1 Temmuz 2017 tarihinde yürürlüğe giren 7033 sayılı Kanunun (Sanayinin Geliştirilmesi Ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun) birinci maddesi, 1924 tarihli 394 sayılı Hafta Tatili Kanununu yürürlükten kaldırdı.
394 sayılı Kanunun özelliği, Cumhuriyet döneminin çalışanlar ve çalıştıranlarla ilgili ilk kanunlarından olması. Bu kanunla, nüfusu on bin ve daha fazla olan şehirlerde özellikle, sınai ve ticari işyerlerinin haftada bir gün kapalı kalması, çalışanların da o gün tatil yapması sağlanmak isteniyordu.
394 sayılı Kanun, ziraat, avcılık, balıkçılık, çobanlık, ormancılık ve emsali faaliyetleri kapsam dışı bırakırken, sağlık hizmeti veren hastane, eczane, laboratuvar gibi sağlık birimlerinin, ulaşım araçları, elektrik, su idareleri, sinema, kütüphane, müze, otel, han, lokanta gibi işyerlerinin haftanın yedi günü açık kalmasına olanak tanıyor, ancak buralarda çalışanlara haftada bir gün tatil verilmesini düzenliyordu.
Görüleceği üzere, 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu çalışanlarla ilgili özel yasalar yürürlüğe girinceye kadar, nüfusu on bini aşan şehirlerde çalışanların haftada bir gün izin kullanmasını sağlayan ilk ve tek yasaydı. Ancak, haftada bir gün tatil hakkı tanıyan bu Kanun o gün için ücret ödenmesini gündeme getirmiyordu. Yani, 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu işverenlere, 24 saatten az olmamak üzere hafta içinde bir gün çalışanlara tatil verme yükümlülüğü getirmesine karşın bu günlerde bir iş karşılığı olmaksızın ücret ödenmesini düzenlememişti.
Bu önemli eksikliğe karşın, 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu Cumhuriyet döneminin çalışanları da ilgilendiren ilk kanunlarından olması nedeniyle önem taşıyordu. Ancak çalışanların statülerine göre ilk defa 1936 yılında İş Kanunu, 1952 yılında Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun (kısaca Basın Çalışanlarının İş Kanunu), 1965 yılında Devlet Memurları Kanunu ve 1967 yılında Deniz İş Kanunu düzenlenince, çalışanların diğer hakları yanında ücretli hafta tatili hakları da düzenlenmiş oldu.
Özel yasalarla, çalışanlar için ücretli hafta tatili hakkı dahil daha ileri düzenlemeler yapılınca, 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu çalışanlar açısından yararlanılan bir yasa olmaktan uzaklaştı. Bu nedenle yürürlükten kaldırılması çalışanlar açısından bir kayıp oluşturmuyor. Hatta “Devletin tahtı idare ve murakabesinde bulunan veya Devlet nam ve hesabına isleyip de Müdafaai Milliye ile alakadar olan müesseseler, senede on beş defa Pazar tatilini tavik edebilirler(m.7)” şeklindeki hafta tatili hakkının alıkonulmasına veya ertelenmesine olanak sağlayan yetki de kalkmış oluyor.
Ancak, 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu, kapsam dışı bırakılanlar hariç, sınai ve ticari işyerlerinin haftada bir gün kapanmasını isterken, belediyelerden her yıl için ruhsat alınması koşuluyla bu günlerde de açık kalabilmesine olanak tanıyordu. Yani, söz konusu işyerleri, önce haftada bir gün tatil yapmakla yükümlü kılınıyor sonra da, belediyelerden alınacak ruhsatla bu günlerde de faaliyet göstermelerine izin veriliyordu. Bu durum, yasanın amacını tartışmalı kılarken, yerindeliği tartışmalı bir maliyet ve bürokratik işleme de neden oluyordu. Bu nedenlerle olsa gerek, 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu yürürlükten kaldırılmış oldu.
