* Fotoğraf: Muslimgirl.com
Misafir geldi? Halam geldi? Ana vatan kan ağlıyor? Hastayım? Hayır hasta değilsin, sadece döllenmemiş yumurtaları vücudundan atmak için yumurtalıklarının verdiği savaş sonucu ağrılı bir dönemden geçiyorsun. Veya regl oldun.
Bir isim ve bir isim-fiilden oluşan bu basit cümleyi kurmamak, etraftaki erkeklerin neden bahsettiğimizi anlamaması için uydurduğumuz onlarca “örtmece”. Önlüğünün kol cebine ped sıkıştırıp koridorlar boyunca tuvalete koşmak, ilk regl sonrası anneden “yanakların da hep böyle kırmızı olsun” diye yenilen ilk tokat muhtemelen hepimize tanıdık gelen ilk gençlik anıları.
İşin içine biraz da orantısız mizah girince, bu örtmecelerin listesi sonsuza uzuyor. Benim şahsi favorilerim; “okan camdan bakıyor”, “renkli günler geçirmek” veya “hava yağmurlu, saha çamurlu”. Türkçe’nin esnekliğinin bu mizahi anlatımda etkisi tartışılmaz ama diğer dillerle ve diğer kültürlerle de paylaştığımız bir “örtmece” var ki, bence en üzücüsü. Amerikalılar “Akış Hala”, İngilizler “Irma Hala”, Çinliler de “Annenin büyük kardeşi” demişler. Halalar teyzeler nasıl dahil oldu buna bilmiyoruz, ama bizim kullandığımız haliyle halanın gelişi, maalesef “kızın artık ergenlik çağına girdiğini ve yakında akrabalardan birinin gelip kızı isteyeceğini” anlatmak için kullanılıyormuş, bir rivayete göre.
Regl tabusu başka bir yazının konusu oladursun, ben bu yazıda bu tabudan doğan geleneksel uygulamalar ve bunların varabileceği boyutlardan bahsetmek istiyorum. Bu batıl inançları herhangi bir coğrafyayla, kültürle veya dinle kısıtlamamız mümkün değil. Regl olgusu kadın doğurganlığının ve neslin devamının en temel ön koşulu olmasına rağmen birçok kültürde regl halindeki kadının “kirli”, “pis” veya tabiri caizse “işlevsiz” olarak algılandığını görüyoruz.
Örneğin İtalya’da regl olan bir kadın hamura dokunursa hamurun kabarmayacağından endişe ediliyor. Romanya’da regl olan bir kadının çiçeklere dokunması yasak çünkü çiçeğin çabucak kuruyup öleceğine inanılıyor. Aynı şekilde Japonya’da kadın şeflerin regl dönemlerinde mutfağa girmeleri pek istenen bir şey değil, çünkü bu dönemde şeflerin ağız tadının bozulduğu düşünülüyor.
Bu kısıtlamaların bazılarında doğruluk payı yok değil. Örneğin regl halindeki kadının dişçiye gitmemesi doğru bir hareket olabilir, çünkü regl durumu kadının diş eti hassasiyetini arttıracağından kanamaya neden olabilir. Ancak bazı toplumlarda bunun “dişçiye gitme, yaptırdığın dolgular düşer” şeklinde yer bulması doğruluk payı olmayan bir iddia.
Kadınların bu dönemde mide bulantısı yaşayabileceği ve bu yüzden sindirimi kolay, demir ve kalsiyum yönünden zengin besinler tüketmeleri lanetleyeceğini de faydalı ve yerinde bir tavsiye. Ancak besleyici yiyecekleri de “lanetleyeceğini” düşünüp hayvansal besinleri yasaklamak ve kadını sadece tuz ve pirinç gibi kuru maddelerle beslenmeye zorlamanın savunulacak hiçbir yanı yok. Yani, regl öncesinde veya esnasında evin içinde çıplak ayakla gezmemek iyi bir fikir olabilir; ancak lütfen bunu yaşayacağınız muhtemel krampları azaltmak için yapın, eve uğursuzluk gelmesin diye değil!
Kadınlara regl dönemlerinde getirilen kısıtlamalar birçok kültürde birbirine benziyor. Bu tabuların merkezinde yetişmiş Hindistanlı bir sosyal girişimci olan Aditi Gupta’nın Menstrupedia projesi için yaptığı bir araştırmaya göre, Hindistan’da okul çağındaki 10 kız çocuğundan en az 3’ü regl kanamasının ne olduğunu bilmiyor. Bu kızların pek çoğu ilk kez regl olduklarında kan kanserine yakalandıklarını ve belki öleceklerini düşünüyor.
