Die Linke: Bir Başarı Hikayesi mi?
Bu hafta tanıtacağımız iki eser, Copyleft [bir eseri özgür ve ücretsiz kılmak] şeklinde yayınlanmış, dolayısıyla İnternet'ten ücretsiz olarak indirip paylaşabileceğiniz iki değerli çalışma. Bunlardan ilki, Rosa Luxemburg Vakfı Basın Sözcüsü Murat Çakır tarafından kaleme alınmış, nitelikli bir eser: "Die Linke: Bir Başarı Hikayesi mi?". Almanya'daki Die Linke [Sol] Partisi'ni konu edinen kitap, söz konusu partinin kuruluş sürecini, bu sürecin siyasal ve toplumsal arka planını ele alıyor.
Dikkat çekici konular içeren eserin bazı bölüm başlıkları şöyle:
- Die Linke'nin Etkileri ve Seçmen Profili
- "Ren Kapitalizmi"nin Transformasyonu ve Toplumsal Travmalar
- Neoliberalizm Sosyal Demokrasiyi Nasıl Teslim Aldı?
- "Modern" Sosyal Demokrasi ve Korku Toplumu
- Neoliberalizme Karşı Direncin Örgütlenmesi
- Sosyalist Hükümetten Hükümet Sosyalistlerine
- "Herkesi" Memnun Eden Program
- Birleşik, Ama Nasıl Bir Parti?
- Sol Avrupa Merkezci ve "Beyaz" Olursa
Konuyla ilgili bir kronoloji de içeren kitabın, "Yeni Sol İçin Kuruluş Çağrısı" gibi eklerle zenginleştirildiğini de belirtelim.
Kitabın yazılış amacını ve okuyucu için sağlayabileceği faydayı, Çakır'ın kaleminden dinleyelim:
"Size bir başarı hikayesi anlatmak istiyorum. Daha doğrusu âniden doğan bir politik fırsatın nasıl başarıyla kullanıldığının hikayesini. Kısa bir zaman süresi içerisinde bir partinin nasıl kurulup, ülkenin politik parti yelpazesini gene öylesine kısa zamanda nasıl alt üst edip, gündem belirler hale gelişinin ve peşpeşe nasıl seçim zaferleri elde edişinin hikayesini - 2007 yılında Almanya'da kurulan Die Linke'yi size anlatmak istiyorum. (...) kitap üzerine (...) düşündükçe, bu kısa sürecin aslında tam da Almanya'daki gelişmeleri açıklayabilecek bir süreç olduğuna ve bununla birlikte Die Linke adlı partinin oluşumunun bilhassa günümüzün neoliberal hegemonyası altında politik değişim süreçlerini tetikleyebilecek yeni siyaset ve böylece mücadele araçlarının nasıl oluşturulabileceğinin bir örneği olarak gösterilebileceğine ve de salt bu iki nedenden dolayı Die Linke'nin partileşme sürecini ve ardındaki toplumsal ve politik arka planını anlatıp, perspektifler üzerine görüş geliştirmenin doğru olacağına kanaat getirdim."
