Cumhuriyet gazetesinin 2 Eylül 2008 günlü nüshasında “kısa” haberlerde elli kelimelik çok kısa bir haber vardı: “Sunusi Öztemir yaşamını yitirdi”. 4 Eylül’de ise cenaze töreni haber oldu.
Akılda tutanlar anımsar…Geçmiş yıllarda Cumhuriyet gazetesinin “sahipleri” ve “yöneticileri”, “hileli iflas” suçundan İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmışlardı. Bu davada başkan Hakim Osman Sunusi Bey ve üye yargıçlar beraat kararı vermişti. Tanımaktan onur duyduğum Cumhuriyet kuşağının “ender hakimlerden” Osman Sunusi Bey’in ölümü üzerine Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan haber biraz daha geniş olamaz mıydı? İz bırakanları unutuyor ve vefa duygularımızı yitiriyoruz…Üzücü!
Prof. Dr. Köksal Bayraktar e-posta olarak gönderdiği iletide Hakim Osman Bey’in ölümünü şöyle duyurdu:
“Derneğimizin (Türk Ceza Hukuku Derneği) 51 No.lu üyesi, Emekli Yargıç ve İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Eski Başkanlarından Sn. Osman Sunusi ÖZTEMİR’in vefatını bugün gazetelerden teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Osman Sunusi Öztemir, hayatı boyunca hukukun üstünlüğü, adalet ve toplumumuzun gelişmesi için çalışmış değerli bir üyemizdi. Hepimizin başı sağolsun. Saygılarımla.”
Hayat bazen şaşılacak kadar tuhaf. Bazen de şaşırılmayacak kadar…
Eski bir dava…
1990 yılı Haziran ayı…İstanbul Basın Savcılığı Limon adlı mizah dergisinde yayınlanan “Küçük bir öykü bu” başlıklı dört kareden oluşan karikatürlerde eski TCK’nin 159. maddesine göre “Adliyenin manevi kişiliğine hakaret” suçunun oluşup oluşmadığı hakkında bilirkişiden görüş sorar.
Bilirkişinin görüşüne göre; “…siyasi iktidarı temsil eden kişinin emir vermesi ve buna karşı üzerinde cüppe bulunan ve baş yerine mide görüntüsü ile resmedilen merciin (hakimin) bu emre riayet etmesi, nihayet gene başları yerine mideleri resmedilen üçlü bir heyetin beyini yargılaması hali görülmektedir” ve bütün bu karikatürler aslında “düşüncenin tutuklanmasını ve mahkum edilmesini” ortaya koymaktadır.
Bilirkişi şöyle düşünmektedir: Tutuklama emrinin verilmesi, cüppe giymiş bir kişinin bu emre uyması ve üç kişilik bir heyetin “başı beyin şeklinde gösterilmiş bir kişiyi tutuklaması” çarpıcı bir görüntüdür ve karikatürlerdeki cüppe ve mide görüntüleri, kürsünün resmedilişi “adalet mekanizmasını olumsuz yönde” ortaya koyabilmektedir.
Bilirkişiye göre; “Bu çerçevede, karikatüre bakan kimse, cübbe ile temsil edilen Hakim’in emir alan bir kişi ve gene cüppelerini giymiş ve başları mideye benzetilmiş bir heyetin kararı emre uygun olarak veren Mahkeme heyeti, emri yerine getiren Heyet olarak düşünülebilmektedir.(…) Dolayısıyla, Ülkedeki Yargı Kurullarının ve Yargıçların “emir alan, emri yerine getiren, mideleri ile bağımlı olan” kişiler ve kurullar olarak ortaya konulması Adliyeyi küçük düşürücü bir sonuç meydana getirebilmektedir”. Bu nedenle karikatürlerin bütünü TCK’nin 159. maddesini ihlal eder niteliktedir…
Ancak bilirkişi 5 Ekim 1990 tarihli raporunda, “Karikatür sanatı, ihtisas alanımız dışında olduğundan bu karikatürün özellikleri, nitelikleri, ifade biçiminin uygun olup olmadığı hususlarında bir beyanda bulunabilecek durumda bulunmamaktayız” diyerek suçun sadece maddi unsuru açısından görüş bildirdiğini ifade etmiştir.
Limon Dergisi Sorumlu Müdürü Tan Cemal Genç ve karikatürist Mustafa Bilgin İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinde TCK’nin 159. maddesine aykırılıktan yargılanmıştır. Mahkemenin yeniden aldığı üç kişilik bilirkişi raporunda; karikatürlerde kaba ve haşin bir eleştiri yöntemi izlenerek, düşüncenin mahkum edilmesinin eleştirildiğini ancak karikatüristin adliyeyi küçük düşürme ve aşağılama kastının tam olarak ortaya konmadığı için suçun manevi unsurunun oluşmadığını belirtmişlerdir.
İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hakim Osman Sunusi Öztemir, üye hakimler Sefa Gönen ve Erdoğan Üyetürk’ün sanıklar hakkında oy birliği ile verdikleri 29 Ocak 1991 günlü kararlarında:
“Mahkemece karikatürist ve üzerindeki yazılar ve dört kare içindeki tüm çizgiler bütünü ile ele alınıp incelendiğinde, karikatürde adliye teşkilatının ve düşünce suçunu benimseyen tüm güçlerin eleştirisinin yapıldığı, manevi tahkir kastının dışında, demokratik toplumlarda ve ülkemizde gelişen sosyal ve siyasal yapının demokratik oluşumunda, kişilerin psikolojik yapılarını da göz önüne alınarak, yukarıda belirtildiği gibi karikatürü çizen, sanık Mustafa Bilgin’in karikatür sanatının eğitici ve sanatsal yönünü bir an için ihmal ederek bilirkişi raporunda zikredildiği gibi kaba ve haşin bir eleştiri yöntemi benimseyerek bu karikatürleri çizmiş ise de, karikatür tümü ile bir eleştiri sınırları içinde, ağır bir eleştiri olarak mahkemece değerlendirilmesi gerekmiş, esasen bir oranda da güncel olmayan, geçmişteki uygulamaları, yani fazla ceza tayinlerini ve geçmiş ceza uygulamalarının eleştirisinin dile getirilmesi olarak görülmüş bu karikatür çiziminde ve bu tür suçlarda manevi kastında oluşması gereği göz önüne alınarak, olayda suçun manevi kasıt unsuru yönünden açık ve kesin tahkir ve tezyif kastı görülmediğinden…” beraat kararı vermiş ve karar kesinleşmiştir. (1990/240 Esas ve 1991/10 Karar)
Günümüzde, 18 yıl önce çizilen karikatürdeki gibi “yargı kurullarının ve yargıçların emir alan, emri yerine getiren, mideleri ile bağımlı olan kişiler ve kurullar olarak” benzer karikatürlerini zinhar çizmeyiniz. Suç olabilir. Bu nedenle yeni TCK’nin 301. maddesine aykırılıktan yargılanır ve mahkum olabilirsiniz.
Hakim Osman Sunusi Bey gibi hakimlerin sayısı gün geçtikçe azalıyor. Gün ışığında fenerle “yargıyı” arayacağınız günler çoğalıyor. Daha da çoğalacak
Güle güle Hakim Osman Sunisi Bey…Işık içinde yat.(Fİ/EÜ)