Her Türlü Aklın Ötesinde Üniversitede İdeoloji ile Yaşamak
Bu haftanın ilk eseri, eğitim merdiveninin son basamağı olarak düşünülen "üniversite"yi günümüz dinamikleri içerisinde sorgulayan Ronald Barnett imzalı bir kitap: Her Türlü Aklın Ötesinde Üniversitede İdeoloji ile Yaşamak. Geçen aylarda Bilgi Üniversitesi Yayınları'ndan çıkan kitap, Akademya serisinin de 5. kitabı. İlhan Tekeli'nin sunuşuyla açılan ve "üniversite mümkün müdür?" sorusuna yanıt arayarak başlayan kitap, toplam sekiz bölümden oluşuyor.
Bunlar arasında yer alan "Yükseköğretimin Durumu", "Girişimci Üniversite", "Akademik Cemaat" başlıklı bölümler (3., 5. ve 8. Bölüm) özellikle dikkat çekici. Yazarın kitap boyunca tartışmaya çalıştığı konular, üniversite-evrensellik ilişkisinden üniversitenin 'piyasaya' açılmasına; "kampüsteki ideoloji"den, son günlerde üniversite yöneticilerinin dillerinden düşmeyen "kalite" kavramına; "akademik cemaat" söyleminin anlam(sızlığ)ından akademik değerlerin ne'liğine kadar uzanıyor. Kitaba, "Kilit Terimler Sözlüğü" ve "Üniversitelerdeki Karmaşıklığın Yirmiyedi Örneği" başlıklı iki ek de yapılmış.
Özellikle "Üniversitelerdeki Karmaşıklığın Yirmi Yedi Örneği" başlıklı bölüm, bugün Türkiye'deki üniversiter sorunların teşhis edilebilmesi açısından önemli bir liste işlevi görüyor. Bu listede yer alan sadece şu başlıklar üzerine düşünmek bile yeterli: Bilim dallarının yayılımı (örtüşen-kesişen); etik taban (değer sistemlerinin çoğulluğu); iletişim biçimleri; çerçeveler (resmi ve örtük, bilim dallarına içsel, toplumsal, bireysel, kolektif); stratejik seçenekler ve öncelikler (ve bunların ne ölçüde açık oldukları ve paylaşıldıkları), vs... Nihayet, kitabın 15 sayfalık zengin bir kaynakçayla desteklendiğini de belirtmek gerek.
Türkiye'deki üniversiter yapılanmanın ve anlayışın karşılaştığı sorunlar yumağı göz önünde bulundurulduğunda, Tekeli'nin şu görüşüne katılmamak mümkün değil:
"Üniversite reformu yapılması uzun süredir Türkiye'nin gündeminde bulunuyor. Buna karşın, sürdürülen tartışmaların, bu konuda dünyadaki değişik görüşlerin, değişik deneyimlerin kamu alanına taşınmasını sağlayamadığını, toplumun üniversiteler konusundaki beklentilerini geliştiremediğini görüyoruz. Bu kadar yıllık çaba sonrasında ulaşılan durum büyük ölçüde bir kör dövüşü olmuştur. Yapılan tartışmalar bizi berrak ve iddialı bir vizyonda uzlaşmaya götürmekten çok, kısır bir güç çekişmesine götürmektedir."
Öyleyse, bu kadar çok meydan okumaya, bu kadar karmaşık soru ve sorun alanlarına rağmen başka bir üniversite mümkün mü ? Tam da kitabın yazılış amacıyla kesişen bu soruya Barnett'in sözleriyle cevap verelim:
"Üniversite mümkün müdür ? Bu kitapta işte bu sorun üzerinde duracağız. Ben, pek çok güçlük içinde bulunsa da üniversiteyi ayakta tutabileceğimizi savunacağım."
Özetle, Her Türlü Aklın Ötesinde Üniversitede İdeoloji İle Yaşamak, üniversiter sistemin çözüm bekleyen kronik sorunları ve alternatif geleceği üzerine düşünmek isteyenler için ufuk açıcı bir kitap olabilir:
Her Türlü Aklın Ötesinde Üniversitede İdeoloji İle Yaşamak, Ronald Barnett, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., 2008, 313 sf.
Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu
Bu haftanın ikinci eseri, 2009'un ilk kitaplarından biri: Erving Goffman'ın kaleminden Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu. Metis Yayınları'ndan çıkan kitap, ilginç bir konuyu, bireyin günlük (toplumsal) yaşam içerisinde kendisini nasıl ortaya koyduğunu, yani sunduğunu, kendisine biçilen rolü neden ve nasıl belli bir şekilde oynadığını ele alıyor.
Kitapta örneklenen ve değerlendirilen "sunum teknikleri"nin baştan sona pratik yaşam deneyimlerinden alınmış ya da en azından pratik yaşam deneyimlerle ilişkilendirilebilecek bir nitelik taşıması, kitabın çekiciliğini bir kat daha artırıyor.
