Birçok yılı içeride karşılamış kadınların kaleminden, içeriye selam olsun diye...
2011'in bir özelliği de hemen hepimizin bir tanıdığının duvarların ardına gönderilmiş olması maalesef. Belki de bu yüzden hepimiz rutin kutlamaları bir yana bırakıp eski alışkanlıklara döndük; bir mektup, bir kartpostal yollamakla kalmayıp etrafımıza da bu yönlü çağrılarda bulunduk.
Şüphesiz bu iyi bir şey. Onları unutmadığımızı gösterdiği gibi, içeridekiler için dışarıyla bağı koparmamak adına kıymetlidir; hatırlanmak, yeni yıla dair ortak iyi dilekleri vurgulamak... Ama bir de içerinin yılbaşı ritüelleri var tabi.
Hapishanede yılbaşı kutlamalarına ilişkin yazmam istendiğinde, hem eski arkadaşlarımla ortak yazacağımız bir anımsama yazısı olsun, hem de içerideki arkadaşlarımıza bir selam olsun dedik.
Başlığı Nergiz buldu. Günlere nazaran sayması daha kolay olan yıllara odaklı hapishane yaşamında, birbirinin aynı gibi duran bir yılı uğurlarken yenisini karşılamanın dışarıya yakınlaştıran boyutlarını o hatırlattı.
Ne de olsa "ceza"dan eksilen yeni bir yıl olur karşılanan ve dışarıdaki sevdiklerinizle aynı anda kutluyor olmak güzeldir her şeye rağmen.
Yılbaşı kutlamalarının organizasyonuna epey emeği geçmiş arkadaşlarımızdan Sibel, su kovalarının içine dikilen çek çek sopalarıyla hazırlanıp giydirilen Noel Anne'nin mimarlarından da biridir.
İçeride ufacık bir çöpün bile bir gün işe yarayacağı bilinir ve müthiş bir biriktirme/arşivcilik sonucu toplanan her şey böylesi özel günler için saklanmaktadır. Eldeki kıt malzemelerden yılbaşı ağacı çıkarmak hayaldir ve iş başa düşer...
Ve sizin yaptığınız Noel Anne daha sonradan gelenekselleşerek kutlamaların vazgeçilmezi olur. Siz bir gün çıkar gidersiniz ama o kutlamalarda hep baş köşedeki yerini koruyordur.
Günler öncesinden hazırlıklarına başlanan kutlama programının temel motoru yaşama ya da ülke gündemine dair öne çıkmış olayların içerisinden üretilen skeçlerdir.
Bu konuda "hazır" bir ekip daima bulunur ve bu ekipte doğal bir rol paylaşımı esastır. Örneğin çocuk rolleri Rojbin'e, depresyondaki genç kız rolleri Zeynep'e, Hoca efendinin ya da imamın karısı rolleri Saliha'ya, kapıcı rolleri Melek'e, imam rolleri Sibel'e düşer.
Ne kadar çok prova yapılsa doğallıktan o kadar uzaklaşıldığı gerçeğinden hareketle mümkün mertebe iki provayla sahne alan ekibin her oyuncusu rollerini yaşayarak oynar mutlaka...
Bir de korolardan bahsetmek gerekir. Kimi özel günlerde oluşturulan ve ağırlıkta marşlardan oluşan bir repertuvara sahip olan korolar da dahil, her koroda yer almış biri olarak, üyesi olmaktan gurur duyduğum koro, "Çaykur Korosu"dur. Malumunuz, içeride kağıt kıymetlidir ve bir "Gebze Klasiği" olan Çaykur Korosu ismini, beş kiloluk çay paketlerinin şarkı sözlerini yazmak üzere kağıtlara dönüştürülmesinden almıştır.
Peki ne söylerler? Çaykur Korosu'nun yılbaşı repertuvarı, her zamanki repertuvarlardan farklıdır: Bugün Ayın Onudur, Yüküm Buğday Unudur, Mardin Kapısından Atlayamadım, Tombalacık Halimem bazı hit parçalardandır.
Hatta bir gün dışarda olduğunuzda birbirinizin repertuvarına öylesine hakim olursunuz ki bu şarkıları asla yalnız söyleyemeyeceğiniz duygusuna kapılmanız mümkündür.
Çaykur Korosu'nun "Yurttan Sesler Kadınlar Topluluğu" pozlu duruşunu olduğu gibi Kürtçe reklamlarla programına ara vermesini de Nergiz hatırlattı. Henüz televizyonda Kürtçe yokken bile Kürtçe reklamların gerçekleştirildiği bu programlarda, hiç cep telefonu görmemiş birine yapılan kontör reklamı unutulmazlar arasındadır!
Bir de tabii sevk ve sürgünlerle deneyim aktarımına değinmek gerekir. Bir hapishanede keşfedilen, üretilenler bu sayede diğer hapishanelere taşınmaktadır.
"EN'ler" geleneği bunlardandır. Sibel'e göre Buca'nın bir icadı olan "EN'ler", tüm yılın panaromasını çıkarır gibi, hemen herkesin nasibini aldığı bir listeden ibarettir: "En bireysel, en mütevazi, en şık, en tembel, en somurtkan...".
Ne şekilde olursa olsun bu listede yer almak istersiniz, çünkü bu biraz da yaşadığınızı gösterir gibidir.
Saat 12'ye varmadansa, koğuş pencerelerinin önünde birikilir. Geri sayım başlar ve hep bir ağızdan bağırılır, "Yeni Yılınız Kutlu Olsun!" diye...
Diğer koğuşların, arkadaşların, dışarıdakilerin yeni yılı teker teker kutlanır. Hiçbirimizin unutmayacağı ve yıllar geçse de kulaklarımızdan silinmeyecek o coşku dolu seslerle son bulur gece.
Azime, Dilek, Newroz, Zeynep, Fatma Yeni Yılınız Kutlu Olsun! sesleri havalandırmada asılı kalır.
Bir not: Her yılbaşı, geçen yıl nasıl geçmişse de gelen yıla dair umudu diri tutmak gerektiğini hatırlatır biraz. İçeride de dışarıda da iyimserlik veren, umutlu kılan budur. Bir hatırlama/hatırlatma yazısının bu açıdan hepimize iyi geleceğini düşündük. Ancak 2011'in bitmesine iki gün kala Uludere'de savaş uçaklarının bombalaması sonucu 35 kişinin hayatını kaybetmesi, bir kez daha ölümün ağırlığını yüklüyor hepimizin omuzlarına. Ölümler olduğunda içeride yılbaşı kutlaması yapılmaz, yapılmayacaktır da. (BB/NU/SÖ)