19 Ocak günü Hrant Dink'in öldürüldüğünü duyduğum andan beri hâlâ kendime gelemedim, aslında gelmek de istemiyorum. Bu ülkeye yapılanları unutmamak ve unutturmamak için belki de artık "kendimize gelmemek" ve toparlanıp hiçbir şey olmamış gibi işimize gücümüze devam ederek yaşamamamız gerekiyor. Hep hatırlama halinde olmak ve şiddete, saldırıya ve linç kültürüne yönelmeden hukuksal ve toplumsal açılardan özgürce yaşama hakkımızı savunma halinde olmamız gerekiyor.
Günlerdir kendime bunları tekrarlayıp dururken 04 Şubat tarihli yazınız, üzerimde tarifi imkansız bir dehşet etkisi yarattı. Etyen Mahçupyan'la ilgili "Vur, vur, bir tokat daha vur" başlıklı yazınız, ne acıdır ki korkunç bir hedef gösterme ve düşmanlık örneği olarak gazete sayfalarında yerini aldı. Etyen Mahçupyan'ın düşünce yapısına, fikirlerine zerre kadar katılmıyor olabilirsiniz. Koca bir yazıdan, tıpkı Hrant Dink'e yaptıkları gibi, tek bir satır çekerek ithamlarda bulunmanızı anlayamasam da, fikirsel bazdaki görüşlerinize ve tartışmanıza sonsuz saygı duyuyorum.
Ama anlayamadığım ve beni dehşete düşüren şey ise, aslında Ermenilerin ne derece hain insanlar olduğunu anlatma amacını güden verdiğiniz örnek. Bilinçli ve bu toplumu seven, sizin de bazıları ile köşe arkadaşlığı yaptığınız onca yazar çizer aydınımız, bu ülkede güzel olanın barış ve birlikte dostça yaşama kültürü olduğunu günlerdir televizyonlardan, köşelerinden bas bas bağırırken sizin "aslında bu Ermeniler de bu denli haindi" tarzındaki yazınız, bana koskoca bir YAZIK dedirtiyor.
Hrant Dink, ölmeden önce defalarca sizin gibi kalemler tarafından hedef gösterildi. Linç kültürüne hizmet etmek, sadece "asın kesin öldürün" diye bağırmakla olmuyor maalesef; sizin gibi demokratik hakkı olan ifade özgürlüğünü kullanarak gıdım gıdım, bu derece nefreti körükleyen yazılar yazarak da linç kültürüne hizmet ediliyor. Hrant Dink, maalesef ki bu linç hareketine maruz kalırken kendisi gibi düşünenler tarafından çok yalnız bırakıldı. Ama bundan sonra ne Etyen Mahçupyan ne de bir başka düşünür, sırf düşündüklerini söylüyor diye bizler tarafından yalnız bırakılmayacaktır. Onun gibi düşünelim ya da düşünmeyelim, sizin yaptığınız tarzda saldırılarla hedef gösterilen düşünürlerimizi artık yalnız bırakmayacağız! Kaleminizi bu denli hoyratça, ırkçı cümleler kurmak için sallarken artık sizin gibi düşünmeyen insanların, yalnız olmadığını biliniz.
Bu mail'i yine Milliyet yazarlarından çok sevgili Ece Temelkuran'ın Hrant Dink'e hitaben yazdığı bir mektuptan kısa bir alıntıyla bitirmek istiyorum: "... Biz artık seni konuşmuyoruz Hrant... Ne oldu şimdi Hrant? 'Bebeklerden katil yapan karanlığı' mı sorgulamış oluyoruz?...Etrafımızda en kafası çalışır bulduğumuz adamların bile Ermenilere karşı derin bir ırkçılık beslediğinin senin gidişinle ortaya çıkışını mı?..."
Son cümleyi kesinlikle üzerinize alınabilirsiniz Sayın Pulur.
Gönlünüze nefret tohumlarından ziyade, barış ve kardeşlik tohumlarının düşmesi dileği ile... (ZS/TK)
* Metindeki kalın harflerle yazılmış vurgular ve İnternet bağlantıları bianet tarafından eklendi.
* Pulur'un yazısı üzerine daha önce Ali Bayramoğlu da Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde bir yazı yayınlamıştı.
* Milliyet Okur Temsilcisi Derya Sazak, bugün, Hasan Pulur'un yazısıyla ilgili şikayetlere değindi.
Sazak, "Milliyet Okur Temsilcisi'nin görev alanına 'maddi hatalar' dışında, köşe yazılarının içeriği girmiyor. Ancak (...) polemiklerde yeni öfke dalgasına yol açmaktan kaçınmamız gerektiğine inanıyorum" diye yazdı. Sazak'ın bu konuya ayırdığı yazısının tam metni şöyle:
Milliyet'te 4 Şubat tarihli köşesinde Hasan Pulur'un Zaman yazarı Etyen Mahçupyan hakkında "Vur, vur, bir tokat daha vur!" diye kaleme aldığı yazısı nedeniyle çok sayıda tepki mektubu aldık.Sadece Okur Temsilcisi'ne değil, Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin'e ve Hasan Pulur'un kendisine de yazısında "Etyen Mahçupyan'ı hedef gösterdiği" konusunda şikâyetler iletilmiş durumda.
Milliyet Okur Temsilcisi'nin görev alanına "maddi hatalar" dışında, köşe yazılarının içeriği girmiyor.
Ancak bir gazeteci meslektaşımızın, AGOS gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in de sonuçta düşüncelerinden ötürü suikasta uğradığını unutmadan, normal zamanlardakinden farklı bir hassasiyet içinde sürdüreceğimiz polemiklerde yeni öfke dalgasına yol açmaktan kaçınmamız gerektiğine inanıyorum.
Muhabir, yazar, editör Doğan Medya Grubu Meslek İlkeleri hepimizi bağlamaktadır:
"Madde 17: Şiddet ve zorbalığı özendirici veya kışkırtıcı; çocukları cinsel konularda olumsuz yönde etkileyici, bireyler, topluluklar ve uluslar arasında nefret ve düşmanlığı körükleyici yayın yapmaktan kaçınılır."