Kitabı okurken, örneklerde ve genel değerlendirmelerde, ya kendinizi ya da en azından "diğerlerini" bulmakta gecikmiyor; ilişkileri ve iletişim becerilerini farklı bir perspektiften görmeye ve değerlendirmeye başlıyorsunuz. İletişim, psikoloji, sosyoloji ve hatta siyaset biliminin kesiştiği bir inceleme alanını kapsayan ve farklı bilgi birikimlerine dayanan bir analizin keyfini sürmeye başlıyor; çok disiplinli yaklaşımın sadece toplumsal değil, ama aynı zamanda bireysel davranış ve algılama biçimlerinin anlaşılması bakımından da ne kadar değerli, zenginleştirici ve dolayısıyla gerekli olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.
Bireyin günlük yaşamda sergilediği "sahne (sunum) performansları"ndan "ayrıksı roller" ve karakter-dışı iletişim"e kadar pek çok sunum ve iletişim tekniğini fark etmeye, dolayısıyla analiz etmeye başlıyorsunuz. Bunun nedeniyse, Goffman'ın bu kitabı yazma niyetini özetleyen şu cümlede saklı:
"(...) her gün karşılaşılan durumlarda bir bireyin kendini ve faaliyetlerini başkalarına nasıl sunduğu, başkalarının kendisi hakkında oluşturduğu izlenimleri nasıl yönlendirdiği ve denetlediği, onların karşısında performansına devam ederken neler yapabileceği ve yapamayacağı üzerinde duracağım."
Kısaca, Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu, sosyal psikologlardan siyaset bilimcilere, iletişim bilimcilerden normal okuyuculara kadar, bireyin günlük yaşamdaki toplumsal davranış kalıplarının arkasında yatan nedenleri ve önündeki sonuçları anlamak için anahtar kitaplardan biri olarak raflardaki yerini alıyor:
Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu, Erving Goffman, Metis Yayınları, 2009, 241 sf.
İsyan Borusu – Kapitalizmin Yükselişi ve Siyasal Teori 1509-1688
Bu haftanın son eseri, geçen aylarda Epos Yayınları'ndan çıkan dikkat çekici bir kitap: İsyan Borusu. Ekonomipolitik ve sınıf çalışmaları alanında Türkçe'ye çevrilen yapıtlarıyla son yıllarda Türkiye'de popülerliği artan E. M. Wood'un, eşi Neal Wood'la kaleme aldığı kitap, Fahri Bakırcı'nın titiz çevirisiyle Türkçe'ye kazandırılmış.
Kapitalizmin Yükselişi ve Siyasal Teori 1509-1688 altbaşlığını taşıyan kitap, bu altbaşlıktan anlaşılabileceği gibi, 1509-1688 arası dönemi, tarihsel bir perspektiften ve dönemin belli başlı siyasal teorisyenleri üzerinden inceliyor. Kitabın Thomas More'u ve Ütopyası'nı ele alan 2. bölümü ile Thomas Hobbes'u ve John Locke'u ele alan 5. ve 6. bölümleri, konuya ilgi duyan kişiler tarafından mutlaka okunmalı. "Siyasal Teori Nedir?" başlıklı giriş bölümü ise, bu alanda çalışmak ve yoğunlaşmak isteyenler için kavramsal açıdan iyi bir başlangıç olabilir.
Üstelik, kitapta, "belli bir siyasal teorinin anlaşılmasında o siyasal teorinin filizlendiği ve biçimlendiği tarihsel bağlamın mutlaka dikkate alınması gerektiği"nin vurgulanması ayrıca önem arz ediyor.
Zira Woodlar'ın belirttiği gibi "herhangi bir siyasal düşünürün karşılaştığı sorular (...) onlara, spesifik tarihsel üretim tarzları, spesifik pratik etkinlikler, toplumsal ilişkiler, baskı yapan konular, şikâyetler ve çatışmalar bağlamında sorulur. Siyasal teorisyenler tarafından önerilen yanıtları anlamak için, yanıtlamaya çalıştıkları sorular hakkında bazı şeyleri bilmek zorundayız, çünkü farklı tarihsel oluşumlar, farklı soru dizileri yöneltirler."
İşte bu kitapta Woodlar'ın yaptığı, 16. ve 17. yy.'ın önemli siyasal teorisyenleri bağlamında, tam da bundan ibaret.
Özetle, İsyan Borusu – Kapitalizmin Yükselişi ve Siyasal Teori 1509-1688, günümüzde egemen olan ekonomik düzeni, yani kapitalizmi anlamak; bu düzenin hangi tarihsel koşullarda ve nasıl 'teorileştirildiğini' kavramak; ve nihayet –tersinden ve alternatif bir okuma yoluyla– hangi tarihsel koşullarda ve nasıl "de-teorize" edilebileceği üzerine kafa yormak için faydalı bir kitap olabilir:
Kapitalizmin Yükselişi ve Siyasal Teori 1509-1688, E. M. Wood / Neal Wood, Epos Yayınları, 2008, 211 sf. (ECG/TK)