Bir süredir gündemden düşen "demokratik açılım"ın yeniden canlandırılmaya çalışıldığı bir süreci yaşıyoruz. Bu yeni sürece dâhil edilen aktörlerden biri de kuşkusuz Şivan Perwer'dir.
Bu dikkat çekici buluşmanın! sonuçları üzerinde fikir beyan etmek hem bir sanatçı, hem de bu halkın bir evladı olarak hakkım olduğuna inanıyorum.
İki dönemdir iktidarda bulunan AKP'nin, genelde tüm özgürlük arayışçıları özelde ise Kürt halkı için izleye geldiği politika ortadadır.12 Eylül'le hesaplaşacağını, sözüm ona özgürlük alanlarını genişleteceğini iddia eden AKP hükümeti, geçen 9 yıllık süreçte dediklerinin tam tersini yaparak demokratik kamuoyunu şaşırtmadı!
Kürtleri sisteme yedeklemek için ortaya attığı demokratik açılım söylemiyle, kendi Kürdünü yaratma, Kürtleri bu yolla siyasal mücadeleden alıkoyarak onların birliğini parçalama, bireysel bir takım haklara vurgu yapıp kolektif hakları ve talepleri görmezden gelerek yok sayma amacı güttü.
Aynı AKP, başarı sağlayamadığı yerde gerçek yüzünü göstermeyi de ihmal etmedi. Başbakan, gün geldi askerlerle mevzilerde savaşı denetledi, gün geldi "kadın, çocuk demeden gerekeni yaparız " diyerek kendi döneminde meydana gelen tüm insan hakları ihlallerine kapı araladı.
Örneğin, küçük bir çocuğun kafasına dipçikle vuranların, Ceylan Önkolları öldürenlerin, tekel işçilerine Ankara'nın ortasında saldıranların 1 Mayıslarda Taksim'i savaş alanına çeviren güvenlik güçlerinin belini sıvazladı.
Demokratik Açılım denilen ve ancak kimseleri tatmin etmeyen maslahatçı manevranın uzatmalarını oynayabilmek için Kürtler içinde kimi grup ve kişilerin desteğine ihtiyaç duyan mevcut hükümet, en azından bu seçim sürecini kazasız belasız atlatmak, kendisine oy vermiş olan Kürtleri düzene bağlamak amacındadır.
Yarattığı, yaratacağı Kürdün biatını derinleştirmek için açtığı TRT 6 ise, bu anlamda beklenenin aksine istenilen sonucu vermemiştir. Bu yüzden, hem politik hem de sanatsal alanda kendi geçmişine, mücadele dinamiklerine yabancılaşan kişilerden medet ummaktadır.
Örneğin, TV ve gazetelerde kendilerine Kürt aydını denilerek yer verilen kimi bireyler, bugün AKP'nin Truva Atı konumundadır
Şivan Perwer de bu bakımdan AKP'nin yörüngesinde kendisine yer bulmaya çalışanlardan biri olarak karşımızda durmaktadır. Bir dönem Kürt halk mücadelesi ile yürüyen ve bu yolculukta yol arkadaşlarını yanlız bırakan Perwer, ne yazık ki kendisini AKP'nin politik çıkarlarının bir unsuru haline getirmiştir.
Uzun süredir Kürt özgürlük mücadelesine karşı uzaklaşıp yaklaşma taktiği güden Perwer'in, son açıklamalarıyla yönünü iyiden iyiye devletlü anlayışa verdiği de görülmektedir.
Kürt halkının, sanıldığının aksine Şivan Perwer'in bu tutumu üzerine büyük bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaşadığını düşünmüyorum. Zira bu halk, yönelimlerini zikzaklar çizerek ortaya koyan bir eğilimin, politik bir tutarlılık sergilemeyeceğini öteden beri bilmektedir.
Kürt kurum, aydın ve sanatçıların kendisine yönelik eleştirilerini dikkate değer bulmayan Şivan, hakaret ve tehdit dolu son açıklamasıyla kendisine yakışanı yapmıştır bence.
Ama unutulmamalıdır ki bir halkın sanatçısı olmak, sahip olunabilecek değerlerin en büyüğüdür. Vicdanı olan sanatçı, iktidarlara karşı baş eğmez ve onların buyruklarına prim vermezken, halkın onurlu mücadelesi karşısında başını saygıyla eğmesini bilendir.
Halkın sanatçısı sıfatına layık olmak ve bunu sürdürebilmek, Yılmaz Güney'in deyimiyle her koşulda halkın savaşçısı olabilmeyi göze almaktan geçer. Bıçak sırtında bir iklimde yaşıyoruz ve hayat önümüze iki seçenek bırakmıştır; halkın sanatçısı olmak ya da olmamak! (FT/EÖ)