Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK)19 Aralık 2011 tarihli ve 262 sayılı Haber Bülteni gelir dağılımı ve gelişme sorunlarını tekrar tartışma gündemine getirdi.
Bu önemli sorunları gündeme getirdi getirmesine de; ortaya çıkan bir gelir dağılımı tartışması değil, bir ifadenin salt yansıtılması oldu.
Gelir Dağılımı ve Yaşam Koşulları İyileşiyor (Mu?) yazılarının ilk ikisinde Türkiye'de gelir dağılımı iyileşiyor görünümü veren yüzde 20'lik gelir dilimlerinin toplam kullanılabilir hane gelirinden aldıkları payların değişimi, kriz etkisi, yüzde 5'lik gelir dilimlerinin yansıttığı farklılıklar üzerinde durduk.
Hane gelir ve harcama rakam ve oranlarına, 2002'den 2009'a değişime ve gelir dilimleri ayrımında gelirin harcamaları karşılama oranlarına hiç değinmedik.
Ama bu konulara girmeden gelir dağılımının iyileşip/iyileşmediği değerlendirmelerini yapmak, tek bir katsayıdan hareketle gelir dağılımının iyileşmesi ya da kötüleşmesi yargısına ulaşmak, gerçekçi olmaktan çok politik ve/ya da halkla ilişkilerci bir yaklaşım etkisi uyandırıyor bende.
Kim bilir, belki de haksızımdır. İlk iki yazıyla birlikte bu yazıyı okuyunca siz, "Türkiye'de gelir dağılımı iyileşiyor mu?" sorusuna daha iyi yanıt verme olasılığımız artarmış gibi geliyor bana.
Konuyu irdelemeye bir tabloyla başlayalım.
Tabloda yer alan gelir ve harcama rakamları TÜİK'in Gelir ve Yaşama Koşulları Araştırması'yla Hane Halkı Bütçe Araştırması ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) çalışmalarından derlendi ve oranlar bu verilerden hareketle hesaplandı.
Hesaplamalar cari fiyatları üzerinden yapıldı.
2002'den 2009'a GSYH 2,72 kat, hane başına düşen yıllık ortalama harcama 2,76 kat ve yıllık ortalama kullanılabilir hanehalkı geliri 2,52 kat artmış.
Bu gelişme ve değişmenin bir boyutu. Günlük geçerli fiyatlarla, yani cari fiyatlarla hem gayri safi yurt içi hasıla, hem de hane başına düşen yıllık ortalama harcama, hanelerin yıllık ortalama kullanılabilir gelirinden daha hızlı artmış.
Toplam Türkiye hanelerinin yıllık kullanabilir gelirleri GSYH'nın 2002'de yüzde 41,02, 2009'da yüzde 42,68'i olduğu görülüyor.
Bu oran 2006'da yüzde 43,91'e yükselmiş. Ama bu yıla ilişkin özel bir durum söz konusu. 2006'ya kadar GSYH 1987 bazlı hesaplama sistemine dayalı bir yaklaşımla bulunurken 2006'da 1998 bazlı yeni bir hesaplama sistemine geçildi ve GYSH yüzde 37 oranında yükselmiş oldu.
Bu nedenle olsa gerek yukarıdaki tablonun 2006 yılına ilişkin değerlerinde açıklaması güç bazı oynamalar ortaya çıkıyor.
Örneğin kullanılabilir hane geliri önceki yıllara göre yüksek bir sıçrama yaparken, harcama rakamlarının artış oranı ise önemli bir düşüş gösteriyor.
Bu nedenle de hane harcamaları kullanılabilir gelirin yüzde 78,06'sına gerilerken, kullanılabilir hane gelirleri toplamı GSYH'nın yüzde 43,91'ine yükseldi.
