Avusturya’nın aşırı sağcı politikacısı Jörg Haider, 11 Temmuz’da geçirdiği bir trafik kazasında hayatını yitirdi.
Ölümünden kısa bir süre sonra, Haider’in cinsel yönelimi hem Avusturya basınında, hem de Türkiye’de konuşulmaya başlandı. Türkiye’deki konuyla ilgili haberlerin hemen hepsi, bence homofobik bir tavra sahipti. Ama bu haberler arasında özellikle Hürriyet’in haberinde, homofobik tavır daha belirgin bir şekilde ortaya konmuştu. Bu sebeple, bu haberin mutlaka irdelenmesi ve eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Jörg Haider’in eşcinsel olduğuna yönelik iddialar, Haider hayattayken de zaman zaman hem Almanya’da, hem de Avusturya’da gündeme geliyordu. Haider bu iddiaları ne reddetti, ne de doğruladı. Böyle olunca söylentiler sürmeye devam etti.
Sevgilinin matemi
Ölümünden kısa bir süre sonra, Haider’in koltuğuna geçen Stefan Petzner, Avusturya radyosuna verdiği bir demeçte, aralarındaki ilişkinin çok yakın olduğunu söyledi. Haider için, “O hayatımın erkeğiydi,” dedi. Tüm basın toplantılarında sürekli ağlıyordu. Gözlerinden, aşığını yitiren bir sevgilinin, bir eşin, bir hayat arkadaşının, ölüm karşısında yaşadığı çaresizlik ve acı okunuyordu.
Ama bu matem ya görmezden gelindi ya da sansasyon malzemesi haline getirildi. Haider’in ölümüyle ilgili Avusturya’daki ve Almanya’daki “ciddi” basının haberlerinde, son cümle hep “Haider geride bir eş ve iki çocuk bıraktı,” şeklindeydi. Eşten kastedilen tabii ki Petzner değildi; resmi olarak evli olduğu kişiydi. Yani, Petzner’in varlığı ve matemi görmezden geliniyordu, yok sayılıyordu. Oysa geride kalanlardan biri de Petzner’di. Bu yok sayılış, eşcinsel var oluşun, heteroseksist sistem tarafından görmezden gelinmesine dair tipik bir örnekti.
Başta Hürriyet olmak üzere, Türkiye’deki basının tavrı ise bu ilişkiyi sansasyon malzemesi haline getirmek oldu. Sansasyon malzemesi haline getirilmesi de, eşcinsel var oluşun görmezden gelinmesiyle aynı anlama geliyordu. Nitekim sansasyon şeklindeki haberlerde, Petzner’in matemini yine göremedik. Bize gösterilmeye ve anlatılmaya çalışılan, “Meğer bu faşist Haider, aynı zamanda bir sapıkmış,” oldu. Bu durum ise, eşcinsel var oluşun, heteroseksist sistem tarafından “sapık” olarak görülmesine tipik bir örnekti.
Hürriyet’in sorunlu yaklaşımı
Özellikle Hürriyet’teki haberin alt metninde bu anlayışı fark etmemek mümkün değil. Hürriyet gazetesinin 23 Ekim tarihli haberinin yanına küçük bir kutu açılmış ve çoğu faşist liderin eşcinsel olduğu iddiasına yer verilmişti.
Kutu içine alınmış bu metne göre, Post yazarı Johann Hari, Avrupa’da son 30 yıl içinde başa geçen tüm faşist liderlerin açık ya da gizli eşcinsel olduğunu iddia etmiş. Hürriyet, bu yanlış genellemeyi haber yaparak, aslında bu genellemenin tekrarlanmasına ve pekişmesine sebep oldu. Eşcinselliği kötü, kirli “faşist” kelimesiyle yan yana getirerek; böyle bir genelleme yaparak, eşcinselliği bir kez daha lanetlemiş oldu.
Cenazede ağlayan sevgilisiymiş
Maalesef, söz konusu haberdeki tek sorun bu değil. Haberin baş sayfada yer alan özetindeki başlık, “Cenazede ağlayan gay sevgiliymiş,” şeklinde. Bu başlık iki açıdan oldukça rahatsız edici:
Bunlardan ilki “sevgili”nin önüne eklenen “gay”le ilgili… Bu küçük ama mühim ekleme, aslına çok derin bir anlamı içinde barındırıyor. Eğer “sevgili”nin başına “gay” eklenmeseydi, Haider’le Petzner’in arasındaki ilişki normalize edilmiş olacaktı. Nasıl, heteroseksüel ilişkilerle ilgili magazin haberlerinde, “meğer o heteroseksüel sevgilisiymiş” deme gereği duyulmuyorsa, aynı durum iki erkek arasındaki ilişki için de geçerli olacaktı. Yani tıpkı bir heteroseksüel ilişki gibi, bu ilişki de kabul görülecekti.
Görünen o ki, bu tarz bir eşitlik yoluna gitmemek için; bir başka deyişle, eşcinselliği onaylıyor görünmemek için; böyle bir ifade tercih edilmiş. Böylece bu haberi okuyanların kafası karışmayacak; bu okurların heteroseksist algıları, haberdeki olası normalleştirme çabalarıyla çatışarak huzur kaçırmayacak.
Eşcinsel olmak haber mi?
Bir diğer rahatsız edici nokta ise, haberin genelinde var olan, eşcinselliği sansasyon malzemesi haline getirme çabasıdır. Bunu gerek baş, gerek iç sayfalardaki başlıklarda görebiliyoruz. İç sayfadaki başlıkta ise, eşcinsellik sadece sansasyon malzemesi olarak kullanılmamış, aynı zamanda alay konusu haline getirilmiş. Harf oyunu yapılarak, kocaman puntolarla “GAYDERMİŞ” başlığına yer verilmiş. Böyle bir başlık gazetecilik etiğine elbette uymuyor.
Tabii, sorulması gereken çok daha önemli bir soru var. Bir kimsenin ya da bu örnekte olduğu gibi bir siyasi liderin eşcinsel olması, haber değeri taşır mı? En azından şunu söyleyebileceğimizi düşünüyorum: Eğer bir kimsenin eşcinsel oluşu haber değeri taşıyabiliyorsa, bu yine heteroseksist sistemle ilgili bir şey.
Sanırım eşcinsellik, tıpkı heteroseksüellik gibi herkes tarafından “doğal”, “normal”, “meşru” olarak görülseydi, hiç kimse böyle bir konuyu gündeme taşımayı düşünmeyecekti bile. Çünkü hiç kimse, Haider’in Petzner’le olan ilişkisinde haber değeri taşıyabilecek bir tuhaflık ya da ilginçlik görmeyecekti. Ama maalesef böyle bir dünyada yaşamıyoruz. Hâlâ toplumun her kesiminden bir çok eşcinsel, biseksüel, travesti, transseksüel ve interseksüel, kimliğini gizlemek zorunda kalıyor. Bu kimlikler Haider’in cinsel yönelimiyle ilgili çıkan haberlerde olduğu gibi, dedikodu ya da sansasyon malzemesi haline getirilebiliyor. Hâlâ çoğu medya kuruluşu, buldukları ilk fırsatta bu kimlikleri dışlayabiliyor, yok sayabiliyor ya da lanetleyebiliyor.
Ne yazık ki Hürriyet, söz konusu haberde bu kimlikleri dışlamaktan, yok saymaktan, lanetlemekten çekinmemiş. (YB/EÜ)