“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü geliyor belki ona dair bir haber hazırlayabilirsin” diyor telefondaki ses.
Nişmiye Güler. Gazeteci. JinNews‘ten.
“Ben sana bizim Gulê’nin telofonunu atayım, haftasonu haber takip edecek, onla gidersin habere” diye ekliyor.
“Harika olur” diyorum, “özel de yaparız rutini de alırız.”
Hemen arıyorum Gulê’yi. Buluşuyoruz. Takip edeceğimiz etkinlik, Okmeydanı’nda TJA’nın düzenlediği 25 Kasım açıklaması.
Gördüğüm bütün Kürt gazeteciler gibi hızlı yürüyor Gulê. Bir yandan da beni kolluyor, “Dikkat et araç geliyor” bir eli kamerasında. Nihayet kamerasını taşımama izin veriyor ki haber alanına varıyoruz.
Hemen iş bölümünü yapıyoruz. “Sen haberi yaz görüntü ve foto bende” diyor. Başlıyor haber yolculuğumuz ve sohbetimiz.
"Yorulmak aklıma gelmiyor"
-Nasıl başladı gazetecilik?
Ben Batmanlı’yım. Çocukluktan beri gazetecilik yapmak istiyordum. Hatta bu mecrada çalışmak istiyordum. Kocaeli Üniversitesi'nde gazetecilik okudum ve sonrasında burada çalışan şimdi mahpus olan gazeteci Derya ile tanıştım. Burada da öyle çalışmaya başladım. Ondan çok etkilendim.
-Peki korktuğun ve yorulduğun zamanlar oluyor mu? Bir çok konuda baskı altındasınız nelerden şikayet ediyorsun?
Zaman zaman oluyor yorulmalar. Sen de bilirsin. Fakat hepsi dönemsel. Sonuçta arkadaşlarımız tutuklandı ve bizim çalışmamız gerekiyor. Onlar orada direniyor biz burada direniyoruz.
Biz onlardan aldığımızdan güçle direniyoruz ve çok yorulma aklıma gelmiyor. Halka adanmış bir gazetecilik var aklıma gelmiyor şikayet etmek. O kadar hak ihlali yaşanırken işimizi yapma derdindeyiz.
-Senin için gazetecilik neden önemli?
Aslında ben gazetecilikten etkilendiğim kadar bu halktan etkilendim. Ben Kürdüm ve yüz yıllardır inkar edilen bir halkın evladıyım ve o zaman bunun için bir şey yapmak istiyorsun.
O kadar çok hakikatin üstü örtülmek isteniyor ki ben de Kürt halkının gerçeklerini anlatmak istedim. O yüzden özgür basında yer aldım.
Ben gazeteciliği sadece haber yazmak fotoğraf çekmek olarak görmüyorum. Ben şuna da inanıyorum Özgür Basın’daysan zaten gerçekleri hissediyorsun ve sadece foto çekmek haber yazmakla ilgilenmiyorsun. O hakikate ulaşmaya çalışıyorsun.
Çocukluk yaşından beri şunu gördüm. Kürt coğrafyasında olan biten çok yalan yanlış anlaşıldığını, anlatıldığını gördüm. Hep gördüm. Bu yalan yanlış manipülasyonlara karşı direnen var olan bir gelenek vardı. Bu gelenek bombalara rağmen devam ediyor.
Hangi basında hakikati ortaya çıkarmak için canını ortaya koyuyorlar? Kaç basın mecrası var böyle?
Ape Musa, hakikate ulaşmak istediği için öldürüldü. Bunu görünce, hakikati açığa çıkarmak için canını ortaya koymuş bunca ölmüş, öldürülmüş arkadaşımızı görünce etkilenmemek imkansız. Nerede var? Hangi mecrada var bu?
Bu beni çok etkiliyor. Biz onların kaleminin devam ettiğinin kanıtıyız biz gücümüzü de yine halktan ve onlardan alıyoruz.
-Peki birlikte çalıştığınız arkadaşlar tutuklandı, tepkin nedir?
