Dünyanın herhangi bir yerinde olup bitenler bize sandığımızdan da yakın durur. İzlanda'da patlayan yanardağ küllerinin İzlanda'yı değil de en fazla diğer ülkeleri etkilemesi gibi basit aslında her şey. Sınırların anlamsızlığı ne kadarda belirginleşiyor bu durumlarda.
Zamanın birinde Anadolu'da bir yerde deli gibi aşık olduğum annemden ayrılma kabuslarıyla büyürken, seksenli yılların başlarında Sudan'ın güneyinde, tam da savaş bölgesinin içinde, bir çocuk dünyaya geliyor; Emmanuel Jal.
Babamın yokluğundan en çok etkilenen kızkardeşimi yaşadığımız mahallenin sokaklarında saklambaç oynayarak oyalamaya çalışırken, kızkardeşimin yaşındaki Emmanuel daha yedi yaşında annesini kaybediyor ve "çocuk asker" olarak isyancı ordu SPLA'in içine alınıyor.
Ön saflarda savaşan Emmanuel, inanılmaz bir şekilde kurtulup yaklaşık 300 diğer çocukla beraber kaçmayı başarıyor ve üç ay boyunca hiç bir yardım almadan ve yürüyerek emniyetli bir yere gelmeyi başarıyor. Bu yolculuktan sağ salim kurtulan bir avuç insandan birisi. Britanya merkezli bir hayır kuruluşunda çalışan Emma McCune adında bir kadın tarafından kurtarılıp Kenya'ya kaçması sağlanıyor ve daha sonra onun tarafından evlatlık alınıyor.
Kenya'da ilk defa okula başlıyor Emmanuel. Emma McCune tanışmalarından kısa bir zaman sonra bir trafik kazasında hayatını kaybediyor ve Emmanuel tekrar yalnız kalıyor. Yaşadıkları ve gördükleriyle başa çıkabilmek için müziğe ve kiliseye sığınıyor. Daha sonra rap müziği ile tanışıyor ve bugün dünyaca tanınmış bir rap müzisyeni o.
Çocukların savaştırılmasına karşı...
Ama bununla yetinmiyor. Sudan'da kendi girişimiyle kurduğu "Gua Africa" adında bir vakıf aracılığıyla okul yaptırmaya karar veriyor ve bu hayalini gerçekleştirmek için turneler yapıyor. Yaklaşık bir buçuk yıldır Sudan'da ki okulun yapımına para toplamak ve ses getirmek için açlık grevinde: Günde sadece bir öğün yemek yiyor. Uluslararası Af Örgütü (UAÖ)ve Oxfam ile birlikte çocukların savaşlarda asker olarak kullanılmasına karşı çalışmalar yürütüyor.
"Genç bir Bob Marley potansiyelinde" diye tanıtılan ve Nelson Mandela'nın 90. yaşgününde sahne alanlardan birisi olan Emmanuel'le henüz tanışıp yüz yüze görüşemedik. Ama onunla uzaktan beslenen bir arkadaşlığımız ve birbirine sımsıkı sarılan bir gönül bağımız var.
Kızkardeşim yeni bir arkadaş kazanıyor
Birkaç sene önce müzik ve dans ile uğrasan kızkardeşim Stockholm'de konser vermeye gelen Emmanuel'le tanışıyor ve daha sonra onun davetlisi olarak İsveç'in Dalarna bölgesinde bir festivale katılmaya karar veriyor. O, "Gitsem mi gitmesem mi" diye düşünürken, ben bir abla edasıyla "tanımadığı insanların yanına tabii ki gitmemesini" öneriyorum. Beni dinlemiyor kızkardeşim ve ilk defa beni dinlemediği için çok seviniyorum. Çünkü orada yeni bir arkadaş kazanıyor: Emmanuel Jal.
Daha sonra Emmanuel'i yaşadığı şehir Londra'da ziyaret eden kızkardesim bu dünyaca tanınan müzisyen Emmanuel'in ne kadar sağlam bir yaşam şekli kurabildiğini anlatıyor ve gıptayla bakıyor ona. Birbirlerinin inandığı hayalleri paylaşıyorlar. Sudan'daki çocukları ve Dersim'deki gençleri konuşup fikir alışverişinde bulunuyorlar. Emmanuel'in okul projesine destek sunmak için mayıs ayının üçüncü haftası Stockholm'de bir etkinlik hazırlanıyor şimdi.
Dersim'de konser
Ve benim hayalim de Emmanuel'i Dersim'e getirip bir yaz sıcağında 50 bin kişinin önünde konser vermesinin ve fikirleriyle oradaki çalışmalara destek sunmasının önünü açmak. Onun, kendi gücüne ve hayallerine olan inancının bu topraklara da sıçramasını ve onun da bu topraklardan güç ve destek alarak bunu Afrika'ya taşımasını istiyorum.
"No tribalism, nepotism, and racism in my motherland" (Vatanımda kabileciliğe, kayırmacılığa ve ırkçılığa yer yok) diyerek barış için rap yapıyor Emmanuel Jal. Yaşadıklarının bıraktığı izlerden kurtulmak kolay olmasa da o direnmeyi seçiyor. Yürümeye hiç tahammülü yok. Belki de hayatının yürüyüşünü küçük yasta üç ay boyunca Kenya sınırını geçerken yaptığı içindir.
"I believe I survived for a reason, to tell my story and to touch lives" (Kendi hikayemi anlatmak ve başka hayatlara dokunmak için hayatta kaldığıma inanıyorum) diyor Emmanuel ve gerçekten de hayatlarımıza dokunmayı başarıyor.
Kızkardeşime soruyorum; bu kararlılıkla devam etme gücünü nereden alıyor? İnancından, diyor. Ne güzel geliyor kulağa; bir şeylere yeniden inanmak ve inandığına ulaşmak için çaba harcamak.
Rüyaların dili ve sınırı yoktur. Ayrı yerlerde tanıyıp onları dinlerken heyecanlandığımız Marthin Luther King, Gandhi ve Mandela aynı dilde hitap edebiliyor bize. İster Sudan'da olalım, ister Londra'da, Stockholm'de ya da Dersim'de. Duyabilen için o sesler ve o sesleri ileriye taşıyanlar, güç ve umut vermek üzere hep orada olacaklar. Emmanuel Jal gibi. (HŞ/TK)