Kürt müziği tarihsel olarak sözlü kültür, dengbêjlik geleneği ve kolektif hafıza üzerinden şekillenerek ağıt, aşk, sürgün ve direniş temaları etrafında gelişti. Kuşaktan kuşağa aktarılan miras, yalnızca estetik bir üretim alanı değil; aynı zamanda hafızayı taşıyan, kimliği koruyan ve toplumsal deneyimi kayda geçiren bir anlatı biçimi oldu.
Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşanan zorunlu göçler, sürgünler ve diasporanın genişlemesiyle birlikte Kürt müziği, tek bir coğrafyaya sabitlenmekten çıkarak dünyanın dört bir yanına nar gibi saçılan bir halkın sesli ifadesine dönüştü.
Bugün özellikle gençler arasında yaygınlaşan çağdaş Kürt müziği ise küresel müzik akımlarıyla etkileşime geçerek kimliğe sahip çıkılan, onu yeniden kuran ve dönüştüren bir alana evriliyor.
Söz konusu değişim özellikle diasporada üretilen müziklerde belirginleşiyor. Dijital platformlarda ve sosyal medyada milyonlarca izlenmeye ulaşan pek çok üretimde Kürt ve Arap müzisyenlerin imzasını görmek bu nedenle şaşırtıcı değil. Bu müzikler, hem kimlikle kurulan duygusal bağı hem de yaşanılan coğrafyanın estetik ve politik kodlarını taşıyor.
Özellikle 2024-2025 yıllarında çokça üretimlerine denk geldiğimiz tür, geleneksel formlarla çağdaş ritimler arasında kurulan çift yönlü ilişkiyi daha görünür kılıyor. Gelenekten beslenen ama ona sıkışmayan bu yeni müzik, Kürt kimliğini hareket hâlinde, sürekli yeniden kurulan bir süreç olarak ele alıyor.
Tam da bu bağlamda, geleneksel Kürt müziğini hip hop, Afrobeat, Latin ve Dance gibi türlerle bir araya getiren BIJI, çağdaş Kürt müziğinin en dikkat çekici projelerinden biri olarak öne çıkıyor. Tıpkı Naser Razzazi, CHAMOS, Bafji, Gashtyar Kawa, Kurdonoid, Kurdoz, Umay Ko, Serqo ve Xodî gibi.

Karşılaşma alanı
“Yaptığımız her şey köklerimizden ve tarihimizden geliyor. Arada bir yerde doğduk ve müzik aracılığıyla kendi yerimizi ve topluluğumuzu bulmaya çalışıyoruz.”
Spotify sayfalarında yer alan bilgilere göre BIJI, Kürt oyuncu-sanatçı Robin Nazari ile İsveçli yönetmen ve prodüktör Maceo Frost’un ortak üretimi olarak ortaya çıktı. Nazari’nin müzik ve edebiyatla iç içe yaşayan bir aileden gelmesi ile Frost’un hip hop ve sokak dansı kültürüyle şekillenen estetik dünyası, BIJI’nin çok katmanlı ve disiplinlerarası yapısını belirledi.
Nazari, Netflix dizileri Snabba Cash ve Clark ile geniş bir izleyici kitlesine ulaşırken, The Beautiful Game filminde de yer alarak görünürlüğünü artırdı. Frost ise Gold Clio Ödülü’ne layık görülen belgesel çalışmaları ve Adidas ile HBO işbirlikleriyle, müzik ve görselliği birlikte düşünen uluslararası bir üretim pratiğine sahip.

Xodî: Ayağını buraya basıp yüzünü evrene dönebilenlerin zamanı
BIJI’nin müziği, geleneksel Kürt melodilerini birebir yeniden üretmekten ziyade, kimliği ritim, söz ve görsel dil üzerinden çağdaş biçimlerde kodlamayı tercih ediyor. Kürt müziğinde uzun süredir var olan anlatısal yoğunluk, elektronik prodüksiyon teknikleri ve küresel ritimlerle yeniden yorumlanıyor.
