Bir arkadaşımın sosyal medyaya, "Açtık biraları, haberleri izliyoruz!" diye yazdığı günden beri halimiz harap. O her saniyenin saat, her günün ay olduğu Gezi Direnişi'nden beri hayatımız hafif de olsa rutinleşmişti. Ancak son günlerde yaşanan olayların akış hızını hiç birimiz takip edemez olduk.
Savcı polise, polis jandarmaya, HSYK başsavcıya, hükümet HSYK'ya, Fethullah Gülen Başbakana, Başbakan cemaate... Uzayıp gidiyor böyle. Hikayenin sonunu biliyoruz: sonra hepsi anlaşıp uşağa! Yani işçiye, emekçiye, yoksula, ezilene...
Bir yandan da her şeyin ters yüz oluşuna şahit oluyoruz. Bir haftada gördük, her şeyiniz kağıttanmış. Emir komuta zincirleriniz, memur amir silsileleriniz, yargınız, savcılarınız, her şeyiniz sahteymiş. Her biri birbirinden kabadayı polisleriniz rozetlerini, bakanlarınız koltuklarını bırakınca birden bire değişiverdiler. O sloganımızı hatırlarsınız; sık bakalım sık bakalım, kaskını çıkar diye başlayan... Anladınız siz onu.
Memleketin doğusu ile batısı arasında ikili hukuk düzeni var diyenler haklıydı. Ezilenle ezen arasında da ikili hukuk var diyen sosyalistler, bilmem kaçıncı kez haklı çıktı. Her şey çözülse bile o yaman mücadele hep ortada duruyor ve bizi çağırıyor: Sınıf savaşı. Her şey çifte standartlı, biz hangisinden yanayız ve hangisi için mücadele ediyoruz?
Ali İsmail'i ve Ethem’i Sokak ortasında vuran, arkadaşlarımızı kör eden, destan yazan polisiniz birden çete oluverdi. O çete dediğiniz polislerin bizi katlettikleri yetmezmiş gibi bizim paramızla onlara cülus bile dağıttınız. Unutmadık, asla unutmayacağız.
Biz biberi bal eyledik, meydanları dar eyledik; siz yoksulun hakkını bal eylediniz, mazlumlara dünyayı dar eylediniz. Roboski halkına yaptıklarınızı, Vanlı depremzedelere yaptıklarınızı unutmadık, unutmayacağız.
Koca bir halkın inanç yerine cümbüş evi dediniz, biber gazından zehirlenmekten kurtulmaya çalışan insanların es kaza ayakkabıyla camiye girmesine kıyameti kopardınız. Unutmadık, unutmayacağız.
Şimdi 11 yıldır AKP'nin gölgesinde, gücünde yaşayanlar çok onurlu bir davranışmış gibi istifa ediyor. Başbakanınız veya hükümetiniz kabul edebilir bayım, biz kabul etmiyoruz. Siz de zulüm trenine bindiniz mi binmediniz mi? Onun hesabını verin. Eski bir atasözüdür bilirsiniz, “Geçme namert köprüsünden ko aparsın su seni. Yatma tilki dalın gölgesinde ko yesin aslan seni!” Siz namert köprüsünden geçmek bir yana, o namert köprülerini inşa ettiniz. Ya da, “Hepiniz oradaydınız be hepiniz!” Şimdi olduğunuz yerde kalın “Halktan çaldıklarınızı yavaşça yere bırakın!”
Biz, siz tepişirken ezilen çimler değiliz. Tepişmenize sebep olan sömürü mekanizmasının karşı tarafıyız. Bu tepişmenizde her ikinizden de, hatta sırasını bekleyenlerden de hesap sormak üzere sokaklara çıkacağız, uzaktan izlemeyeceğiz. Sizin tepişmenizin mağduru değil, muhatabıyız. Bu dünyanın işini başka bir dünyaya da bırakmayacağız, size beddua da etmeyeceğiz, sizden hesap soracağız.
Ve elbet biz de sizi yargılayacağız. Hatta isterseniz sizi, “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” adını verdiğiniz yerde yargılayalım. İleri demokrasinizle yargılayalım sizi. O kadar çoksunuz ki sizi yargılamaya Çağlayan Adliyesi'ndeki küçük salonlar yetmez. Hani bizi kapısında dövdüğünüz ve içeri bile almadığınız küçük salonlar var ya onlar yetmez size. Adada spor salonu var, anca sığarsınız.
Biz kimseyi sebepsiz gözaltına da almayız, kendi yargımıza da saygılıyız. Ayrıca bizde çifte standart yok, aranızda ayrım yapmayacağız. Arkanızda bir dış mihrak, iç mihrak ya da faiz lobisi aramayacağız. Kendi iradenizle yaptıklarınız yeter bize.
Size cezayı Oğuz Atay versin, zaten makamlarınızdan, rütbelerinizden, başarılarınızdan başka neyiniz var ki! “Bize, sizleri, yargılamak gibi zor ve beklenmeyen bir görev ilk defa verildi; heyecanımızı mazur görün. Aramızda hukukçu olmadığı için söz uzatılmadı, sanıkların kendilerini savunmalarına izin verilmedi. Gereği düşünüldü. Sanıkların ellerinden başarılarının alınmasına oybirliğiyle karar verildi.”
Ha unutmadan, siz yokken kuş sesleri içinde, ıhlamur kokulu ve arı vızıltılı bir sabaha uyanacağız! Siz ise asla aramızda olamayacaksınız. (AS/HK)