Bu sapmalı durum, izleyen yıllarda yeniden eski düzenliliğine kavuştu. Aşağıdaki tablo 2002'den 2009'a hem değişimi hem de düzenlilik ve düzensizliklerin görülebilmesi için 2002 yılını baz yılı kabul ederek hazırlandı.
Tablo; Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın yedi yılda 2,72 kat, kullanılabilir hane gelirinin 2,52 kat, harcamaların 2,76 kat artmasına karşılık, enflasyonun 2,37 kat yükseldiğini gösteriyor.
Enflasyonla kullanılabilir hane geliri arasındaki 15,75 puanlık fark, yedi yılda Türkiye haneleri kullanılabilir gelirinin yaklaşık yüzde 16 oranında yükseldiğine işaret ediyor.
Buna karşın hane harcamaları yedi yılda kabaca yüzde 40 oranında yükselmiş. Sonuç olarak ortada bir değişme var. Hane geliri bağlamında toplam yüzde 16 olan bu yedi yıllık değişme harcamalar söz konusu olduğunda yüzde 40'a ulaşıyor.
Hane harcamalarının gelire göre bu yüksek oranlı artışı 2002'de yüzde 84 düzeyinde olan hane harcama/gelir oranını 2009'da yüzde 92'ye taşıyor.
Peki bu harcama/gelir oranı, yani hane kullanılabilir gelirinin hane harcamalarını karşılama düzeyi acaba farklı gelir dilimleri açısından nasıl bir dağılım ortaya koyuyor.
Yandaki tablodan da açıkça görüldüğü gibi Türkiye genelinde en üst yüzde 20'lik gelir diliminde kullanılabilir hane gelirinin yüzde 75'i hane harcamalarını karşılarken ikinci (üst) dilimde bu oran yüzde 96'ya yükseliyor.
Orta ve daha alt yüzde 20'lik gelir dilimlerinde kullanılabilir hane geliri hanenin harcamalarını karşılamaya yetmiyor.
Orta yüzde 20'lik gelir diliminde yüzde 6, alt gelir diliminde yüzde 11 ve en alt yüzde 20'lik gelir diliminde de yüzde 32 oranında ek gelire gereksinim duyuyor.
Kabaca hem kentsel Türkiye'nin hem de kır-kent ayrımı olmadan Türkiye'de yaşayan hanelerin yüzde 60'ı harcamalarını karşılayabilmek için yüzde 4 ile 32 arasında değişen oranlarda ek kullanılabilir hane gelirine ihtiyaç duyuyor.
Yıllık ortalama hane kullanılabilir gelirleri 7.174 TL ile 19.308 TL arasında değişen bu kesimlerin yıllık kullanılabilir hane gelirleri 9.470 TL ile 20.080 TL arasında gerçekleşmiş olsaydı eğer, harcamalarının gelirleri tarafından karşılanması da sağlanmış olacak ve en azından gelir dağılımında bir iyileşmeden söz edebilmenin ilk ip uçlarına da ulaşılmış olacaktı.
2008'den 2009'a Türkiye'de gelir dağılımının değişimi;
* Enflasyon oranının altında bir oranla GSYH'nın ve kullanılabilir hane gelirinin artışıyla,
* Kullanılabilir hane gelirinin hane harcamalarına oranının yüzde 92'ye ulaşması ve hane gelirinden tasarruf olanağının sadece en üst yüzde 20'lik gelir dilimiyle sınırlı kalışıyla,
* 2009 gelir dağılım oranlarının 2001 krizi sonrası 2002 yılında ortaya çıkan gelir dağılım oranlarıyla aynılaşmasıyla,
* Toplam hanelerin dörtte birinin toplam kullanılabilir hane gelirlerinin yarısından fazlasını hem zenginleşme hem de yoksullaşma dönemlerinde de alıyor oluşuyla,
ifadesini buluyor. Bu değişmeye gelir dağılımında iyileşme mi, yoksa dikkat edilmesi gereken değişmeler mi demek daha doğru olur, bilemiyorum. (ST/BA)