Görsel: Pexels
İktidarın sosyal yaşama müdahalesi her geçen gün başka boyuta ulaşıyor. İçki yasağına takıntı yapan iktidar ve onun unsurları bu konu da dahil her konuda tabiri caizse çuvallamaya devam ediyor.
İktidarın halkın giyeceğine, söyleyeceğine ve en son da içeceğine karışması hatta karışmaktan da öte bu konuda kendini yetkili merci haline getirmesi elbette ilk değil ancak en koşulların iktidardan yana olduğu hali.
İçki yasakları ve bunu meşru kılmak için arkasından gelen kozmetik gibi yasaklar, geniş bir kitlenin tek gündemi oldu.
Becerilemeyen ekonomik ve dış politika yüzünden aşıya bile erişim sağlanamazken iktidarın sağlık işlerine bakan hastane patronu çıkıp da bu konudan halkı sorumlu tutabiliyor.
Bu siyasete sadece Twitter’dan gelen cılız sesler dışında somut bir tepki gelmezken, halkın ve emekçinin yanında olması beklenen bazı sendikalar bakanlarla fotoğraf çektirmekten başka bir şey yapmıyor.
"Batmamış" gibi gösterme makyajı
Yurttaşların dertleri ile ilgilenmek yerine batırdıkları ekonomiyi batmamış gibi gösterme makyajı peşine düşen iktidar turist çekmek için toplumu evine kilitledi ancak bu plan da işlemedi ve önce dış politikanın kurbanı oldular ve Rusya kapılarını kapattı.
İngiltere de Türkiye’yi kırmızı listeye aldı sonra da Şampiyonlar Ligi Finali gibi prestijli bir etkinliği adeta yaptırım uygularcasına Portekiz’e taşıdı.
AKP’nin bu müdahalelerine ise en güçlü sesi çıkartan tekel bayileri oldu, ülkedeki yaşama müdahaleyle mücadelenin hattını tekel bayilerinin oluşturması ise yaşadığımız dönemi özetler nitelikte.
Mücadele cephesi açmayan muhalefet
Durum bu haldeyken tek alternatif olarak “parlamenter sisteme geri dönelim”cilik peşinde koşan muhalefetin durduğu nokta şaşkınlık verici.
Muhalefet, yurttaşın yaşamına müdahale eden iktidar ile bir mücadele cephesi açmıyor.
Buna en son örnek, valiliklerin belediyelere danışmadan imzalarını kullanması ile alınan il hıfzıssıhha kararlarına verilmeyen tepki oldu.
Belediyeler sadece basit bir tweet atıp “imzamız yoktur” diyerek muhalefet cephesinin mücadele etmeyeceğini, baskıyı kabullendiğini göstermiş oldu.
Belki onların da başka bir ajandası vardır, bilemeyiz, sistem içerisinde kapalı kapılar arkasında dönen pazarlıklardan haberdar olmak imkansız.
Yasaklı halkın büyüyen yalnızlığı
Halkın yalnızlığı her geçen gün daha da büyüyor, sosyal mecralara sıkışıyor ve pandemiyi “Allahın bir lütfu” haline getiren iktidar ve unsurlarına boyun eğmek zorunda kalınıyor.
17 Mayıs’a kadar hasta sayılarının kontrollü düşürülmesi her ne kadar turizm geliri için gibi dursa da sadece bunlar yetmeyeceğinden uluslararası mesaj vermek için 18 Mayıs’a Ziraat Türkiye kupası finalini seyircili oynatma kararı alındı, Mayıs sonu ve Haziran ortasına kadar spor kulüplerinin kongrelerine de izinler verildi.
İktidar bir halk sağlığı sorunu olmaya gerek iç gerekse dış politikadaki temelsiz ve biçimsiz hareketleriyle devam ediyor.
(RY/AS)