Bir kitabın konusu, kurgusu, karakterleri, dili ve yazarı elbette çok belirleyicidir. Ancak zaman, mekân, insan ilişkisinde bir kitabın önemi yeniden hatırlanır ve anın ruhuna sonsuz bir gıda gibi gelir. Katalan edebiyatına ve dünyaya ölümünden sonra iz bırakan Mercé Rodoreda'nın İspanya İç Savaşı'nı işlediği "Güvercinler Gittiğinde" eseri bugün yükselen kadın mücadelesinin ışığından okumak gerekiyor.
Kadın ve erkek hakları üzerine
Bana göre bir kitabın konusu, zamanın ve mekânın ruhu içinde okuduğunla anlam kazanıyor, yerli yerine oturuyor. Bugünün dünyasında yaşanan kadın kırımı, erkeklik sorunu ve erkekliğin başrol olduğu savaşlar, yıkımlar, yoksulluklar, sorumluluk duyan her biriyi yeniden düşünmeye sevk ediyor. "Erkek ve kadın üzerine, her birinin hakları üzerine" ince elenmiş, sık dokunmuş bu eserle genç okurlarımızın tanışmasını çok isterim.
Diamant ya da Dağkapı Meydanı
Ezilen halkların birbirlerine karşı ilgisinden mi, yaşadıkları "kader"den mi yoksa mücadelelerini tanıma isteğinden mi bilmiyorum ama Katalan edebiyatı bana hep tanıdık geliyor. Kelimeler ve cümleler o kadar yakınında, yanı başında duruyor ki sanki aynı coğrafyanın farklı fragmanları gibi akıyor. Savaş, baskı, yasak, ölüm, acı ve aşklar sadece dil ve mekân değişikliğinden ibaret. Yazarın Diamant Meydanı etrafında şekillendirdiği bu eşsiz romanını Diyarbakır'ın Dağkapı Meydanı olarak da okuyabilirsiniz. En çok isimler değişir, farklı bir dil olur ama acısıyla, direnişiyle hayata tutunuşuyla aynı kapıya çıkarsınız "Güvercinler Gittiğinde" kitabında.
İpe dizili kelimeler
Mercé Rodoreda'nın hayatı da bir o kadar ilgi çekicidir. Ülkesinin girdiği iç savaş, ardından Nazi işgalindeki Fransa'da sürgünlük, kurduğu duygusal ilişkiler, ömrünün çalkantılarla geçmesi... Katalan edebiyatının kilometre taşlarından biri olarak kabul edilen Mercé Rodoreda'nın eserleri aynı zamanda sayısız feminist araştırmacının başvurduğu bir kaynak olmuştur. Kadın - erkek ilişkisinde adeta yol gösterici olan bu eseri, tam da bu yüzden "bu kitabın zamanı" diye raflardan indirelim diyorum. Güçlü bir kadın karakteriyle tanışmak, "iple dizili" kelimelerden oluşmuş cümleler içinde kaybolmak, mekânın içinde kendini canlandırmak için...
"Dans edelim mi?"
Sorunlarla baş etmeyi ve ayaklarının üzerinde durmayı savaş, yoksulluk ve yokluk içinde öğrenen bir kadının aşkı ilmek ilmek ördüğü kitaptan okuyacağınız, "Babam evli, ben Diamant Meydanı'nda gencecik ve tek başımaydım, minik kahve demliklerinin hazırlanmasını beklerken, Julieta sesi müziği aşsın diye bağırıyordu, sakın oturma elbisen kırışır! Gözlerimin önünde çiçek giysili ampuller, hamur zamkıyla yapıştırılmış zincirler, herkes mutlu ve ben dalıp gitmişken bir ses kulağıma, dans edelim mi? diye fısıldadı" bu cümleler gibi sizi erkek dünyasında direnmeye, mücadele etmeye davet eden soluksuz bir eserle karşılaşacaksınız.
"İç savaştan bugüne yayımlanan en güzel roman"
Sevgilisi ve bir süre sonra eşi olacak Quimet'in verdiği adla Colometa'nın (Katalanca güvercin, asıl adı Natalia) 1930'lu yılların Barcelona'sında, tarihin sancılı bir döneminde basit ve sıradan bir varoluşa tutunmasını konu edinen eser, Suna Kılıç'ın kusursuz çevirisiyle sizi bekliyor.
Natalia bu canlı ve dokunaklı anlatısıyla Madam Bovary ve Anna Karenina'dan sonra dünya edebiyatına kazandırılmış en büyük kadın karakterlerinden birisi olmuştur. Gabriel Garcia Marquez, kitap için "İç savaştan bugüne İspanya'da yayımlanan en güzel roman" diye yazıyor. Cins bilincini ve güçlü bir kadın karakteriyle tanışmak için daha fazla beklememenizi öneririm.
Kitap: Güvercinler Gittiğinde
Yazar: Mercé Rodoreda
Çeviri: Suna Kılıç
Yayınevi: Alef
Okuma Yaş Grubu: 15 yaş ve üzeri
(SYZ/AÖ)