Suriye 2011’den beri girdiği şiddet sarmalından çıkamıyor. Sorunun neredeyse daha en başında uluslararasılaşması karşısında ülke muhtelif güçlerin gösteri alanına dönüştü; bu daha çok kan, daha çok gözyaşı, daha çok istikrarsızlık demekti.
Yıllardır çeşitli aşamalarını yakından takip ettiğimiz Suriye’deki savaş zamanla diplomatik veçhelere büründü, çözümsüz masalar kuruldu, diplomaside söz sahibi olmak isteyenler ile masa dışında kalanların bölgesel ihtirasları arasında ezilen yine Suriye halkları oldu. Varil bombaları, acımasız tahribatlar arasında yitip giden yaşama dair pek çok şey. Belli bir aşamadan sonraysa uluslararası dengelerin gözet-e-mediği tek bir husus kaldı: İnsan hayatı.
Onbinlerce ölü, daha fazla yaralı, en az beş Suriye kadar travma. Tasavvur edilen hayatlar değişti, idealler savruldu, genç insanlar, toprak ve kan arasında kendine yeni yerler buldu; bir hayli umutsuz, pek çaresi olmayan genç insanlar… Yaşadıkları savaşın dünyaya duyurulması gerekiyordu. Duyulsun ki, savaşan tarafların acımasızlığı azalsın ya da en azından bu yönde bir umut, bir çaba.
Halep’te “mecburen” gazeteci
Şam yönetimi tarafından doğu Halep’in tümüyle tahliye edildiği ana dek orada kamerasıyla binlerce acı hikayeye kamerasıyla tanıklık eden Zouhir Alshimale yeni mezun, genç bir hukukçuydu. Tam avukat olacaktı ki birden bire savaş patladı. Hayata dair planları alt üst oldu. En sonunda da Halep’ten, bombaların altından Türkiye’ye gelmek zorunda kaldı. Buluştuk, anlattı:
Ben de Halep’in batısında, yaşıyordum ailemle birlikte, burası rejimin kontrolünde bir yerdi (Zouhir de tüm diğer muhalifler gibi Şam yönetimini “rejim” olarak tanımlıyor). Fakat okula gittiğim için her gün şehrin batısı ile doğusu arasında gidip geliyordum. Bu arada muhaliflere yönelik olarak rejimin baskısı arttı ve tutuklamalar başladı. 2011 yılında muhaliflerin düzenlediği gösterilere katıldığım için ben de bir kere gözaltına alındım. Bir hafta kadar kaldım içeride, sonra bıraktılar. Bunun üzerine yeniden hapse atılmamak için muhaliflerin kontrolü altındaki batı Halep’e geçtim. Zira ellerinde daha önce hapse girdiğime dair kayıtlar vardı artık. Eğer yeniden yakalarlarsa bu kez çok daha uzun bir süre içeride kalabilirdim.
Sonra birden bombalar düşmeye başladı, polis her adımında peşindeydi, bu yüzden Zouhir Alshimale ailesinden ayrıldı. Halep ona başka bir rol biçti. Birilerinin sivillere dönük onca şiddeti göstermesi gerekiyordu, birden kendisini şehrin diğer yakasında elinde kamera, sokaklarda çekim yaparken buldu. Ailesinden sadece birkaç kilometre uzakta, Batı Halep esenlik içindeyken doğuya düşen bombaların altında yaşamayı seçmişti.
“Doğuya geçtikten sonra da haberler yapmaya başladım” diyor; “önce yerel gazete, televizyonlarda yayınlanıyordu haberlerim. Sonra Amerika’da, Avrupa’dan gazeteci arkadaşlar ile tanıştık, 2015 ile birlikte de Aljazeera ile çalışmaya, onların haberlerine katkıda bulunmaya ve dosyalar hazırlamaya başladım”.