Hindistan’daki genç kadınların yüzde 88’i regl döneminde dikkat edilmesi gereken hijyenik kurallardan bihaber. Kendisinin de bu gruba dahil olduğunu söyleyen Gupta, yetiştiği bölgede hijyenik ped satın almanın bile utanç verici bir şey olduğunu ve genç kadınların bu ihtiyaçlarını mecburen kumaş bezlerle giderdiğini anlatıyor. Sürekli yıkanmaktan dolayı zaman içinde sertleşen bu bezler deride kızarıklık ve kaşıntı oluşturmakla kalmıyor çeşitli enfeksiyonlara da davetiye çıkarıyor. Sosyal kısıtlamaların da bölgedeki kadınların ve kız çocuklarının özgüvenlerini ve özsaygılarını çok etkilediğini belirten Gupta, sırf “kirli” olduğuna inanıldığı için bir kadının regl döneminde bir aile üyesi ile yanyana oturmasının bile yasak olduğunu, yemeklerini ailenin geri kalanından ayrı yiyip bulaşıklarını ayrı yıkadıklarını söylüyor.
Hindistan’daki tüm bu sosyal ve psikolojik kısıtlamaların sonucu olarak Hindistanlı kızlar okula gitmekten vazgeçiyor. Bu dönemde dışarı çıkmayıp evde durmaya teşvik ediliyorlar. Her ayın en az iki günü derslerini kaçıran kız çocukları; hijyenik pedlere erişimin çok zor olması, okullarda kızlara ayrılmış tuvalet kabinlerinin olmaması gibi durumlarla da karşılaşınca okulu tamamen bırakıyor. UNICEF’e göre, Krishanagiri eyaletindeki M.C Palli Kız Lisesi’nin müdürü George Jessunasan, öğrencilerinin neredeyse dörtte birinin bu sebeple 9. sınıftan sonra eğitimlerine devam etmediğini belirtiyor.
Kısa bir süre önce Nepal’de, bu fikir ve inançların nereye varabileceğini gösteren vahim bir olay yaşandı: 18 Aralık günü Nepal’in Accham bölgesinde yaşayan 15 yaşında genç bir kadın regl olduğu için “sürgün edildiği” bir barakada ölü bulundu. Bu olayın altında yatan sebep ise 2005 yılında devlet tarafından yasaklanmasına rağmen ülkenin batı kesimlerinde hala uygulanmaya devam edilen Chhapudi geleneği. Buna göre, regl olan veya yeni doğum yapmış kadınlar “kirli” görüldüğü için aile bireyleri ile aynı evi paylaşmaları yasak. Bunun yerine, genç kadınlar evlerinden kilometrelerce uzakta ve içinde herhangi bir ısıtıcının bile bulunmadığı barakalarda kalmaya zorlanıyor. Bazı topluluklar bu gelenek uygulanmazsa ülkede doğal afetlerin birbirini izleyeceğini ve evlere uğursuzluk geleceğini düşünüyor.
Roshani Truwa adındaki genç kadının ölümü, bölgede son bir ayda bu sebeple gerçekleşmiş ikinci ölüm. Truwa’nın barakada ısınmak için yaktığı ateşten kaynaklanan karbon monoksit zehirlenmesi ile öldüğü düşünülse de, geçmişte “sürgündeyken” tecavüz edildiği veya vahşi hayvan saldırısına uğradığı için ölen kadınlar da var.
Birleşmiş Milletler’in 2011’de yayınladığı bir rapora göre Accham bölgesinde yaşayan kadınların yüzde 95’i bu uygulamaya maruz kalıyor. Nepal hükümeti geçmişte bu konuyla ilgili farkındalık kampanyaları başlatmış olsa da gerekli önlemleri almamakla suçlanıyor. Zira Truwa’nın kasabası da son 6 yılda hükümet tarafından Chauppadi’nin kesinlikle yasaklandığı kasabalardan bir tanesi.
Truwa’nın hikayesiyle kıyaslamak haksızlık olur belki ama muhtemelen Rupi Kaur’u hatırlayanlarınız vardır. Kanadalı Kaur, geçen sene kişisel Instagram hesabından regl kanlı pijama fotoğrafı paylaştı ve Instagram uygulamasının yetkilileri ise fotoğrafı “topluluk esaslarına uymadığı” gerekçesi ile iki kez kaldırdı. Kaur’un kararı Facebook’a taşıması ve tepkilerin çığ gibi büyümesi üzerine Instagram bir özür maili ile fotoğrafın yeniden siteye yüklendiğini Kaur’a bildirdi.
Evet, Rupi Kaur’un da dediği gibi; “Sızıntı yapan regl kanı değil, mizojini”!
"Make periods great again"*
Liliana Tandon'ın projesi olan Period Piece çalışması, medyada regl ile ilgili ötekileştirme-yaftalama kültürünü tersine çevirmeyi hedefliyor.
Trump kadın sorunlarını çözüyor
Amerika koloni dönemi
18. yüzyıl Fransası
Günümüz
Videoların tümünü görüntülemek için tıklayın. (GK/ÇT)
(*) ABD Başkanı Donal Trump'ın seçim kampanyasında kullandığı "Make America Great Again" (“Amerika’yı yeniden büyük yapın”) sloganına atfen Period Piece projesinde kullanılan slogan.