Bir zamanlar sabaha kuşağı yayınlarının hemen hepsinde bir evlilik programı yer alıyordu. Programa başvuranlar canlı yayınlarda kendilerini tanıtıyor, nasıl bir eş aradıklarını anlatıyorlar sonra da taliplerini bekliyorlardı. Kadın adaylar çoğunluktaydı programlarda.
Adayların taliplerinde aradıkları kriterlerin başında da “SSK’li olması” baş sırada geliyordu. Çoğumuzun ağzına takılan bir espri konusu haline gelmişti bu kriter hatta.
Kadın adayların hemen hepsi gelir ve eğitim seviyeleri düşük olduğu için taliplerinin gelir durumu seçimlerinde belirleyici oluyordu.
Bu programların oldukça yüksek seyirci çekmesi ve toplumsal gündemi etkilemesi akademik araştırmalara bile konu olmuştu.
Bu programların kurmaca olduğu, ajanslar aracılığıyla adaylar aranıp seçildiği ve bir ücret karşılığı haftada 5 gün stüdyoda oturdukları, hatta stüdyoda yer alan seyircinin bile maaşlı elaman olduğu söylentileri çok yaygınlaşınca RTÜK olaya el koymak zorunda kaldı.
RTÜK düzenlemeleri
Hemen ardından 6112 sayılı RTÜK Kanununun 32’nci maddesine“Toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlâka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz” maddesi kondu ve programlara cezalar yağmaya başladı.
Bu tür evlilik programları amaçlarını aşarak kadınlara “kötü örnek” olmaya başlayınca en sonunda RTÜK eliyle bütün evlilik programlarının yayın hayatına son verildi.
Bu evlilik programlarının en ünlüsü ve en uzun süreni Esra Erol’un sunduğu programdı. Esra Erol programa kendini öyle kaptırmıştı ki “seyircime olan borcumu ödüyorum” diyerek kendi nikah törenini bile canlı yayında kendi programında yaptı.
Aradan geçen yıllar geçti. Esra Erol artık çiftleri evlendirmiyor, tam aksine boşandırıyor. “Beni boşa Esra abla” diyerek kanala koşuyor bir zamanlar evlendirdikleri kadınlar ve erkekler.
Program formatı gereği Esra Erol onlarla güzel güzel konuşarak onları karşılıklı konuşturarak anlaşmalı bir boşanmaya ikna edecek.
Tabii ki çiftler hiç de amaçlandığı gibi konuşamıyorlar ve daha ilk dakikada sesler yükseliyor, kavga alevleniyor hatta birbirlerine su şişesi, terlik ve ayakkabı, yastık gibi ellerine geçirdikleri ilk eşyayı fırlatıyorlar. Daha da ileri giderek birbirlerinin üstlerine yürüyor ve fizik şiddete başvuruyorlar.
Kavga prim yapıyor
Fizik şiddete ilk başvuran da genelde kadın oluyor nedense. Stüdyo görevlileri zorla ayırabiliyor çiftleri ve bazen de kızı veya oğluyla birlikte stüdyoya gelmiş olan diğer aile üyelerini.
Evet tıpkı evlilikler gibi boşanmalar da ailelerin rızasıyla hatta onlara arasında yapıldığı için stüdyoda kaynanalar kayınpederler de oluyor doğal olarak. Onlar da birbirlerine giriyor.
Kavga prim yapıyor. Ağlamak kendini yerden yerden atmak prim yapıyor.
Bu programları izlediğimizde gördüğümüz en önemli boşanma nedeni genelde kadınların çocuklarını da geride bırakarak sosyal medya da tanışıp anlaştığı bir sevgiliye kaçtığı iddiası.
Kocalar karılarını aramaya geliyor. Çocuklarla tek başına hayatını sürdürmeyen erkekler Esra Ablasının arayıp bulduğu eşine canlı yayında ağlayarak, sızlayarak “her şeyinle kabulümsün ne olur evine dön” diye yalvarıyor.
Çoğu örnekte kadının kaçtığı yeni sevgili de evli bir erkek çıkıyor. Bu sefer onun aldatılan eşi de canlı yayına bağlanıyor. İkinci gün stüdyo da iki aldatılan “mağdur” bir tarafda iki yeni sevgili karşı cephede oturuyor.
