Molenbeek'teki berber dükkânının Müslüman müdavimleri uzun yıllardan beri yaşadıkları Belçika'ya geçen emeklerinden bahsediyorlar.
Coiffure Zaïdi adlı dükkan, Al Moutaquine Camisinin tam karşısında; namazdan önce veya sonra dükkâna uğrayanlar çalışıp didindikleri, büyük katkılarda bulundukları, vergi verdikleri memleketin yeni nesle yönelik destek eksikliğinden şikâyetçiler.
Dinlerinin gerektirdiklerini serbestçe yaşayamamaları veya ana dilleri Arapça'nın öğretilmemesi bir yana, bilhassa Paris saldırıları sonrası semtin "terör yatağı" olarak damgalanması, gurbette adeta sıkışmış yeni neslin temsilcilerini epeyce zorlar hale geliyor.
Yönetmenliğini ödüllü sinemacı Sahim Omar Kalifa'nın üstlendiği Cornered in Molenbeek (Melenbeek'e Kısılmış) adlı belgesel, gezegende estirilen dinler arası düşmanlığın Batı dünyasında Müslüman gurbetçileri nasıl etkilediğine odaklanıyor.
Kuzey Amerika kıtasının en prestijli belgesel etkinliği, Toronto'daki Hot Docs festivalinde yer alan 54 dakikalık Belçika yapımı, Akdeniz coğrafyasında gayet iyi bilinen klasik berber atmosferinin artılarını layıkıyla değerlendiriyor.
Dükkanın yaşlıca müşterilerinden bazıları aslında Brüksel'deki vaziyetlerinin gayet iyi olduğundan da bahsediyor. Belçika'ya göç edip geride bıraktıkları vatanlarında aynı imkânlara, benzer hürriyetlere sahip olamayacaklarının bilincinde, nankörlük etmemeleri gerektiğinin farkındalar…
Berber dükkanında huzur
Faslı iki ustanın işlettiği gayet sakin semt berberinde, yumuşak tarak hareketleri, makas şakırdatmaları, dikkatli ustura dokunuşlarıyla kuşatılıyoruz. Beyazlaşmakta olan saç, bıyık ve sakallara ihtimamlı rötuşlar yapılıyor, tıraş makinesi veya kurutma makinelerinin gürültüsü ortalığı sardığında, şakalaşma ve muhabbetlerdeki volüm de ister istemez yükseliyor.
Berberlerin şefkatli tavrına rağmen annesiyle saçını kestirmeye gelen çocukların ağlayıp zırlaması da kaçınılmaz; yetişkinlerin hafiften zedelenmiş derisine kolonya sürüldüğündeki tatlı tatlı yanmalar da cabası. Eksik olan bir şey varsa o da başka diyarlarda müşteriyi ihya eden gevşeme masajının ta kendisi…
Mahalledeki Müslüman ahalinin yüzde 40'nın işsiz olduğunu öğreniyoruz bu arada; Müslüman cemaatinin kendini geliştirmekte pek başarlı olmadığını da. Avrupa'daki terör saldırıları yoğunlaşınca birkaç kişi yüzünden cemaat fertlerinin tümünün suçlanması kabul edilebilir bir durum hiç değil. Fakat bu bağlamda en çok, kısa bir süre önce ortalıkta dolanıp gençlerin aklını çelen "uzun sakallılar" suçlanıyor.
Entegrasyon mevzusu tartışılıyor, Belçika hükümetlerinin yaklaşımı tabii ki yetersiz bulunuyor.
Eleştirinin yanında özeleştiri
Tecrübeli yönetmen Kalifa, tüm Avrupa'da emsallarine bolca rastlanan Müslüman berberlerin işlettiği dükkanlardan biri aracılığıyla bizi gurbet dünyasına zarafetle dahil ediyor. Milliyetçi akımların kuşattığı dünyada ırkçılık mağdurlarının bilhassa azınlıklar olduğuna bir kez daha ikna oluyoruz. Sansasyonel haber peşindeki medya ortalığı velveleye veriyor; hadiseler çarpıtılıyor, sömürülüp abartılıyor, provokasyonların ardı arkası kesilmiyor. Dostluk yerine düşmanlık pompalanıyor, öfke, şiddet ve nefret ortalığı kasıp kavuruyor.
Bir başyapıt olmasa da belgesel kendilerini misafir eden memleketi eleştirdikleri kadar özeleştiri yapmayı becerebilen erkeklere samimi ve objektif bir bakış. Berberin kulağına fısıldanan fevkalade sırlara vâkıf olmuyoruz, fakat terörün toplumun tüm bileşenlerini nasıl etkilediğine bir kez daha şahit oluyoruz; "Herkes barış içinde yaşasın!" temennisi ifade buluyor. (MT/ÇT)
Paris sonrası Köln ve Brüksel saldırıları tansiyonu yükseltiyor, mahallenin daracık kavşağının tepesine yerleştirilen kamerayla özel hayatlar sıkı takip altına alınıyor. Saklayacak bir şeyi olmayanlar mütevazi hayatlarını sürdürürken, berber kahramanlarımızdan biri hemen yandaki kahveye gidip Yunanistan göçmeni dostunun özenerek hazırladığı kahveyi zevkle yudumluyor…