Japon folklorunun öncülerinden sayılan Kunio Yanagita’nın, Japonya’nın dört bir yanından toparlayıp bir araya getirdiği masallardan oluşan “Japon Masalları: Ejder Sarayı’nın Çanı” kitabı, Japonya’nın geleneksel kültürünü, zihinsel ve duygusal dünyasını, inançlarını, ritüellerini, mitlerini okura tanıtan bir rehber niteliği taşıyor.
Kunio Yanagita, 1875 yılında Hyögo Eyaleti’ne bağlı Fukusaki kasabasında dünyaya gelmiş. Tokyo İmparatorluk Üniversitesi Hukuk Bölümü’nden lisans derecesi aldıktan sonra Tarım ve Ticaret Bakanlığı'nın Tarım Yönetimi Departmanı'nda yaklaşık 20 yıl görev yapmış Bürokrasideki görev süresi boyunca Yanagita, Japonya'nın anakarası olan Honshū'nun kırsal kesimlerinde dolaşmış. Görev icabı çıktığı bu iş gezileri sırasında gittikçe daha fazla kırsal köylerin işlerine ve tarımsal ekonomik politikalarına ilgi duymaya başlamış.
Meslektaşlarının aksine, köylerde ensesi kalın toprak sahiplerinin yerine küçük çiftçileri desteklemeye başlayan Yanagita’nın fikirleri tepki çekmeye başlamış ve o da bu nedenle bürokratlıktan ayrılmış. Yanagita’nın bu kararı, onu Japonya’nın kırsal bölgelerine daha da yakınlaştırmış. Bu yerlerle ilgili araştırmalar yapmış, gitmediği yerlere giderek yerel kültürü bizzat tanıma imkânı bulmuş, gelenekleri, inançları, normları yerinde incelemiş.
Japon masalları umut vaat etmez!
Bu süreçte başta yazar Shimazaki Toson olmak üzere, birçok arkadaşı Yanagita’nın ülkesinin sıradan insanlarını anlama çabasını sözlü bir çalışmaya dönüştürmesi yönünde onu teşvik etmiş. Böylece Japon folklorunun öncülerinden biri olarak kabul edilen Kunio Yanagita, bu alanda pek çok kitap yazmış ve bu kitaplar pek çok dile çevrilmiş. Yanagita’nın yazdıklarının arasında en çok bilinen eser olan “Japon Masalları: Ejder Sarayı’nın Çanı”, kısa süre önce Ketebe Yayınları etiketiyle ve Peren Ercan çevirisiyle yayımlandı. Yazarın, Japonya’nın dört bucak köşesinde toparlayıp getirdiği masallardan mürekkep “Japon Masalları: Ejder Sarayı’nın Çanı”, Japonya’nın geleneksel kültürünü, zihinsel ve duygusal dünyasını, inançlarını, ritüellerini, mitlerini okura tanıtan bir rehber niteliği taşıyor.
Masal denince aklımıza hemen, “Uzun uzun yıllar önce” ile başlayan, bilmem ne krallığının “güzeller güzeli kızı” ya da “mutsuz prensi” veyahut, “halkına adil davranan kralı” gibi “olumlu” “portreler”, cennetten çıkma ülkeler, yüzünde güller açan, hayatından ölesiye memnun insanlar gelir. Batı’nın, yani Avrupa’nın masalları böyle “umutlu vakalar” üzerinden serpilirken Japon masallarında bu tür anlatılara pek rastlamıyoruz. “Mutlu son”lu, öğretici, okurken düşündüren, nahif Batı masallarının tam tersine, Japon masallarında bir satır sonrasında ne olacağını, her şeyden önce sizin, masalın neresinde olacağınıza dair bir ipucuna rastlamak mümkün değil.
Suya götürüp susuz getiren hayvanlar
Canavarlar, bir tilkiden daha kurnaz maymunlar, suya götürüp susuz getiren birtakım hayvanlar, şeytanlar, ruhlar Japon masallarını karakteristik özelliklerini yansıtırken, genelde “kıssadan hisse”yle biten anlatılar bazen tek cümlelik bir sonla “mesaj kaygısı”nı noktalayabiliyor.
Bunun dışında, masalların sadece çocuklar için olduğu kadim önyargıdan da fersah fersah uzak olan Japon masallarının bir yaş sınırı yok! Dede-torun beraber okuyup üzerine kafa yorulabilecek metinlerde çocuklar ne anlam çıkarıyorsa, büyükler de aşağı-yukarı onlarla aynı paralelde buluşuyor. Büyülü gerçeklikle bezenmiş Japon masalları, satır aralarında doğal bir akışla ilerlerken, okuru bir anda ters köşeye yatırıyor ve müphem bir bütünlüğün içine hapsediyor.
Kitabın çevirmeni Peren Ercan, kitabın girişinde “Çevirmenin Önsözü”nün sonuna, “Bir Japon masalı karakteri olmaktansa bir Dazai romanında yer almayı tercih ederim,” yazmışsa, varın, gerisini siz düşünün diyerek “Japon Masalları: Ejder Sarayı’nın Çağı”nın tüm gizemiyle okurunu beklediğini duyuralım… (BS/TY)