Peki çalışanların ücretli hafta tatili hakları ne durumda
Bugün yürürlükte olan 4857 sayılı İş Kanunu işçilerin, 854 sayılı Deniz İş Kanunu gemicilerin, 212 sayılı Kanunla değişik 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun (kısaca Basın Çalışanlarının İş Kanunu) gazetecilerin ve nihayet 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu devlet memuru statüsünde çalışan kamu görevlilerinin ücretli hafta tatili haklarını ve diğerlerini düzenliyor. Bunlardan özel kesim çalışanlarını ilgilendirenleri özetlersek;
4857 sayılı İş Kanununa göre
İş Kanununda işçilerin hafta tatili hakkı, “Hafta tatili ücreti” başlığı altında düzenleniyor (m.46). Hafta tatilinin ücretli olabilmesi koşula bağlanmış. Buna göre işçinin, tatil gününden önceki haftalık çalışma süresini tam olarak çalışması gerekiyor. Kanuna göre haftalık çalışma süresi 45 saat olarak belirlendiğinden (Yeraltı maden ocaklarında bu süre 37.5 saat olarak belirlenmiş), işçi eğer hafta içinde 45 saat çalışmış ise, yedinci gün ücretli hafta tatiline hak kazanabiliyor. Bireysel veya toplu iş sözleşmesi ile haftalık çalışma süresi 45 saatin altında belirlenmişse, hafta tatili ve ücretine hak kazanılabilmesi için belirlenmiş sürenin çalışılması yeterli oluyor.
Ayrıca, yasayla tatil edilmiş ve ücretleri ödenen genel tatil günleri (1 0cak, 1 Mayıs), ulusal ve dini bayram günleri, işçiye evlenmesi veya evlat edinmesi ya da ana veya babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü hâlinde üç gün, eşinin doğum yapması hâlinde verilecek beş günlük ücretli mazeret izinleri, işveren tarafından verilmiş diğer ücretli izinler, en az yüzde yetmiş oranında engelli veya süreğen hastalığı olan çocuğunun tedavisinde, hastalık raporuna dayalı olarak ve çalışan ebeveynden sadece biri tarafından kullanılması kaydıyla, bir yıl içinde toptan veya bölümler hâlinde verilecek on güne kadar ücretli izin günleri, hafta içine rastlayan hekim raporlarıyla verilen dinlenme ve hastalık izinleri, hafta tatiline hak kazanmada çalışılmış günler olarak sayılacak ve o günlerin rastladığı haftalarda tam çalışılmış olduğu kabul edilerek ücretli hafta tatili verilecek. İşin bir haftadan fazla süre ile tatil edilmesini gerektiren zorlayıcı sebepler ortaya çıktığı zaman, bu süreye rastlayan hafta tatili ücreti, iş günleri için olduğu gibi yarım gündelik tutarında ödenecek.
Deniz İş Kanunu
854 sayılı Deniz İş Kanunu, 1967 yılından bu yana gemi adamlarına ücretli hafta tatili hakkı tanıyor. Buna göre, Deniz İş Kanununun uygulandığı gemilerde, haftanın tatilden önceki günlerde sürekli olarak çalışmış bulunan gemi adamlarına çalışılmayan hafta tatili günü için bir gündelik tutarında ücret ödeniyor. Hafta tatili ücretinin ödenebilmesi için haftalık çalışma süresinde çalışılmış olması gerekiyor.
Bu Kanuna göre de, evlenmelerde üç güne, ana ve babanın, karı ve kocanın, kardeş ve çocukların ölümünde iki güne kadar verilmesi gereken izin süreleriyle, bir haftalık süre içinde kalmak üzere işveren tarafından verilen diğer izinler ve hekim raporlarıyla verilen dinlenme ve hastalık izinleri, fiilen çalışılmış günler gibi hesaba katılıyor.
Zorlayıcı ve ekonomik bir sebep olmadan gemideki çalışmaların haftanın bir veya birkaç gününde işveren veya işveren vekili tarafından tatil edilmesi halinde, haftanın çalışılmayan günleri, ücretli hafta tatiline hak kazanmak için çalışılması gereken altı günün hesabında çalışılmış gibi göz önünde tutuluyor.
Gemide işin bir haftadan fazla süre ile tatil edilmesini gerektiren zorlayıcı sebepler ortaya çıktığı zaman, bu süreye rastlayan hafta tatili ücreti, iş günleri için olduğu gibi yarım gündelik tutarında ödeniyor.
