Bir haber okudum ve tüm anlayışım değişti. Gözlerim açıldı. Ufkum genişledi. Hatta evlenmeye bile karar verebilirim her an(!)
Küçükçekmece Belediyesi'nin halka hizmetlerinden birinde Sema Maraşlı "mutlu evlilik emek ister" adlı bir konuşma yapıyor. Konuşmada Küçükçekmeceli kadınlara mutlu evliliklerin sırrını veriyor. Kadınların yaptıkları temel hatalardan bahsediyor, dizileri suçluyor, konuşuyor da konuşuyor.
Herkes konuşabilir tabi, ister dinlersiniz, ister dinlemezsiniz. Ama yazarımız bu konuşmasını bir belediyenin etkinliği olarak yapıyor; halka hizmet yani.
Bakın neler söylüyor. Hazırsanız başlıyorum. Baştan uyarıyorum; aman dikkatli olun çünkü bu konuşma gerçekten bomba!
Bomba 1: "Kadınlar, okuyan kız çocuklarını bile elinde mesleğin olsun, kendine güven, eşine muhtaç olma diye yönlendiriyor. Bu bilinçle yetişen kızların ileride evlilikleri yürümüyor."
Bizler çok yanlış büyütülmüşüz. Annemiz bilememiş, ileri görüşlü değilmiş. Bizi okutmuş, bir mesleğimiz olsun istemiş, kimseye muhtaç olmayalım, kendimize güvenelim istemiş. Ama hata etmiş. Bugün artık belediyelerin düzenlediği etkinliklerde annemin ne kadar hata yaptığını yüzüme vuran yazarlar, konuşmacı oluyorlar.
Canım annem, duysa bu konuşmacıyı ne kadar kızar kendine. Aman ben ne büyük hata yaptım da okuttum bu çocuğu diye. Meğer benim hala evlenmemiş olmamın sebebi buymuş; okuyup, kimseye muhtaç olmamak, kendime güvenmek...
Bomba 2: "Evlilik üzerinde medyanın oyunlarına dikkat etmek gerekir."
Pardon! "evlilik üzerine oynanan oyunlar" derken ne kastediliyor olabilir ki! Sanırım şu meşhur "evlilik kursu"ndan bahsediyoruz şimdi de. Tam bir oyun çünkü planlanan! Ama biz yazarımızın söylediğini anlamlandırmaya çalışalım.
Yazarımız aslında diyor ki; "Muhterem kardeşlerim, evliliğin karşılıklı sevgi, karşılıklı saygı, karşılıklı anlayıştan oluştuğu, kadının en az erkek kadar akıllı olduğu, kendine güvendiği bir atmosferde mutlu olamayız.
Bu nedenle sizler bu oyuna gelmeyin. Meslek sahibi olmak; (haşa) erkekle eşit konumda olmaya götürebilir kadını. Bu da külliyen (haşa) günahtır. Eğer mutlu olmak istiyorsanız, rolleriniz dışında davranmayın. Oyuna gelmeyin."
Bir de insanın bu konuşma metnini okuyunca "Dünyanın bütün kadınları; ekran başında birleşin!" diyesi geliyor. Niye mi?
İşte bomba 3: "Kadınlar eğer duygusal bir boşluktaysa ve çok fazla dizi izliyorsa, o dizideki aşklardan ve kadın üstünlüğünden etkileniyorlar."
Aman Allahım, felakete bak. Kadın üstünlüğünden etkileniyormuş kadınlar. Bakın şu işe, sürekli tecavüze uğrayan, dayak yiyen, toplumdan dışlanan, hayatını değiştirmek zorunda kalan, ağasının sözünün üzerine sözü olmayan, çocuk yaşta anne olan bu dizi kahramanları da üstünmüş!
Üstünlüklerinden de kadınlarımız etkileniyormuş. Ya bahsi geçen diziler, benim bahsettiklerim değil. Ya da sevgili konuşmacımız, dizileri farklı bir gözle izliyor. Keşke dediği gibi olsa; keşke dizilerdeki kadınlar "ilham verici" olsalar "üstün" olsalar da, etkileseler şu "mutlu" kadınları.