(Gülümsüyor) Arkadaşlarımız cezaevinden de yazıyor. İktidar onları tutukladı. İddianameleri dahi yok.
Demek ki iktidar bizim arkadaşlarımızdan kaleminden korkuyor. Her yerde bu böyledir. İktidarlar gerçeğin ortaya çıkmasını istemez ve engellemeye çalışır.
Ben ve birçok arkadaşım mahpus arkadaşlarımızın kalemini, fotoğraf makinesini, klavyesini şimdilik aldık fakat onlar o cezaevinden çıkınca onlara teslim edeceğiz. Hep birlikte yazmaya üretmeye devam edeceğiz.
Haberimiz yayınlanıyor bu arada. Foto ve videoyu da gönderdik. Kafamız rahat.
Son cümleleri söylüyor Gulê:
Daha önce görüyordum televizyonlarda bu baskıları. Sürekli haldeler. Biz bu baskıları kanıksamıyoruz. Bugün Kürt gazetecilere yönelik baskılar yarın herkese olacaktır. Mesleğimiz saldırı altında.
Bu çok önemli bir detay. Kürt gazeteciler evet baskı altında ama asıl olan mesleğimiz baskı altında, saldırı altında. Bize baskı yaparlar biz yolumuza devam ederiz, bizim geleneğimiz bu. Ama mesleğimize yönelik saldırılar artınca mesleğimiz biz olmadan nasıl ayağa kalkacak?
Bu gerçek anlaşılırsa, bir arada mesleğimiz için mücadele etmemiz gerektiği anlaşılırsa, belki daha çok ortaklaşılabilir mücadelede.
Haber bitiyor. Yollar, bir sonraki habere kadar ayrılırken, sesleniyor Gulê:
"Özgür Basın susturulamaz" bizim için sadece bir slogan değil!
Ne kadar çalışsak azSon 4 ay içinde 24 Kürt gazeteci tutuklandı. Kim olduklarına dair detaylı bilgilere bu ve şu haberden bakabilirsiniz. Bazıları birlikte yıllarca çalıştığım editör arkadaşım, müdürüm, birlikte habere gittiğim muhabir arkadaşımdı. Bazılarını ise hiç tanımıyorum. Meslektaşlarımız tutuklandığında her Kürt gazeteci tutuklamalarında olduğu gibi maalesef sadece bir kaç gün için “dayanışma” çabaları, sesleri yükseldi, sonrasında etrafı büyük bir sessizlik sardı. "Artık hangi süreçler yaşanacak? Kimlerden ne gibi tepki gelecek? Kimler tepkisiz kalacak?" Tanık olduğumuzdan bu durumlara takılmadan işimize bakma zamanı diye düşünüp, hep öğrendiğimiz ve yaptığımız gibi ilerledik. Az önce anlattığım birlikte haber yapma hali, 2010 ve 2018 yılları arasında yıllarını Kürt medyasında geçirmiş biri olarak benim için dayanışma değil, ancak bir borç ödeme olabilir. Kamu yararına her şeye rağmen gazetecilik yapmak, ille de o haberi yazmak, rutin akışı bozmamak, birlikte iş ürettiğin meslektaşlarına karşı sorumluluk hissetmek, kollektif bir üretimin parçası olmak adına kimi zaman fedakarlık yapmak, kamerana, fotoğraf makinene sahip çıkmak, işe zamanında gelmek, haberini yaptığın kesimlere karşı, halka karşı hep sorumluluk hissetmek basit gibi görünen ama gazeteciliğin temeli olan düsturları oradan öğrendim. Ne kadar çalışsam kapanmaz bir borcum var. Tutuklu gazeteci Ömer Çelik’in dediği gibi “Biz bu halk için ne kadar çalışsak az.” İyi ve güzel olan ne varsa haberlerimde, yazılarımda, habere bakışımda nedeni işte orasıdır, gazeteciliğimin ışıklı yolculuğunda... Kötüler bana ait. Hepsi baş göz yürek üstüne. |
(EMK)