Yabancı gazeteciler ülkeye giremeyince
2012’ye gelinceye kadar Suriye'ye yabancı gazeteciler de girip çalışabiliyordu, en azından belli bölgelerde. Fakat o tarihten sonra IŞİD, El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra (sonradan El Kaide ile bağını kopartmış gibi görünebilmek için “diplomatik” bir hamleyle Şam’ın Fethi Cephesi adını alacaktı) gibi aşırıcı örgütler varlığını birden bire artırdı. Kaçırma eylemleri diğer yabancılar gibi gazetecileri de hedef almaya başladı. İşte o andan itibaren içeriden haber almanın tek bir yolu kaldı. Suriyeli yerel gazeteciler diyor Alshimale:
Can güvenliği gerçek bir soruna dönüşünce yabancı gazeteciler gelmemeye başladı. Bombardıman altındaki Halep’in doğusunda uluslararası medyaya çalışan gazetecilerin sayısı 20 kadardı. Yerel medyaya haber yapan arkadaşlarımızı da sayarsak toplamda 40 -50 kadar gazeteciydik. 2013’e gelindiğinde doğu Halep’te artık IŞİD’in hakim olduğu alanların sayısı da arttı. Her mahallede muhbirleri vardı. Bir kaç çılgın yabancı gazeteci gelip çalışmak istedi ama onlar da kaçırıldı.
Yerel tepkiler
Sadece IŞİD tehdidi değil, aynı zamanda sürekli sevdiklerini kaybeden ve bir bombardıman ya da bir silahlı saldırı sonucu ölmesi an meselesi olan Halepliler gazetecilere tepki göstermeye başlamıştı. Özellikle Doğu Halep’in en yoksul semtlerinde insanlar giderek daha da fakirleşti ve yabancı ajanslar için çalışan gazetecilerin sivillerin maruz kaldığı şiddet üzerinden bir servet kazandıklarına dair bir kanı oluştu. Sanki gazeteciler orada yaşayan sivillerin hayatı üzerinden büyük paralar kazanıyorlarmış gibi bir kanı.
Gelebilecek tepkilere karşı da dikkatli olmanız gerekiyordu, malzemelerinizi korumalıydınız, işinizi yaptığınız o kameralar size daha önce kendileri için çalıştığınız ajanslar tarafından sağlanıyordu. İçinde bulunduğumuz durum göz önünde tutulduğunda kendi paramızla alamazdık zaten. Bize bu kameraları temin eden ajanslar da cihazların başına bir şey geldiğinde yenisini vermekte tereddütlü davranıyordu. Kısacası kameranın başına bir iş gelmesi benim de işimi kaybetmem anlamına geliyordu.
“Yeşil Otobüs”ün yolcusu
Hayatta kalmayı başardı ama sonunda işini kaybetti. Zira 2016 Aralık ayının sonlarında Şam yönetimi tarafından “Yeşil otobüsler” ile Halep’ten tahliye edilenler arasında o da vardı. Doğu Halep boşalmıştı:
Halep’ten çıkınca İdlib’e gittim ve iki üç hafta oradaki arkadaşlarımın yanında kaldım. Halep’te neredeyse tükenmiştim, bütün o yoğun çatışmalar, bombardıman yüzünden. Bir sure İdlib’de arkadaşlarımın yanında kalıp dinlendim. Türkiye sınırına yakın bir yere geçtim daha sonra. Ardından Reyhanlı üzerinden bir şekilde Türkiye’ye geçtik.
Yarına dair…
O günden beri Türkiye’de. Alshimale’nin ülkesinin geleceğine dair umudu giderek azalıyor. Bunu da çok keskin ve iç acıtıcı bir netlikte dile getiriyor. Alshimale’ye göre Suriye bir daha asla eskisi gibi olmayacak, o kadar ölüm ve tahribatın ardından bu mümkün değil. İnsan hakları sorunları devam edecek, hapse atmalar sürecek. Alshimale Şam hükümetini de Suriye’deki “terörist” gruplardan birisi olmakla itham ediyor. Ona göre “rejim insanları korkutmaya devam ediyor”, ne çatışmasızlık alanlarının ilanı, ne Astana, ne Genevre süreçleri bir sonuç verecek. Hani olur da Suriye’ye barış gelirse yapılması gerekenleri bir çırpıda sıralıyor:
Ekonomi bitti, iş yok, maaşlar berbat durumda, uluslararası toplumun da uzun vadeli “iyileşme” projelerine destek vermesi gerekiyor.
Alshimale, sözünün özü şu, sadece Suriyeliler için değil bütün dünyanın iyiliği için Suriye’nin bir an önce iyileşmesi gerekiyor. (MU/HK)