1 Kasım günü Hakkari'de “Kardeşliğe Davet, Teröre Lanet” adı altında düzenlenen mitingi hatırlarsınız. Çok tartışılan mitinge sivil toplum örgütleri tepki göstermiş, hatta Hakkari Milletvekili Hamit Geylani tarafından da mitinge bakanlığın genelgesine rağmen öğrenci ve öğretmenlerin katılmış olmasından dolayı meclise soru önergesi sunulmuştu. Sorun mitingde öğrenci ve öğretmenlerin yasağa rağmen bulunması idi.
Bundan sonra yazacaklarım yine birçok kişinin hoşuna gitmeyebilir. Birçok kişi yine bana hakaret ve tehdit içerikli mesajlar yollayabilir ancak "Mevzubahis gerçekler ise gerisi teferruattır" diyelim…
Öncelikle yeryüzündeki en kutsal mesleğe sahip olan öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlamak istiyorum. Onlara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
24 Kasım Öğretmenler Günü kutlamalarını başından itibaren takip etmeye çalıştım. Her yıl rutin olarak yapılan etkinliklerin ardından yürüyüş yapılacağından haberdar oldum. Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından öğretmenler gününden birkaç gün önce yollanan programa baktım. Programda yürüyüşten söz edilmiyor. Büyük ihtimalle sonradan karar verilmiş bir yürüyüş olmalıydı veya daha fazla kişinin duymasına gerek görülmemişti.
"Şehit öğretmenler"in düzenlenecek olan bir yürüyüşle anılacağını işittim önce. Halbuki Yüksekova'da görevi başında öldürülmüş hiçbir öğretmen yoktu.
Miting alanına tıpkı resmi bayramlarda olduğu gibi öğrenciler düzenli, tertipli büyük gruplar halinde sivil kıyafetleriyle getirildi. Ardından geçici köy koruculuğu yapan köylüler gelmeye başladı, asker aileleri ve çocukları da gelmişti. Asker aileleri hepsinden daha hazırlıklı gelmişti tabi. Birkaç asker çocuğu da yüzüne Türk bayrağı çizmişti.
Pankartlar, öğrencilerin ellerinde...
Bir askerin elinde şiddet içerikli pankart vardı yanındaki arkadaşlarıyla birlikte açıkları dev Türk bayrağının yanında makinelere poz veriyorlardı bir kaleyi feth etmiş gibi. İlk başta sadece birkaç bayrak açılmıştı ardından alanda toplananlara bayrak ve çok özenle hazırlanmış pankartlar dağıtıldı. Yaşadığımız ülkenin bayraklarıyla donatıldı her taraf ve bir binanın tepesinden koca bir bayrak daha görüldü, sanki o bayrak sadece orada bulunanlarınmış gibi...
Renkli ve fotoğraflarla süslenmiş olan döviz ve pankartlarda "Teröre Hayır, Hepimiz Mehmetiz, Kahrolsun PKK Yaşasın TSK, Masum İnsanları öldürmek kalleşliktir, Türk Kürt Kardeştir bunu bozan kalleştir, PKK Yüksekova'dan elini çek" türünde şeyler yazıyordu. Üzerinde çok düşünülerek ve itina ile hazırlanmış oldukları belliydi.
Bu pankartları genelde ilköğretim ve lise öğrencilerinin eline gördüm.
Derken büyük bir bayrak daha açıldı kalabalığın içinden ve 15-20 kişi bu bayrağı kalabalığın içinde dolaştırarak slogan atmaya başladı. Bu grup toplanan kitlenin daha sonra öncülüğünü yapacak ve attığı sloganlar nedeniyle şehir merkezinde küçük bir gerginlik yaşanacaktı…
Herkes toplandıktan sonra anlayabildim İkiyaka köyünde hayatını kaybetmiş olanların da anılacağını, yani belki de asıl mevzuyu… "Şehit öğretmenler" ikinci planda kaldı.
