Sinema, toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üretmek veya bu rolleri yıkmak noktasında önemli bir güce sahip. Ataerkil düzende sinemanın bir propaganda aracına dönüşüp kitleleri de etkisi altına aldığı ve böylece toplumsal cinsiyet normlarını da yeniden ürettiği bir gerçek. İran sinemasından; "Kadın Olduğum Gün" ve "Şşşt Kızlar Bağırmaz" cinsiyet temsilleri üzerine düşünmeye yönelten iki önemli yapım.
Bir kadının üç evresi
IMDB puanı 7.3 olan dram türündeki "Kadın Olduğum Gün" (The Day I Became A Woman), 2001'de vizyona giren Marzieh Makhmalbaf'ın yönetmenliğini yaptığı film, üç ayrı bölümde İran'ın sosyolojik durumunu ele alıyor.
Film, bir kadının hayatının üç evresini İran'da kadın olmanın zorlukları üzerine, üç farklı kısa hikâye ile anlatıyor.
İlk hikâye, dokuz yaşında regl olan Havva'nın artık bir kadın olması nedeniyle istediği zaman dışarı çıkamayacağı, arkadaşı Hasanla artık oynayamayacağı gerçeğini öğrenmesiyle başlıyor. Film, Havva'nın anne ve anneannesinin kendisine bir örtü biçip dikmesiyle ve bir kadının nasıl hareket etmesi gerektiğine dair belirlediği sınırları anlatmasıyla devam ediyor.
İkinci hikâye ise evli genç bir kadın olan Aho'nun kocası, ailesindeki diğer erkekler ve mollaların yasaklarına rağmen bisiklet sürme tutkusunu anlatıyor. Kadınlar için düzenlenen bir bisiklet yarışına katılan Aho, yarış boyunca kocasının yıldırma ve tehditlerine karşı dayanır. Sırasıyla dedesi, babası ve erkek kardeşleri Aho'yu vazgeçirmeye çalışır. Nihayetinde olaya bir molla dahil olur ve itaatsiz Aho'yu yarış sırasında kocasından boşar.
Üçüncü hikâyede de yaşlı bir kadın olan Hori'nin dramı anlatılıyor.
Film, İran toplumunda hiç evlilik yapmayan bir kadının karşı karşıya kaldığı zorluklar ve kendisine çizilen sınırlar dolayısıyla daha önce sahip olmadığı tüketim maddelerine erişmek için bir alışverişe çıkmasıyla ve bu yaşta kullanamayacağı bir sürü şey almasıyla son buluyor.
Filmdeki kadın temsili, bir kız çocuğunun İran kültürüne göre kadın olmaya başlamasıyla birlikte hayatının her evresinde baş etmesi ve direnmesi gereken birçok sorunu simge ve sembollerle anlatılıyor.
Kadının mücadelesi kimi zaman hegemonik kodlarla kadınlığı ele alan anne, büyük anne gibi diğer kadınlara karşı, kimi zamansa topluma ve aile fertleri erkeklere, din otoritelerine karşı direnme şeklinde ifade ediliyor.
Filmin ikinci bölümündeki Aho'nun kocasının, aile ferdi erkeklerin ve dini otorite adına mollanın baskılarına direnmesi ve bisiklet yarışını birincilikle bitirmesi kadının gücünün farkında olması adına önemli bir bölüm.
Kocadan erkek kardeşe, babadan mollalara kadın üzerinde hayatının her alanında hâkimiyet kurmak isteyen ve birbirlerini teyit edip destekleyen hegemonik erkeklik, tüm film boyunca açık seçik sadece Aho'nun hikâyesinde karşımıza çıkıyor.
Sesi duyulmayan çocuklar
IMDB puanı 7.0 olan "Şşşt! Kızlar Bağırmaz" (Hush! Girls Don't Scream), 2013 yılında vizyona girdi. Dram türündeki filmin yönetmenliğini Pouran Derakhshandeh yaptı.
Film, kız çocuklarının maruz kaldığı cinsel istismarı konu alıyor. Sekiz yaşındaki Şirin Naimi, istismara maruz kaldığını anne, baba ve öğretmenine farklı şekillerde ifade etmeye çalışsa da her defasında 'kızların bağırmaması, böyle kötü şeylerden bahsetmemesi' gerektiğine dair telkinlerle karşılaşır.
Şirin yıllar sonra düğününe saatler kala daha önce hiç görmediği bir adamı öldürür.
İşlediği cinayet sebebiyle kısasla yargılanan Şirin, kendini savunamaz. Ailesinin Şirin'i idamdan kurtarmak için tuttuğu bir kadın avukatın ısrarlı girişimlerinden sonra genç kadını konuşturmaya başlamasıyla cinayetin sır düğümleri çözülür.
Filmde, bir kadının çocukluğundan itibaren gerek aile gerekse toplum içinde 'bağırmayan, makul kadın' söyleminin nasıl yavaşça ve zehirli bir şekilde inşa edildiği anlatılıyor. Simone de Beauvoir'in "Kadın doğulmaz, kadın olunur" sözünün Şirin'in hikâyesini tam olarak ifade ettiğini düşünüyorum.
Kadınların çocukluğundan itibaren attığı çığlıkların, itirazlarının, kendini ifade etme çabasının kültürel, dini ve ataerkil kodlarla nasıl susturulduğu, nasıl yok sayıldığı ve toplumsal cinsiyet rollerinin nasıl inşa edildiği filmde karşımıza çıkıyor.
Şirin'in kısas edilmesine dair sessiz itirazlarıyla hapishanenin müdürü, savcı gibi filmdeki bazı erkek temsilleri sistemin acımasızlığına karşı tam bir isyan olamıyor.
(HS/AÖ)