Bugün gidişinin ardından şimdilerde e-posta zincirlerine malzeme olan cevaplarını düşündükçe Güzin Abla'nın (Güzin Sayar), içim acıdı...
Güzin Sayar'dan Feyza Algan'a
Yıllar içinde kendini çağa uydurmak için çaba sarf eden bir kadının kendinden üç beş kuşak sonra gelenler için eğlence malzemesi olması bir anda kırdı beni.
Güzin Abla 85 yaşındaymış. Uzun zamandır hasta olduğunu aslında geçen sene Hürriyet gazetesinin başlattığı anket çalışmasıyla öğrenmiştik.
1998 yılından beri köşesini aslında kızı Feyza Algan yazıyordu ama Hürriyet köşenin adını geçen seneye kadar değiştirmeyi düşünmemişti.
Okura da sorulurmuş
Geçen sene bunu düşününce de okuyucuya sordu. Medyanın hemen hemen hiçbir konuda okuyucunun fikrini sormadığını düşünürseniz bu hoş bir şeydi elbette.
Halk ise Güzin Abla'nın bildiğimiz gibi kalmasını tercih etti. Köşe kızı tarafından yazılıyordu ama köşedeki fotoğraf benim bile çocukluğumdan beri aklıma kazınan Güzin Abla fotoğrafıydı.
Güzin abla beğenelim ya da beğenmeyelim Türkiye medyasının gerçekten marka olan ilk isimlerinden. Sokakta sorun herkes Güzin ablanın kim olduğunu bilir, Güzin abla jilettir, selpaktır, orkiddir, markadır.
85 yıllık hayat
Ardından gelenlerin hiç biri de onun gibi olamamıştır. Peki, hep iyi midir? Haklı mıdır? Hayır, tabi ki değildir. Hatta ilerleyen dönemlerde az biraz törpülenmesine rağmen olağanüstü muhafazakârdır.
Zinanın suç olmasını destekler, insanların birlikte olabilmesi için önkoşulun evlilik olduğunu düşünür. Ama Hürriyet'in İnternet sitesinde yayınlanan hayat hikâyesine bakınca insan çok da şaşırmıyor böyle biri olmasına.
Güzin abla 1921'de doğmuş, annesi o dönem sayıları oldukça az olan iyi eğitim almış kadınlardan. Alman lisesinde okumuş, eşini çok erken kaybettikten sonra çalışmaya başlamış. O dönem için çalışan çok az sayıda kadından biriymiş.
Kızını, Güzin'i Notre Dame de Sion Lisesinde okutmuş, Güzin okula gidip gelirken genç bir subaya aşık olmuş, annesinin itirazlarına rağmen 16 yaşındayken evlenmiş, genç subay Güzin'i bir başka kadın için terk etmiş.
Ardından evlendiği bir mimar da yine başka bir kadın için terk etmiş Güzin'i.
Kalkanını paylaşmak
Güzin 1951 yılında annesinin muhasebe müdürü olarak çalıştığı Yeni İstanbul Gazetesine tercümeler yaparak başlamış mesleğe. Sonrasında Son Havadis gazetesindeki "Sorun Söyleyelim" köşesi gelmiş.
Böylece "insanların dertlerine derman olma" hali başlamış. Güzin Sayar'ın gazeteciğe başladığı yıllara baktığınızda memleketin o zamanlardaki birkaç kadın gazetecisinden biri olduğunu fark etmek zor olmuyor.
Hayatındaki iki başarısız evlilik kendine bir kalkan kurmasını sağladı anlaşılan. Ve o kalkanı on yıllarca başka kadınlarla paylaştı.
Yaratıcısı kadınlar
Bir ekol haline getirdiği, sözlüklere geçirdiği "Güzin abla fenomeni"nin aslen kadınlar tarafından yaratıldığı yadsınamaz bir gerçek.
Sanki ailesinin bir büyüğüne derdini anlatırcasına yıllar boyunca Güzin ablanın önünde mektup yığınları oluşturan o insanlar aslında farkında olmadan memleketin muhafazakârlık ve yaşam tarzı haritasını da ortaya koydu.
Güzin abla gidişiyle bir dönemi kapattı, artık ondan sonra kızının yazmasının da bir önemi yok, gittiğini bildiğimizden sabah programlarındaki kötü taklitlerle yetinmek durumunda kalacağız.(ÇM/CC)