Ve kitabın Türkiye'deki siyasal ve toplumsal muhalefet arayışlarına nasıl katkı yapabileceğini, biraz uzunca bir alıntıyla da olsa, yine Çakır'ın heyecan verici satırlarından okuyalım:
"(...) Die Linke'nin oluşum sürecinden çıkartılabilecek hayli ders olduğunu düşünüyorum. Ancak bunun için en başta Türkiye'de geçerli olan 'parti paradigmasını' terk etmek gerekli olacaktır. (...) Türkiye'deki siyasi parti yasalarının dayattığı şablonlara rağmen demokrat, şeffaf, herkesin karar alma süreçlerini takip edebileceği, açık, hiyerarşiden uzak, temsil edilmesi düşünülen geniş kesimlerin katılımının sağlandığı bir parti yapılanması bence olanaklıdır. Bana kalırsa, yasal şablonlara uyan, ama çeşitli biçimlerde birliktelik kültürünü yaratıp yaşatan, salt parti üyelerinin değil, kitlelerin ve bağımsız aydınların eleştiri ve kontrolüne açık, katılımcı demokrasiyi esas alan, her an ve her yerde hesap vermeye hazır, gerektiğinde seçilenlerin, seçenler tarafından geri çağrılması ilkesine uyan yönetici -daha doğrusu kolaylaştırıcı- kadroları olan, her düzeyde cinsiyet eşitliğini kabul edip yerine getiren, lider kültü yerine kolektif yönetimi ve lokomotif olabilecek öncü aktörleri tercih eden, mücadeleci, hedeflerinde kararlı ve karar mekanizmalarında mutabakat ahlâkını benimseyen bir parti yapılanması, sadece solun Almanya deneyiminden ders çıkartmış olmakla kalmayacak, Türkiye'de bir ezber bozup, bölge halklarına örnek teşkil edecek bir siyaset aracı haline gelecektir. Eşitlikçi, özgürlükçü, katılımcı, demokratik, dayanışmacı, her aşamada şeffaf olan ve gönüllülük temelinde ortaklaşmayı kabul edenlerin bileşimi Türkiye gibi bir ülkede de yaratılabilir. Asıl önemli olan, bu aracı yaratacak olan dinamiklerin göstereceği basiret ve kararlılıktır. Eğer elinizdeki bu kitap bu dinamikler için esin kaynağı olabilirse, amacını fazlasıyla yerine getirmiş olacaktır."
Özetle, Türkiye'de bir süredir yürütülmekte olan Çatı Partisi tartışmalarına da ışık tutabilecek nitelikli bir içerik sunan, üstelik hiçbir ücret ödemeden edinebileceğiniz kitabın okunmamasının hiçbir bahanesi yok.
Die Linke: Bir Başarı Hikayesi mi?, Murat Çakır, Copyleft, 2009, 199 sf.
Sosyalizm Nedir?
Bu hafta tanıtacağımız ikinci eserse, Rosa Luxemburg Vakfı'nın siyasal eğitim notları olarak yayınlanan dizi çerçevesinde kaleme alınan bir metnin Türkçe çevirisi: "Sosyalizm Nedir?" Yine Copyleft şeklinde yayınlanan ve dolayısıyla internet üzerinden ücretsiz olarak indirilebilecek ve paylaşılabilecek eser, Michael Brie ve Christoph Spehr'in "Sosyalizm Nedir?" başlıklı çalışmasından oluşuyor.
Sosyalizm tartışmalarının ele alındığı çalışma, uzunca ama açıklayıcı bir alt başlık içeriyor:
"Dünya çapında yeni bir sosyalizm tartışması başladı. Neoliberalizmin krizi alternatif arayışlarını tetikledi. Kapitalizm, tarihin son sözü değil. Ama, ardından gelen söz sosyalizm mi? Ve, sosyalizm ne anlama geliyor ki? Sosyalizmi tarihinde etkileyen ihtilafları nelerdi? Bugün sosyalist düşünce ve eylemi hangi çelişkiler belirliyor? Sosyalizmin 21. Yüzyıl'da nasıl bir geleceği var?"
"Sosyalizm Öldü! Yaşasın Sosyalizm!", "Sosyalizm-Tarihsel Bir bakış", "21. Yüzyılda Sosyalizm" olmak üzere üç ana bölümde kurgulanan çalışmadaki pek çok altbaşlık da dikkat çekici:
- Tanım Kullanımının Keyfiliği
- İlk Sosyalizm ve İlk Komünizm
- Yahudi Kibbuz Hareketi
- Tanzaniya - Bir Sosyalist Gelişme Modeli
- İsveç Sosyal Demokrasisinin Halk Evi
- Üçüncü Dünya ve 1968'in Yayılması
- Yeni Solun Teorisi
- Galsnost ve Perestroyka
- Latin Amerika: Değişimin Habercileri
- Mao'dan Sonra Çin: "Sosyalist Piyasa Ekonomisi" mi, Yoksa Kapitalist Transformasyon mu?
