Şarkıcı Gülşen sahneye çıktığı barda önde oturan erkeklerin istediği şarkıları söylemeyince önce sözlü tacize, sonra da silahlı saldırıya uğradı. Haberde yer almadığı için saldırganların yakalanıp yakalanmadığını bilemiyoruz. Ama çağrılan polis şarkıcıya oteline kadar eşlik etmiş.
Bu olay da magazin basınının klişeleri içinde eriyip gitti şüphesiz. Aslında biraz dikkatli bakınca hem medyanın, hem de toplumun kadına yönelik ayrımcılığını gösteren bir örnek olarak ele alınabilir pekala.
Mağduru bir de medya istismar ediyor
Hürriyet'in, "Biz Ankaralıyız deyip kurşun sıktılar" başlığıyla verdiği haberde saldırıya uğrayan şarkıcı sadece "seksi fotoğraflarının yer aldığı link"le girebiliyor. Ne de olsa medya için onun varlık nedeni bedeni.
İstedikleri şarkıyı söylemediği için silah doğrultmakta bir sakınca görmeyen erkeklerin bakışını gazetenin web sitesinde habere yorum yapan bir başka erkek özetliyor: "Gülşen maganda dünyasına yabancı değil, umrunda bile olmamıştır..."
Kadına bu bakıştan yargı da muaf değil. Kısa süre önce bir mahkeme Deniz Akkaya'ya hakaret eden İTO eski başkanını, göz yaşartıcı biçimde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne referans vererek "ifade özgürlüğü"nü kullandı diye beraat ettirmişti.
Kadının yeri
1980'ler kocası tarafından saldırıya uğrayan sonra da sahneye çıktığı için öldürülen Bergen'in hikayesiyle geçti. Kimse onun mağduriyetini bir pop malzemesine çevirmekte tereddüt etmemişti. Onca yıl sonra kıyafetler, şarkılar değişti ama kadının yeri hala aynı.
Bar, gazino önünde silahlı saldırılar hele bir de sahnede ünlü bir isim varsa ana akım medyanın magazin sayfalarında yer buluyor çoğunlukla. Haberin öznesi ünlü değilse de üçüncü sayfaya "terfi ediyor".
Şimdiye kadar bu olayların mesela bireysel silahlanmayla ya da kadına yönelik şiddetle ilgisini kuran bir habere rastlamak mümkün olmadı. Bugün İnsan Hakları Günü ya, medyadaki, polis teşkilatındaki, yargıdaki ve şarkı dinlemeye giden tüm erkeklere bir kez daha hatırlatalım: Herkesin yaşam hakkı var. (EÜ/TK)