En modern ilişkilerde bile aldatılan kadın veya erkek eşinin yeni sevgilisi ile bırakın bir araya gelmeyi onun ismini bile duymak istemezken bu muhafazakâr çevrelerden gelen kadın ve erkekler nasıl oluyor da böyle canlı bir yayında üstelik karşılıklı oturup en mahrem aile sırlarını ifşa ederek konuşuyorlar. Hemen düzelteyim konuşmuyorlar kavga ediyorlar.
Stüdyoda haftanın 5 günü bir de boşanma avukatı bulunuyor. Esra avukatın konuşmasına pek fırsat tanımasa da avukat hemen her gün canlı yayında Zina eyleminin ne olduğunu anlatıyor. “Zina yasalarda suç olmaktan çıktı ama boşanmalarda çok geçerli bir tazminat nedeni suçtur” diyor avukat hanım aldatan kadını veya erkeği korkutmak için. Ama nafile.
Zaten “neyim var ki vereyim” havasında erkekler. Nafaka bile ödemiyor çoğu tazminat mı ödeyecek. Aldatma vakaları o kadar yaygın ki avukat hanım da Esra Erol da evlilik dışı ilişkinin yeniden ceza yasasında yer almasını ve bu suçu işleyen tarafın ağır bir şekilde cezalandırılması gerektiğini savunuyor.
Şimdi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu yayınları seyredip “biz neder hata yaptık?” diyor mudur acaba. Öyle ya 20 yıldır aileyi korumak için harıl harıl çalışıyor bu bakanlık. Cumhurbaşkanı evlenin 3 çocuk yapın diye kesin uyarı veriyor halkına.
TikTok sevgili
Evlilik kurumu içerisinde erkeğe ve kadına önceden toplum tarafından biçilmiş̧ bir takım cinsiyetçi roller ve görevler AKP iktidarı sürecinde daha da bağnazlaştırıldığı halde özellikle kendi seçmeni sosyal katmanlar arasında tam tersi bir gelişme yaşanıyor.
Sanki muhafazakâr kapalı kadınlar ellerinde akıllı telefonlarla “cinsel özgürlük” arayışına çıkmışlar. Bu programları izlerken gördüklerim karşısında “68 kuşağının bile yaşayamadığı cinsel özgürlükleri şimdi muhafazakâr dindar kadın ve erkekler mi yaşıyor” diye düşünmeden edemiyorum. Keşke yaşasalar veya yaşayabilseler tabii ki ama bu özgürlüğü yaşayabilecek güvenlikli bir ülkede olmadıklarını bilerek.
Küçük yaşta, zorla evlendirilmiş hemen bir kaç çocuk yapmış kadınlığını yaşayamadan anne olmak zorunda kalmış bu kadınların bu arayışlarına anlayışla bakabiliriz.
Bu hafta yayına çıkan genç kadınlardan biri “benim hayatım benim seçimim” diyerek kendini savunuyordu ancak yeni bulduğu ve kurtuluş olarak gördüğü “TikTok sevgili” ile kendini bekleyen aynı kaderin ve aynı tehlikelerin farkında değildi.
Bu tür ayrılıklar da yani kadın bir başka erkek için evini terk ediyorsa bir “kadın cinayeti” yolunu gözlüyor genelde.
Özgürlüklerin bedeli olduğunu anlamadan özgür yaşamak bu ülkede ne kadar tehlikeli kadınlar bilmiyor.
Daha dün izlediğim programda kadının kaçtığı adamın eski eşleri stüdyoya gelerek adamın kendilerine nasıl ağır şiddet uyguladığını, son 4 yıldır çocuklarına beş kuruş yardım yapmadığını ve bir kez bile görmeye gelmediğini anlatarak kadını uyarmak istiyordu ancak boşuna bir çaba. Kaçmış olan kadın duymak istemiyor bütün bunları ve “ben boşanmak için geldim sizin yalanlarınızı duymak istemiyorum” diyerek öfke krizine giriyor stüdyoyu terk ediyor.
Sanırım hem iktidar partisi AKP’nin hem de muhalefetin bu yeni sosyal toplumsal geçiş sürecini çok iyi incelemeleri gerekiyor.
Günümüzde yeterli bir eğitim ve donanımı olmadan sosyal medya kullanan, medya ve de özellikle televizyon aracılığıyla popüler kültürün gizli ya da açık mesajlarına maruz kalabilen insanların nasıl bir etkileşim içinde oldukları ve nasıl bir değişim geçirdikleri mutlaka mercek altına alınmalı.
(SM/EMK)