Tekinsiz
Bu hafta tanıtacağımız ilk eser, geçen ay okuyucuyla buluşan bir kitap: "Tekinsiz". Ayrıntı Yayınları'nın "yer altı edebiyatı" dizisinin 45. halkasını oluşturan çalışma, Chuck Palahniuk'un kaleminden çıkmış.
Türkiye'de "Dövüş Kulübü" ile tanınan ve Amerika'nın en verimli kalemlerinden biri olan Palahniuk, bu eserinde de okuyucuyu zorlayan bir okuma deneyimi sunuyor. Bu deneyimin ne kadar şaşırtıcı olabileceğini anlamak için, Palahniuk'un İnternet'te dolaşan incilerini okumak yeter de artar bile:
"Biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük ama olmayacağız... Hepimiz heba oluyoruz... Bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş... Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşindeyiz... Nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyoruz... Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız... Bir amacımız yok; ne büyük savaş ne de büyük bir buhran yaşadık.... Bizim savaşımız ruhani savaş... Ve bunalımımız kendi hayatlarımız..."
"Hayat, ölümün biyolojik olarak aktif sahasıdır. Hiçbirimiz yaşamıyoruz, hepimiz ölüyoruz. Safhalar değiştirilemez, sadece eklemeler ve çıkarmalar vardır. Ölüm anı bir noktadır, eklenip çıkarılabilir..."
Kısa bir süre önce Türkçe'ye kazandırılan "Tekinsiz"de ise, yazar, kısa ama vurucu hikâyeler sunuyor okurlarına. İlgi çekici bir numaralandırma tasarımının uygulandığı bu hikâyelerin toplam sayısı 24.
Ayrı ayrı ya da birlikte okunabilecek bu hikâyeler, yazarın çok boyutlu ve yer yer çatışmalı kişiliğini, derin ruhsal ve zihinsel uçurumlarını gözler önüne seriyor. Kitaptaki düşünce akışının sayfalar boyunca zikzaklar çizdiğini ve klâsik çizgisel kurgunun ötesine geçtiğini belirterek okuyucu uyaralım. Böylece, kitabın herhangi bir yerinden okumaya başlamak mümkün olduğu gibi, kitabı herhangi bir yerinden bitirmek de mümkün olabiliyor.
Özetle, "Tekinsiz", adı gibi içeriği de tekinsiz olan, kafa karıştırıcı ama bir o kadar da dikkat çekici bir eser.
Tekinsiz, Chuck Palahniuk, Ayrıntı Yay., 2009, 438 sf.
Praksis - 20. Sayı
Bu hafta tanıtacağımız ikinci eser, üç aylık sosyal bilimler dergisi "Praksis"in 20. sayısı. Dergi, bu sayısında, sosyalizmi ve feminizmi ortak bir perspektiften ele almaya çalışan makalelerden oluşuyor.
Derginin bu sayısındaki arayışın nedenleri, kısa bir süre önce kaybettiğimiz Sevilay Kaygalak'ın kaleminden sunuluyor okuyuculara:
"Açıkça ortaya koymak gerekir ki, uzunca bir süre, Marksizm, feminizmi devrimci yoldan burjuva, liberal bir sapma olarak değerlendirirken feminizm de, Marksizmi soyutlamalar ve genellemelerden ibaret dışlayıcı, baskıcı bir 'büyük anlatı' addederek mahkûm etti. (...) ikisi arasındaki mesafeyi azaltmak ya da popüler bir deyişle 'mutsuz evliliği' düze çıkarmak yolunda (...) bu gerilimi aşmayı arzu eden bir kavrayışın güzergahı üzerinde düşünmek ve Marksizm ve feminizm arasındaki sentez çabalarını yeniden gündemleştirmek (:) Bu sayının amacını daha iyi dile getirecek başka bir ifade aramak anlamsız bir iş olacaktır."
Nitelikleriyle okuyucuyu fazlasıyla tatmin eden makalelerin başlıkları ve yazarları şöyle:
- Cinsiyete Dayalı İşbölümü ve Cinsiyetin Toplumsal İlişkileri / Danièle Kergoat
- Türkiye'de Sosyalist Feminizme Kaktüs'ten Bakmak / Hülya Osmanağaoğlu
- Fransa'da Sosyalist Kadın Hareketinin Temelleri ve Flora Tristan / Ateş Uslu
- Toplumsal Yeniden Üretim ve Cinsiyetlendirilmiş Bir Politik Ekonominin İnşası / Isabella Bakker
- Kadın Emeği Nasıl Değersizleşir? / Reyhan Atasü Topçuoğlu
- Ataerkillik ve Enformel Emek: Konfeksiyon Atölyelerinde Ücretsiz Aile İşçileri / Saniye Dedeoğlu
- Tarihsel Süreçte Üretimde Kullanılan Teknoloji ile Ücretli Kadın Emeği İlişkisi / Ece Kocabıçak
- İş Hukukunun Ekonomi Politiği İçin Teorik Bir Geri Plan Denemesi / Ali Murat Özdemir
Dergide yer alan makalelerin çoğunda, konuyla ilgili doyurucu bir kaynakçanın verildiğini de belirtelim.
Ayrıca dergi, Özgür Mutlu Ulus'un kaleme aldığı ve Mustafa Cemal'in 'Eşitlikçi Toplumlar: Sömürüsüz Bir Gelecek İçin Antropolojik İnceleme' başlıklı çalışmasının tanıtıldığı bir kitap tanıtım yazısı da içeriyor. Ulus, bu yazısında, Türkiye'de fazla değinilmeyen önemli bir meseleye, "sınıfsız ve bey ve uyrukları olarak katmanlaşmamış, 'açlığı ve tokluğu paylaşma' ilkesiyle yaşayan toplumlardaki eşitsizliğin cinsel bir belirlenimle, yani kadın-erkek eşitsizliği olarak ortaya çıkışına ve bunun kurumlaşmasına ilişkin yaklaşımı tanıtmayı" amaçlamış. Yani, özetle, kadın-erkek eşitsizliğinin sadece mülkiyet ya da daha genel anlamıyla kapitalizmle ilişkili olmadığının; bu eşitsizliğin köken ve gelişiminin daha karmaşık ilişkilerde de aranması gerektiğinin altını çiziyor yazar. Dolayısıyla, Ulus'un makalesinden, kadın ile erkeğin eşit bir düzlemde konumlanabilmeleri için sadece sınıf ilişkilerinin ortadan kaldırılmasının yeterli olmayabileceğini; dolayısıyla, çok yönlü bir inceleme ve çözüm arayışının şart olduğu sonucuna ulaşıyoruz.
Özetle, Praksis Dergisi'nin 20. Sayısı, hem feminizm hem de genel olarak eşitlikçi sosyal teori üzerine kafa yormak isteyen okuyucuların yararlanabileceği, nitelikli bir çalışma:
Praksis, Demet Özmen / Nevra Akdemir (ed.), Sayı: 20. (ECG/TK)