“Etkileyiciliği daha çocuk yaşlarda iken kendisini hissettirmeye başlayan bu hanımın değeri bu son fırtınalı ve korku dolu yıllarda en yüksek noktaya ulaşmıştır. Korkuya kapılmadan, güvenilir ve saygın bir kişilik sergileyerek, kardeşinin öldürüldüğü, halkı üzerinden katliamlar yapıldığı ve tüm bu karışıklık içinde bir lider, kurtarıcı arandığı günlerde gerçek bir lider gibi hareket etmesinin yerinde olacağını görmüştü. Sıcak savaş yıllarında, cephanelik koruması gibi kimsenin istemeyeceği sorumluluklar oy birliği ile ona verilmiştir.”
Canterbury Başpiskoposu Randall Cantaur, 27 Ocak 1883 tarihinde Hakkari Qudşanis’te doğan ve bölge halkı arasında “Surma Xanem” olarak bilinen Surma d Bayt Mar Samcun’u yukarıdaki kelimelerle tanımlıyordu.
1915 Soykırımı
Doğu Asuri Kilisesi Patrik ailesinin sekiz çocuğundan en büyüğü olan Surma Hanım, hayatını erkek kardeşlerine, Patriğe ve halkına adayarak evlenmeme sözü verdi.
1915 Soykırımı esnasında ve sonrasında, bölgedeki Asuri-Süryani halkını ilgilendiren tüm görüşmelerde ve toplantılarda yer aldı, uluslararası konferanslara katıldı ve zorunlu göçe tabi tutulan halkının durumunu iyileştirmek için mücadele etti.
Doğu Asuri Kilisesi Patrik ailesinin önemli simalarından Surma Hanım, Hakkari’de bulunan Canterbury Misyonu tarafından eğitildi. İleri derecede İngilizce öğrenen Surma d Bayt Mar Samcun, Batı dünyasını da yakından tanıma fırsatı buldu.
Yüzyılın başında, Osmanlı İmparatorluğu’nun sınır boylarında yaşanan askeri, sosyal ve feodal ilişkiler yeni güç paylaşımını beraberinde getirirken, dağlık bölgeye dağılmış olan Asuri-Süryani topluluğu için de tehlike çanları çalmaktaydı. Yüzyıllardır yaşadıkları otonom topraklarında kendi düzen ve hiyerarşilerini kuran Asuriler, dini ve toplumsal liderleri olan Patrik tarafından yönetilirler. Komşuları olan Kürtler ile ilişkileri de Patrik aracılığıyla yapılırdı.
Bunun ötesinde, Doğu Asuri Patriği sadece Asuriler arasında değil aynı zamanda Kürtler arasında da bir lider, kanaat önderi olarak kabul görülürdü. Bölgede ortaya çıkan aşiretler arası çatışmalarda ise hukukun ve adaletin temini çoğu zaman Patrik tarafından uygulanırdı.
"Ninova’nın Yakarışı", "Doğu Asur Kilise Gelenekleri" ve "Patrik Mar Şamun’un Katli" adlı kitabında soykırım arefesinde meydana gelen saldırı ve gelişmeler hakkında bilgi veren Surma Hanım, yüzlerce kez Hıristiyanların yaşadıkları köylerin boşaltıldığını, insanların evlerinden sebepsiz yere çıkarıldığını aktarırken, benzer olayların Bala, Kalanis gibi birçok köy ve Şemdinan yöresinin tamamında yaşandığını da kaydediyor.
Surma Hanım, Rayat bir Hıristiyanın güven içinde “benim” diyebileceği hiçbir şeyi kalmadığını, sahip olduğu her şeye yerel bir Kürt ağası ya da Osmanlı hükümeti memuru tarafından el konulduğunu da belirtiyor.
Büyük Savaş öncesi ve sonrasında yapılan zülümlerden dolayı, “Tüm bunlar Türkler ile politik ilişkilerimizi gözden geçirmemizi sağlayan olaylardı, çünkü Osmanlı yönetimi altında rayat Hıristiyanı olarak yaşayabilmemiz için hiçbir ümidin kalmadığı çok açıktı. Osmanlı yönetiminde yaşayan Asurluların her yöresi, kasabası aynı durumdaydı.
Şemdinan’da, Norduz’da, Albaq’ta, Mar Biso’da, İyil’de, Gawar’da hep aynı şeyler yaşanıyordu. Köylere saldırılıyor, kadınlar ve erkekler kaçırılıyor ve öldürülüyordu” diye aktaran Surma Hanım bununla Patriğin başkanlığında ve ulusun ileri gelenlerinin katıldığı beş günlük toplantıda savaşa katılma kararlarını açıklıyor ve aslında gelecek karanlık günlerin işaretini de veriyordu.
Kardeşi öldürüldü
Asuriler, Sayfo 1915 esnasında ve sonrasında her ne kadar üstün bir savunma ve saldırı gücüne sahip olsalar da önce Rus güçlerinin bölgeden çekilmesi, sonrasında da Osmanlı yönetimi ile anlaşmaya varan Kürt ve İranlı güçler karşısında topraklarından oldu.
Saldırılarda, ağır kış şartları ve hastalıklardan dolayı binlercesi hayatını kaybetti, hayatını kurtarabilenler ise İngiliz himayesi altında Bakuba mülteci kampına yerleştirildi. Bununla beraber, 16 Mart 1918’te Surma Hanım’ın kardeşi olan Patrik Mar Şemun Benyamin’in dost ve müttefik olarak kabul edilen Simko Ağa tarafından öldürülmesi halklar arasındaki ilişkiyi de onarılmaz bir noktaya çekmişti.
Eski evlerimizi, bin yıldan fazla bir zaman önce parşömen üzerine yazılmış ve o zamandan beri şaklamış olduğumuz kitaplarımızı yitirdik. Evlerimiz, topraklarımız, üzüm bağlarımız düşmanın elinde harap oldu diyen Surma Hanım savaş sonrasında halkı için elçi kabul edilerek başta Beyaz Saray olmak üzere İngiltere Kraliçesi tarafından kabul edilerek, Londra ve Paris’teki konferanslara katıldı.
1924 Hakkari Sürgünü'nden sonra 1933 yılına kadar Irak’ta yaşayan Surma Hanım, 1952’ye kadar ailesiyle beraber Kıbrıs’ta yaşadı ve kısa süreli İngiltere ikametinin ardından Amerika’ya yerleşti. Surma Hanım 6 Aralık 1975’te Kaliforniya'da hayatını kaybetti.
Savaş, soykırım, zorunlu göç, ölüm, yoksulluk, erkek egemen sistem ve güç ilişkilerinin merkezinde kendisini her anlamda mücadeleye adamış biri olan Surma Hanım, hayatı boyunca Patrik kardeşleri ve ailesiyle beraber halkı için çalışarak zorlu mücadeleler verdi.
Hakkari ve Botan bölgesinde kaybolan halk zenginliği ve kültürünün hem tanınmasında hem de gün yüzüne çıkarılmasında, yaşanan karanlığa inat bir umut olacaktır. 2014 yılında Hakkari’de açılan “Surma Xanım Kadın Parkı” da buna verilebilecek örneklerden biridir. (DV/EMK)
Fotoğraf: Wikipedia