"Hele bak, ne güzel hesaplamalar var, niye biz bunları hiç görmedik?" diye soruyordu bugün artık bir doktor olan Cizreli genç adam.
Başından geçen pek çok olayın ardından üniversite kazanabilmesi için ailesi tarafından bin bir zahmetle Adana'ya dershaneye gönderilmişti. Orada, dershanede karşılaştığı matematik konularını görünce dilinden bu sözler dökülüyordu.
Akın ve Danışman'ın "Bildiğin Gibi Değil, 90'larda Güneydoğu'da Çocuk Olmak" kitabında beni gülümseten tek cümleydi.
Ama cümle yalnızca gülümsetmekle kalmıyor, aynı zamanda çok değerli bir tespiti de içeriyor. Geç karşılaşılan bu 'ne güzel hesaplamalar' evvelden yapılmış 'ne çirkin hesaplamalar'ı deşifre ediyor.
Çünkü anadilde eğitim yasağıyla Kürt çocuklarından yalnız anadilleri çalınmaz; aslında onlardan matematik ve fen de, sanat ve edebiyat da, milyonlarca hayati detay ve olabilecekleri pek çok şey de çalınır. Arkasında hep 'çirkin hesaplamalar' vardır.
Hele hatırladığımız başka birkaç çirkin hesaplamayı da biz dillendirmeyi deneyelim birlikte. Mesela:
Amed'de 1990'lı yılların başlarında bir bahar sabahı bir Kürt gazeteci evinden çıkıp saatte t hızla yürüyerek işine gittiği halde işyerine varamamıştır. Bir daha evine de dönmemiştir. Gazeteci son olarak evinden gazeteye giderken görülmüştür.
Gazetecinin evi ile bürosu arasındaki mesafeye x dersek, gazetecinin işyeri ne kadar uzakta olabilir? t'nin alabileceği en küçük değer hesaplamaya değer mi? Gazetecinin bürosuna ulaşamaması ile adaletin Kürt halkına ulaşamaması arasında nasıl bir korelasyon vardır?
Aynı minvalde özellikle 90'lı yıllar boyunca Kürdistan'da; Amed'in A noktasından, Nisêbîn'in B noktasından, Cizîr'in C noktasından, ... ve başka pek çok Kürt yerleşimin başka pek çok noktasından yola çıkan binlerce kişi gidecekleri yere varamamış ancak geri de dönmemişlerdir. Başka herhangi bir yere ulaştıklarına dair bir bilgi de edinilememiştir.
Bu insanlara ne olmuştur? Neden hepsi Kürt'tür? Neden hepsi aynı coğrafyada, aynı zaman diliminde, olmayan bir yere gitmişlerdir?
Bu çirkin hesaplamada 'etkisiz eleman'ı adalet, hakkaniyet ve insaniyet olarak alırsak 'yutan eleman' aşağıdakilerden hangisi olabilir: a) Kara toprak b) Derin Devlet, Jitem ve şürekâsı c) Kronik adaletsizlik d) Türkiye kamuoyunun utanç verici tepkisizliği e) Her biri.
Türkiye'de ara ara kirli savaş bilançosu açıklanır. 1999'da 30 bindi bu rakam. 2009 yılında 40 bin oldu. Şimdi 50 binlerden bahsediyorlar. Hesaplamaların lakaytlığı ve özensizliği bir tarafa, genelde 'terörün kanlı/acı bilançosu' olarak sunulan bu hesaplamalarda bir de 'teröre kurban verilen sivil vatandaş' kalemi vardır.
Bundan 19 yıl önce Güçlükonak'ta damatlığıyla gömülen Beşir Baskak, Ağustos 2011'de Çukurca'da göğsünden vurularak öldürülen Yıldırım Ayhan, Diyarbakır'da kaybedilen 70 yaşındaki Fikri Özgen, Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol ve mayınla, patlamamış mühimmatla katledilen daha binlerce çocuk bu kalemde sayılırlar...
Diyarbakır'ın orta yerindeki işkencehaneden kemikleri çıkan onlarca insan, arkeolojik alanda olmadığı için açılmayan yüzlerce toplu mezarda yatan isimsiz bedenler ve henüz bilinmeyen başka mezarlardaki diğerleri ve daha bir ay önce Roboski'de TSK uçakları tarafından bombalan 34 Kürt genci de bu kaleme dahil edilirler.
Ama hangi teröre kurban verildi bu insanlar? Ne terörüydü bu, kimin terörüydü? Hepsi devletin güvenlik güçleri tarafından öldürülmüşlerdi. 'Devlet terörü' diye belirtilmezse devlet namına suç işlemiş binlerce failin aklanmasından başka hiçbir şeye hizmet etmez insanları rakamlara indirgeyen bu istatistikler.
Bir hayata ya da bir mezara karşılık gelmeyen binlerce isim var elimizde. Adlarını tek tek hatırlayıp, cansız bedenlerinden kalanları tek tek bularak eşleştirmek zorunda olduğumuz binlerce insan.
Hiçbirinin faili bulunup cezalandırılmamış. Bu şu demektir aynı zamanda. Binlerce katille birlikte yaşıyoruz. Katilleri bu muğlâk tanımlara, soğuk istatistiklere havale ederek katillerin suçlarını silmeyi planlamaktan daha çirkin bir hesaplama olabilir mi?
Böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek, der şair Pablo Neruda tüm haklılığıyla. Çünkü çirkin hesaplar da, tıpkı yanlış hesaplar gibidirler: Bağdat'tan ya da oralardan bir yerden dönerler. (BK/HK)