Bakın burası da çok eğlenceli;
Bomba 4: "Dizilerdeki kadınlar çok erkeksi, dediğim dedik, akıllı ve kendini beğenmiş. Bu izlenimler, kadınları yanlış yönlendiriyor."
Kadınlar "akıllı" olabilir mi yahu? "Akıl" da sertlik gibi erkeğe özgü bir ifadedir. Öyle olmalıdır en azından.
Akıllı kadın problem çıkarır. Akıllı kadın "bilir." Bilgiye ulaşma erkeğe özgü bir beceridir. Kadınlar evde becerikli olmalıdır, mutfakta, yatakta, çamaşırda, pazarda.
Yok yok pazarı kaldırıyorum bu listeden. Kadın pazara da gitmemelidir. Kadın erkeğe karışmamalıdır. Kadın evinin kadınıdır. Akılsızdır, bilgisizdir, ağlak zırlaktır, kadın böyle konuşma yapabilendir, kadın böyle konuşmaya izin veren zihniyettir, kadın 'evlilik kursu' açandır, kadın köledir (!)
O kadın sensin sayın yazar Sema Maraşlı! O kadın sensin...
Bomba 5: "Erkek ve kadın doğuştan farklı yaratılmıştır. Allah kadınları şefkatli ve teslimiyetçi yaratmıştır. Erkekler ise güç, iddia ve başarı üzerine yaratılmıştır. Erkeğin hayata bakışı serttir."
Biz bunu çok iyi biliyoruz zaten, kelimelerle açıklamanıza gerek yok, biz yumruktan biliyoruz, tekmeden, tokattan, hatta bıçaktan, silahtan, onlarda yoksa odundan, taştan...
Devam ediyor konuşmacımız; "Kadınlarsa duygusaldır. Zaten normal olan erkeğin kadın gibi olmamasıdır."
Normal nedir? Kime göre, neye göre normalden bahsediyoruz biz.
Sizin içinde bulunduğunuz, ya da kurmayı planladığınız, bu nedenle de toplantılar yapıp, kadınları hazırladığınız sistemin normu, normali bana anormal ise ne olacak?
Zorla mı duygusallaşacağız, ehlileşecek, evcilleşecek miyiz sizin sisteminizde? Zincirlerinizi de hazırladınız mı bari? Kaçar metre olacak sizin idealar dünyanızda zincirlerin uzunluğu?
Ve de bomba 6: "Kadından otorite olmaz."
Açıklaması içinde olan bir cümle olması nedeniyle açmaya gerek duymuyorum bile. Zira aramızda "mutlu" olmak için şu "gerekli" özellikleri taşıyan kimsenin olduğunu düşünmüyorum.
Yazının başında da belirttiğim gibi bu konuşma metni için istediğimiz yorumu yapabiliriz. Beğenebiliriz, dalga geçebilir, sinirlenebiliriz. Sema Hanım'ın hayranı olup kitaplarını araştırmaya başlayabiliriz. Kendisini ve okurlarını bağlar yazdıkları.
Ancak böyle bir konuşma bir belediyenin etkinliği ise durum değişir.
Denilebilir ki; konuşmanın içeriğinden Belediye değil, konuşmacı sorumludur.
O zaman ben bu yazdığım yazı doğrultusunda bir konuşma metni hazırlayıp, Küçükçekmece Belediyesi'ne başvursam, sizce benim için de bir salon ayarlanır mı?
Hiç sanmıyorum. Zaten eksiklerim ve fazlalıklarım var. Mesela saçım kısa, zira saygıdeğer Sema Hanım'ın da bahsettiği gibi, kadın erkeğe benzememelidir. Olmaz yani, katiyetle!
Daha neler görüp, neler yaşayacak, yaşatılacağız bilmiyorum ama yeni bir slogan buldum ben, telif hakkı da istemiyorum;
"Halka hizmet, erk(ek)e hizmettir." (SK/HK)