- Sosyalist Eylemin Çekirdek Unsurları
- Tek Yanlı Sosyalizm Varyasyonları
- Sosyalizmin Güncelliği
Görüldüğü gibi kitap, pek çok ilgi çekici konuyu, yoğunlaştırılmış ve çok boyutlu bir perspektifle ele alıyor. Böylece, toplamda yalnızca 60 sayfadan oluşan kitabın, sosyalizm konusunda derli toplu ve nitelikli bir bilgi birikimi edinmek isteyen okurlar tarafından bir çırpıda okunabileceğini söyleyelim. Üstelik, kitabın okuyucuda konuyla ilgili yepyeni bir ufuk açabileceğini de belirtelim. Zira kitapta dile getirildiği gibi:
"Geleceğin sosyalizmi masa başında icat edilemeyecektir. Küresel değişim, bilimsel tartışma, bütün ilgili güçlerle toplumsal diyalog her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Aynı şekilde sosyal mücadeleler, örgütlenme denemeleri, toplumsal kampanyalar, ihtilaflar ve reel özyönetimden elde edilen deneyimlerin alışverişi de önemlidir. Kapitalizmin eleştirisi, yaşayabilen ve işleyebilecek alternatiflerin geliştirilmesi ve popülarize edilmesine bağlanmalıdır. Gerekli olan soyut öğreticilik değil, zamanın sorunlarının nasıl çözüleceğine ve insanların yerine getirilmemiş olan taleplerinin nasıl gerçekleştirileceğine yönelik açık, dürüst ilgidir. Bu insanlar arasında sosyalistler de vardır. Onların da diğer insanlarla aynı sorunları, aynı hayal kırıklıkları, aynı umutları ve aynı çelişkileri mevcuttur. Sosyalistler, kapitalizmden, egemenlikten ve baskıdan, maddi, sosyal ve fiziki sefaletten, çelişkiler, izolasyon ve değişimden korkudan çok daha fazlasının (...) olduğunda ısrar etmektedirler. Demokrasinin, hukuk devleti ve temsiliyetten daha fazlası olduğunda, yani kararların insanlar, işletmelerdeki, kentlerdeki, aile, toplum ve devletteki üreticiler tarafından doğrudan üstlenilmesine dair radikal inançta ısrar etmektedirler. (...) sosyalizmin devletleştirme ve merkeziyetçilikten daha fazlası olduğunda, yani toplumların sorumluluğunun bireylere verilmesi gerektiğine, yeteneklerine ve tüm koşullarını kendilerinin planlayıp, düzenleme hakkına olan radikal inançta ısrar etmektedirler. (...) kamuoyunun eğitme ve öğretmeden daha fazlası olduğunda, yani eşitliğe, kaynaklara eşit ulaşım hakkına, yaşam koşullarının eşitliğine ve ihtilaftaki eşitliğe olan radikal inançta ısrar etmektedirler.
"Kurtuluşun, sadece ezenlerin alaşağı edilmesi ve baskının kaldırılması olmadığına, aksine insanlar arasındaki ilişkinin mantığının, araçsal ve rekabet mantığından, işbirliği ve özgelişim mantığına doğru dönüşümü olduğuna dair olan radikal inançta ısrar etmektedirler. Sosyalizmin alanı ihtilaflar yaratmaktadır, ama aynı zamanda tek taraflı olmayı ve donmuşluğu engellemektedir. Geleceğin sosyalizmi etkin, demokratik, eşitlikçi ve kurtuluşçu ("liberter") olmak zorundadır. Bugüne kadar ezilmiş ve dışlanmış sosyal grupların sosyalizm hakkındaki tasavvurları ve [sosyalizmle] bağlantılı hale getirdikleri talepleri, kendilerini kurtardıkları ve toplumsal açıdan bilinçlendikleri ölçüde değişmektedir. Sosyalizme giden hareket, mücadelelerin ve aynı zamanda yaratıcılığın, merakın, keşfin alanıdır."
Özetle, "Sosyalizm Nedir?", sorduğu soruya doyurucu bir yanıt vermeyi başarabilen, dikkat çekici bir çalışma.
Sosyalizm Nedir?, Michael Brie / Christoph Spehr, Copyleft, 2009, 60 sf.
* Son dört ay içerisinde basılan ve bianet'te tanıtılmasını uygun gördüğünüz eserinizle ilgili bilgiyi [email protected] adresine gönderebilirsiniz.