşmuştur, ihtimalin olmadığını hızla kavrar ve “Eyvallah Hilmi Aydın. Bilseydim zaman harcamazdım. Bana müsaade” der ve gider.
Hilmi için yazarların dediğine göre kadınlar ukala, sevimsiz, çok kötülerdir ve kendisinin de şansı olmamıştır. Bu düşünce ile en başa Nihan’a dönmek ister. Yalvarır yakarır. Nihan, roman boyunca Hilmi’nin hep döneceğini düşündüğü yerdir. Yalnız kalmaktan yaşlanmaktan, insanın insana olan gereksiniminden yola çıkarak kabul edilmek ister. Nihan ise artık yeter, benim kimseye ihtiyacım yok der. Israrların karşısında ise nihayet “S*ktir git!” der.
Kadınlar göz kırpıyor dedim. Yazarlar, okura kadınların peşi sıra giderken, cinsiyet üzerinden toplumsal sorunları da tasvir ediyor.
Yazarlar öyle bir roman yazmış ki; su gibi okunuyor, içi fıçı gibi dolu, bu doluluk içinde nereden yola çıksan, sorular sorar düşüncede yürürsün.
Teşekkürler Gaye Boralıoğlu, teşekkürler kadınlar.
* Dünyadan Aşağıya, Gaye Boralıoğlu, İletişim yayınları, 2018