Sivil halk neden yoktu?
Yürüyüş ya da mitingte özellikle bir nokta dikkatimi çekti. O gün o alanda neden korucu, öğretmen, memur, asker aileleri ve öğrenciler katılımcıların yüzde 98'ini oluşturuyordu? Taşınan bayraklar sadece oraya toplananların mıydı?
Esnaflar neden yoktu? Sivil vatandaşlar neden çok çok azdı? “Terör”ü neden bütün Yüksekova birlikte lanetlemiyordu? sivil toplum örgütleri, avukatlar, dershane öğrencileri v.s. nerdeydiler?
Ortada bir 'terör' vakası varsa bu herkesi ilgilendirmeliydi!
Taşınan bayraklar, verilen canlar sadece orada toplananlar için mi önemliydi? Devlet neden halen Kürt vatandaşını "Teröre Lanet" mitinglerine toplayamıyor?
Bu bir ayıp olabilir mi? Samimiyet eksikliği mi yoksa?
Okuma yazması olmadığı için elindeki pankartta ya da dövizde ne yazdığını bile bilmeyen bir geçici köy korucusu, aldığı maaşın derdinde miydi o an yoksa ülkesinin hiçbir zaman bölünemeyeceğini vurgulamak için mi oradaydı?
Adı geçen kurumlar şiddeti barındırmayacak kucaklayıcı, bütünleyici davranışını kendinde sivilleştirebilecekler mi?
Eğer resmi bir kutlama yapılacaksa neden bunun programamı önceden basına bilgi mahiyetinde verilmedi? Milli Eğitim Bakanlığı'nın tüm valiliklere gönderdiği resmi yazıda öğrencilerin bu tür etkinliklerde rol almayacağı söylenmesine rağmen neden Yüksekova'da öğrenciler yine alanlardaydı?
Yüksekova Kaymakamı bu sözü edilen bakanlık yazısına rağmen neden böyle bir gösteriye ortak oldu? Okullarda öğrenciklere öğretmenleri; “yarın öğretmenler günü kurtlaması ile ilgili yürüryüş var” derken velilerin iznini alması gerekmez miydi? Ya da neden öğrencilere açıkça, “Bir katliamı kınayacağız”denilmedi.
Herşey sevgi dolu bir Hakkari için...
Hakkari Valisi bu konularda düşünürken “sivil” mi “askeri” mi düşünüyor?
Vali bu tür provakasyona açık gösterileri yapılması konularında kendi insiyatifini ne kadar kullanabiliyor? Hakkari askeri hareketlilik konusunda adeta “askeri bölge” görünümünde olmasına rağmen ne kadar “sivil” alandır? 24 Kasımdaki bu gösteriden sonra meydana gelen karşıt gösteride Yüksekova"da tasvip etmediğimiz şiddet olayları çıksaydı bunun sorumluluğunu kim taşıyacaktı? Bütün bu sorulara uzun uzun cevaplar verilebilir ve soruların cevapları uzun uzun değerlendirilebilir ancak bu yazıyı Valilik, Başbakanlık, Genelkurmay başkanlığı ve ilgili bakanlığa cevaplanması için göndereceğim. Yapılanların yasal olup olmadığını merak ediyorum.
Bu konuda kamuoyunun da bilgilendirilmesi adına ilgili yerlerden gelecek cevapları da sizlerle paylaşacağım. Tabi eğer gelirse…
İlimizde bunca sorun yaşanırken birilerinin de sorun çıkarması, ortamı germek için çabalaması hiç de iyi bir davranış değil.
Özellikle öğrenci velilerinin, “Öğrencilerimiz okul dışındaki faaliyetlere bizden habersiz götürülemez” itirazlarında haklı mı haksız mı olduklarını göreceğiz.
Her şey çatışmasız, sevgi dolu bir Hakkari için. (EÇ/NZ)