Örneğin “Zo” parçasında geçen “original kurda”, “not a bad boy, jin kurdi” ve “Hawler ta Afrin” ifadeleri ya da Be Shan, Evîn, Orijinal Kurda ve Gold gibi parçalarda karşılaşılan benzer göndermeler, Kürt kimliğini doğrudan ve görünür biçimde merkeze alıyor.
Nike ve sansür tartışması
BIJI’nin en ayırt edici yönlerinden biri, müziği güçlü bir görsel anlatımla desteklemesi. Klipleri, sahne performansları ve estetik tercihleriyle grup, yalnızca işitsel bir deneyim sunmakla kalmıyor; kimliği beden, mekân ve imge üzerinden de kuruyor. Kürt coğrafyasına dair semboller, diaspora mekânlarıyla iç içe geçirilerek tutarlı bir anlatı oluşturuluyor.
BIJI’nin Temmuz 2024’te Nike ile gerçekleştirdiği işbirliği, grubun küresel görünürlüğünü artırırken sansür tartışmalarını da beraberinde getirdi. Reklamda geçen “Kürdistan’a bakın” ifadesi, özellikle Türkiye’de milliyetçi çevrelerin saldırısına maruz kaldı ve video kısa süre içinde yayından kaldırıldı.
Sanatçılar yaptıkları açıklamayla, sansür sürecini yalnızca bir reklam krizi olarak değil, Kürt kültürel ifadesinin küresel ölçekte nasıl sınırlandığını gösteren bir örnek olarak ele aldı:
4 Temmuz’da Nike sporcularının ve şarkımızın yer aldığı reklam yayına girdi. Ancak yaklaşık 48 saat içerisinde video, tüm sosyal medya platformlarından açıklanamaz bir şekilde silindi. Bu durum, internetteki yoğun ilginin ve bizi şarkının sözlerinden dolayı ‘propagandacı’ ve ‘terör’ sempatizanı olarak damgalayan asılsız medya anlatılarının ortasında meydana geldi.
Nike’ın sessizliği ve bu iddialara yanıt vermemesi markalarımıza ve itibarımıza zarar verdi. Sanatsal ifade temel bir haktır ve kültürler arasındaki anlayışı geliştirmenin bir aracıdır. Şarkının hiçbir gerekçe gösterilmeden kaldırılmasıyla Kürtçe sesler ötekileştirildi. Bu davranış bazı kültürlerin uluslararası bir platformu hak etmediğini öne sürerek tehlikeli bir emsal teşkil ediyor. Conducta & Bijî kendini kültür ve kimliği onurlandırmaya, dünya çapında sevgi ve bağı yaymaya adamıştır. Nike gibi çok uluslu şirketlerin eylemlerinden sorumlu tutulması, özellikle de kararları stereotipleri sürdürdüğünde, sanatsal ifadeyi sansürlediğinde, bireylerin yaşamlarını ve kariyerlerini olumsuz etkiliyor.
Nihayetinde BIJI’nin müziği, tarihsel hafızayı devralınan ve tekrar edilen bir miras olarak ele almak yerine, onu güncel ritimler, mekânsal deneyimler ve dolaşımdaki kültürel formlar aracılığıyla sürekli yeniden üreten bir ilişkisellik içinde konumlanıyor.
BIJI’yi belirleyici kılan da bu noktada ortaya çıkıyor: Müzik, farklı tarihsel yüklerin ve çağdaş estetiklerin karşı karşıya geldiği bir düşünme alanına dönüşüyor. Sesin görselle, bedenle ve mekânla birlikte ele alındığı üretim pratiği, Kürt müziğinin sınırlarını yalnızca biçimsel olarak genişletmekle kalmıyor; onun sürekliliğini, tekrara değil dönüşüme dayalı bir hareketlilik olarak yeniden tarif ediyor. (TY)