Kısa, yakın ve uzak sefer yapan gemilerde çalışan gemi adamlarına geminin seferde bulunduğu süreye rastlayan hafta tatili günleri için yukarıdaki şartlar aranmaksızın ve bir iş karşılığı olmaksızın, ayrıca bir gündelik tutarında hafta tatili ücreti ödeniyor.
5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanların İş Kanunu
Gazetecilerin çalışma koşullarını düzenleyen 212 sayılı Kanunla değişik 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanların İş Kanununa göre, ücretli hafta tatili iznine hak kazanabilmek için yine haftanın altı günü fiilen çalışılmış olması koşulu aranıyor (m.19). Gazeteci devamlı gece çalışıyorsa, hafta tatili hakkı iki gün olarak uygulanıyor.
5953 sayılı Kanunda, diğer İş Kanunlarında olduğu gibi ücretli hafta tatiline hak kazanabilmek için çalışılmış gibi sayılacak sürelerden söz edilmiyor. Ancak Kanunda, yasal olarak tatil edilen genel tatil ve bayram günleri ile gazetecinin çocuğunun doğumunda üç gün, eşinin, çocuğunun, anasının, babasının ölümünde dört gün, çocuğu evlendiğinde, büyükanne, büyükbabası veya torunu öldüğünde iki gün ücretli izne hak kazanacağı belirtiliyor. Kanunda her ne kadar, doğrudan bağlantı kurulmamış olsa da, sayılan ücretli izin günlerinin, ücretli hafta tatiline hak kazanılmasında çalışılmış gibi dikkate alınması gereken süreler olarak değerlendirilmesi gerekiyor.
Gazetecinin hürriyeti bağlandığında, yayın durdurulduğunda (m.17)
Ayrıca, 5953 sayılı Kanun uyarınca, mevkute (süreli yayın) sahibi veya sorumlu müdürün haberi olmadan veya sonradan değiştirilerek yayınlanmış olmadıkça, yayından dolayı hürriyeti tahdide (gözaltı veya tutuklanma) uğrayan gazeteciye ücreti ödenmeye devam ediliyor. Yine, herhangi bir sebeple yayın durdurulacak olursa, gazeteciye iki ay daha ücret ödeniyor.
Hürriyetin bağlı kaldığı sürede veya herhangi bir nedenle yayın durdurulduğunda, gazetecinin ücretinin ödenmesine devam ediliyor. Bu durumda, belirtilen sürelere rastlayan hafta tatili günlerine ait ücretlerin de gazeteciye ödenmesi gerekiyor.
Kadın gazetecinin doğum izninde (m.16)
Bir başka dikkate alınması gereken husus ise, kadın işçinin hamilelik süreciyle ilgili düzenlemedir. Buna göre, kadın gazeteci hamileliğinin 7’nci ayından doğumun ikinci ayının sonuna kadar izinli sayılacak ve bu müddet zarfında gazeteciye son aldığı ücretin yarısı ödenecek. Doğum vuku bulmaz veya çocuk ölü dünyaya gelirse, bu halin vukuundan itibaren bir ay müddetle yarım ücretin ödenmesine devam edilecek. Gazetecinin sigortadan veya bağlı bulunduğu teşekküllerden alacağı yardımlar da bu ödemeye tesir etmeyecek.
Bu durumda, kadın gazeteciye hamileliğin 7.ayından itibaren doğumdan sonraki ikinci aya kadar ödenecek yarım ücret uygulamasına hafta tatili günlerinin de dahil edilerek o günler için de yarım ücretin ödenmesi gerekiyor.
Sonuçta
394 sayılı Hafta Tatili Kanunu, çalışanlara özel yasalar düzenleninceye kadar, hafta tatili hakkını 1924 yılında gündeme getiren ve uzun bir süre yeganeliğini ve önemini koruyan ilk yasalardan biri olarak tarihteki yerini almış bulunuyor. Ülkemizde, uzun bir süredir çalışanların alanlarına göre düzenlenmiş farklı yasaların her birinde ücretli hafta tatili hakkının oldukça geniş ve ayrıntılı olarak düzenlendiği görülüyor. Bu nedenle, 394 sayılı Hafta Tatili Kanununun yürürlükten kaldırılmasının çalışanlar açısından olumsuz bir etkisi bulunmuyor.