Hapishanelerde tutsakların sağlık sorunları ve tedavi koşullarının olumsuzluğu önemli bir sorun olarak varlığını sürdürüyor.
Sağlık sorunlarını çözememiş bir Türkiye’nin hapishanelerdeki tutsakların sağlık ve tedavi koşullarını çözmesini beklemek bir çelişki gibi görünse de…
Devletin özgürlüklerini ve tüm haklarını ellerine alarak demir parmaklıklar ve beton duvarlar ardına hapsettiği tutsakların yaşamında sorumlu olduğu gerçeğini hiçbir gerekçe ortadan kaldırmaz.
Dolayısıyla tutsakların sağlık sorunları ve tedavi koşullarını gündemleştirmek, hak talep etmek, bunun için mücadeleyi büyütmek, özellikler de hasta tutsaklar meselesinde hükümet üzerinde kamuoyu baskısı oluşturmak gerekiyor.
Sayıları 130 bini aşmış tutsakların doldurduğu hiçbir hapishanede bırakalım 24 saat doktor ve sağlıkçıların bulundurulmasını; hafta içi mesai saatlerinde bile her gün doktor bulunmuyor.
Acil durumlarda görevli memur ikna edilebilirse şayet, ambulans çağrılıyor.
Çoğu zaman görevli memur ya da memurları ikna etmek bile, birkaç saate malolduğundan; durumun aciliyeti fiilen acil olmaktan çıkarılmış oluyor.
Diyelim ilgili memuru çok kısa sürede durumun aciliyetine ikna ettiniz.
O koşulda bile en iyi halükarda ambulansın gelmesi yarım saati buluyor ya da aşıyor.
Bunun durumu acil olan bir hasta için ölüm demek olduğunu eğip-bükmeden teslim etmek gerekiyor.
Özellikle de kalp krizi, beyin kanaması gibi durumlarda hakikaten tutsakların yaşama şanslarını hapishane koşulları otomatikman ellerinden alıyor.
Çok değil, birkaç hafta önce 30 Mart gecesi Kırıkkale Hacılar F Tipi Hapishane’de PKK’li tutsak Aram Akyüz ambulansın geç gelmesi üzerine geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.
Ve ne yazık ki, hapishanede ölümlerin istatistiği çıkarıldığında; ihmal, geç müdahale sonucu ölümlerin bir istisna olamadığı görülecektir.
Hapishanelerde çözülmeyen sağlık sorunlarının bir yanını bunlar oluştururken, diğer yanını da hasta tutsaklar sorunu oluşturuyor.
İlgili kurumların raporlarına göre, hapishanelerdeki hasta tutsak sayısı 500’ün üzerinde.
Bunlardan 164’ünün durumu ise çok acil.
Ölüm sınırına ulaşmış ya da acilen müdahale edip, gerekli tedavi koşulları sunulmadığında bir ölüm yolculuğuna doğru iteklenen arkadaşların durumları devletin intikamcılıkta ulaştığı düzeyi göstermektedir.
Ve ne yazık ki, bu konuda duyarlılık gösterip, hasta tutsakların derhal tahliye edilmesi gerektiğini gündemleştirmeye çalışan İnsan Hakları Derneği (İHD), Tutuklu Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED) ve Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD) gibi kurumların eylemlerine katılımın duyarlı tutsak aileleri ile az sayıda duyalı insan halkaları savunucusu, aktivistiyle sınırlı olması dikkat çekici olduğu kadar üzücüde!
Hasta tutsakların tahliye edilebilmesi için çıkarılan yasanın çifte standartçı bir şekilde uygulanmasına bile tepkiler o kadar cılız ki!
Oysa Adalet Bakanlığı, mahkeme ve savcılıkların bu yasayı uygulaması için bir basınç, kamuoyu baskısı şart!
Aksi taktirde hapishanede yaşamını yitirenlere yenileri eklenirken, hasta tutsakların yaşam haklarının ellerinden alınmasına seyirci kalmak ve devletin suçuna ortak olmak kaçınılmaz olacaktır! (FE/HK)
* 13 Nisan 2014, Füsun Erdoğan, Gebze Kadın Kapalı Hapishane