Yönetmenliğini Kartal Tibet’in yaptığı başrollerinde Türkan Şoray ve Bulut Aras’ın oynadığı Türk sinemasının başyapıtlarından birisi olan Sultan filmini hatırlamayan var mı?
Hatırlamayan ya da izlemeyen varsa hatırlatalım. Filmde gecekondu semtinde yaşayan ve civardaki zengin evlerine temizliğe giden dört çocuklu dul bir kadın Sultan’ın hikayesi anlatılır. Filmde Sultan, gönlünü minibüs şoförü olan ve mahallenin üç kağıtçı muhtarının oğlu Kemal'e kaptırır. Kemal'in muhtar babası, çevre yolu yapımı nedeniyle üzerinde gecekondu bulunan arsalara göz dikmiştir. Muhtar değerinin yükseleceğini bildiği arsaları ucuz paralarla alıp gecekonducuları evlerinden çıkarmaktadır. Mahalleli üç kağıtçı muhtara karşı toplu bir direniş başlatır, direniş sonuca ulaşamaz, sonunda mahalleli eşyasını toplayıp başka mahalleye göç eder.
Vaktiyle üç kağıtçı muhtarın zulmünden, devletin baskısından şehrin daha uzak, ya da henüz burjuvazinin göz dikmediği yerlerine göç edenlerin taşındığı yerler de değerlenince aynı film tekrar sahneye konulmaya başlandı.
Mazlumlar cephesinde bir değişiklik yok ama zalimler cephesinde bir fark var, üç kağıtçı muhtar ortalarda yok, artık eli silahlı çeteler var.
Halkın örgütlü olmadığı semtlerde bu çetelere ihtiyaç duyulmadı. Ama halkın örgütlü olduğu semtlerde durum pek de kolay değildi. Halkı mahalleden kaçırtmak için "Gayr-i Nizami" yöntemlere ihtiyaç vardı.
Gülsuyu Mahallesi’nde uzun süredir çeteler zuhur etmiş durumda. Mahalleliyi yıldırmaya çalışıyorlar. Mahalleye önce pavyonvari barlar açılıyor, sonra kenarda köşede uyuşturucu satıcıları bitiveriyor. Halk bir yandan yaşam alanına sahip çıkmaya, diğer yandan uyuşturucu satıcılarıyla mücadele ediyor.
Halkın verdiği bu mücadeleye mahalledeki politik yapılar da destek veriyor. Gülsuyu’nda uzun süredir çeteler tarafından hem halka hem de bu örgütlere karşı çeteler tarafından bir saldırı devam ediyor.
CHP ve BDP tarafından mahallede yaşanan saldırılarla ilgili soru önergesi verilmesine, gazetelerde haber olmasına, mesele defalarca gündem olmasına rağmen çetelere karşı devlet tarafından hiçbir önlem alınmadı.
Çeteler, polisin, valinin gözleri önünde "Uyuşturucu çetelerini istemiyoruz" diye eylem yapan insanlara saldırdı. Saldırı derken iki insanın başından vurulmasından bahsediyoruz. Hasan Ferit Gedik ve Gökhan Aktaş böyle bir saldırıda ağır yaralandı. 21 yaşındaki Hasan Ferit Gedik’i kaybettik, Gökhan Aktaş hala ağır yaralı.
Hasan Ferit Gedik hastanedeyken biri doktor önlüğü giyen üç kişi, Hasan Ferit’in odasına girip delilleri kararttı. Delillerin karatılmasını engellemeye çalışan halka çevik kuvvet saldırdı. Bu sahneler tarihe geçti. Unutmayacağız, unutulmayacak.
Hastanedeki sahneyle birlikte bir şey daha açığa çıktı: devlet katilleri ve çeteleri açık açık korumaktaydı. Ankara’da Ethem Sarısülük’ün katilinin duruşmasında yaşananlarla, Ali İsmail’in katillerini araştıran İsmail Saymaz’ı tehdit edenlerle, Hasan Ferit’in katlinde delilleri karartanlar aynıydı.
Bitti mi hayır. Devlet şimdi çetelerin katlettiği Hasan Ferit’in nasıl bir törenle, hangi yollarla defnedileceğine de karar vermek istiyor. Hasan’ın cansız bedeni üç gündür Küçük Armutlu’daki Cemevi’nde bekletiliyor.
Sebep güvenlik! İstanbul Valiliği Gülsuyu Mahallesi’nde güvenliği sağlayamayacağını iddia ediyor. Yani açık açık, Gülsuyu’na giderseniz can güvenliğinizi sağlayamayız, çeteler orada diyor. Başka bir anlam çıkarabilen var mı? Küçük Armutlu’yu günlerdir ablukaya alabilen polis, Gülsuyu’ndaki "üç beş çapulcuyla" baş edemiyor. Ya da etmek istemiyor...
Gerçeklik başka bir şey tabii... Katliamın üzerini örtmek istiyorlar.
Hep sorardık Armutlu’nun gecekondularının hemen yanında Etiler var, Tarlabaşı’nın hemen yanında Cihangir var. Birbirinden bu kadar uzak mı yaşar bu semtler? Bu nasıl oluyor diye... Haziran ayında ortaya büyük bir direniş çıktı, birbirine çok yakın ama uzak bu semtleri birbirine tanış etti. Şimdi daha yakından hissediyoruz.
Küçük Armutlu’da doğup büyüyen, Etiler Forumu’na katılan iki mahalle arasında köprü kuran bir kardeşimizi Hasan Ferit’i katlettiler. Hasan Ferit’e kıyanların kıyma sebeplerinden birisi de direnişin kurduğu bu köprüleri ortadan kaldırmak...
Yazının başında bahsettiğimiz filme dönersek, Sultan; Gülsuyu’nda, Armutlu’da, Okmeydanı’nda hala mücadele ediyor. Onu 30 yıl sonra tekrar görünür kılan Gezi Direnişi’ne selam olsun...
Sultan filmlerde kaldı belki ama mücadele olduğu yerde duruyor... Filmdeki Sultan’ın tarihi cümlesini bugüne uyarlayarak bitirelim sözümüzü, "Bizim yoldaşımızdı, biz yürüdük onunla birlikte, biz defnederiz, elletmeyiz size!"
Hasan Ferit’e dokundurtmayız! (AS/HK)
* Fotoğraf: Ahmet Saymadi