"Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu."
Kafka’nın 1915 yılında yazdığı ve hâlâ güncelliği koruyan romanı “Dönüşüm” bu cümlelerle başlıyor.
İnsanın hayat ve gerçek ile karşılaşmasını, varoluş sıkıntısını, ahlâkını ve davranışlarını sert bir tokat gibi sorgulayan roman Altkat Sanat’ın dokunuşuyla sahneye uyarlandı.
Nevzat Süs, Aydan Cömert, Sena Yapar, Mehmet Selin Sağdıç, Selver Çavuş ve Müge Saut’un oynadığı, birçok ödül sahibi “Dönüşüm”ü Altkat Sanat ekibiyle konuştuk.
Oyunun ilk aşamasıyla başlamak istiyorum. Dönüşüm’ü seçmenizin özel bir sebebi var mıydı?
Günümüz insanına yakın, insanın kendine ve çevresine yabancılaşması konusunda derinlikli, güncelliğini koruyan bir yaklaşımı olduğu için Dönüşüm oyununu sahnelemeye karar verdik.
Kafka’ya dokunmak yüreğimizde de vardı aslında. Böylelikle bizim için Dönüşüm serüveni başlamış oldu.
Oyun ne kadar sürede ortaya çıktı?
Dört aylık bir çalışma sürecinden sonra gösterime başladık.
Özellikle Samsa karakteri fiziksel olarak çok zor bir performans sergiliyor. Provalar esnasında en çok zorlandığınız şey ne oldu?
Gündelik alışkanlıkları kırmak için zorladığımız Gregor Samsa karakterinin, günümüz alışkanlıkları ve davranışlarından uzaklaştırılması için bir zaman gerekti.
Bu süreç bedenin normal davranış kalıplarına dönme çabasıyla sürekli uğraşmamızı gerektirdi. Kasların bu düzen içerisinde hareket olanağının araştırılması, sesin yapısını bozmak için epey uğraştığımızı söyleyebiliriz.
Dönüşüm zor bir roman. Metnin ne kadarına sadık kaldınız ve bunu yaparken nelere dikkat ettiniz?
Ana anlamı bozmadan daha çok metni besleyen yaklaşımımız olduğunu düşünüyorum.
Metni günümüze taşırken, bugüne ait göstergeleri; örneğin, sahnede kullanılan etiketler, kan gibi malzemelerle izleyicinin algısına bir takım göstergeler sunarak günümüzle örtüşmesini sağlamaya çalıştık. Bu tarz malzemeler izleyicinin kafasında bir anlam üretecekti.
Ayrıca günümüz insanının vicdanına seslenen iç ses karakteriyle yeni bir bakış açısı oluşturmuş olduk. İzleyiciyle temas kuran ve günümüz insanının yüreğine dokunan bu karakter bazen sorguladı, gerçeklerle yüzleşmesini, sorgulamasını sağladığını düşünüyoruz.
Gregor Samsa ilk önce toplumun ilk otoritesi annesi ve babası tarafından “dönüştüğü” hali sebebiyle yabancılaştırılıyor. Sonra müdürü ve son olarak da belki de ona en çok şefkat gösteren kız kardeşi tarafından reddediliyor. Bu trajik durumu yazıyla anlatmakla sahnede anlatmak arasında nasıl bir fark var?
Bizim için izleyicinin doğal potansiyelini; duyguları, hisleri, zihni, görme biçimi, ses vb. birçok iletişim aracını sahnedeki bir oyunu izlerken aktif hale getirmeye çabalamak önemli.
Örneğin “Dönüşüm” oyunumuzda Gregor Samsa’nın babasının kemerle dövdüğü sahnede bir izleyicimiz “yeter artık vurmayın” diyerek durdurmak istemişti.
Ya da birçok izleyicimiz dehşetle; yabancılaşan ve ölüme terk edilen Gregor’un bir çöp poşetine atılarak ailenin ondan vazgeçmesi örneğinde belki de kendi hayatlarından bağlar kurarak büyük bir öfke ve kızgınlıkla kendince yorum ve yaklaşım sergiledi.
Geri dönüşlerimiz bu şekilde oldu. Daha birçok örnek sıralayabiliriz. Mesele burada hem kendi gerçekliklerine ve iç dünyasına dokunuyorsunuz insanın. Hareket, söz ve estetik biçimle de hayatınıza giren bu deneyim bakış açısını değiştiriyor ya da sorunu ortaya dökerek cevaplar üretmesini sağlıyor. Göstermek istediğiniz sorun belki de unutulmuş ve kaybolmuşken yeniden hatırlatarak kendiyle yüzleşmesini sağlıyorsunuz.
Kafka’nın bu eserinin günümüzde hâlâ güncelliğini koruyor olmasının sebebi nedir sizce?
Günümüz insanı yükselme hırsı, gelecekte zengin olma hayali, sürekli yoğun ve zor koşullarda çalışmak için çaba sarf eden, yaşam olanağı daralmış bir halde sıkışma içerisinde.
Çalışma koşullarının zorluğu bireyi kendine yabancılaştırmakta. İletişimsizlik, birbirini anlayamama vb. birçok sorun sıralayabiliriz.
Bizim için bu bir çürümedir. Dönüşüm oyunu insanın kendine, işine, ailesine ve çevresine yabancılaşması konusu tam da günümüze denk düşüyor.
Günümüzün “böcekleri” kimler sizce?
Sahip olduğumuz bir hayat var; kararlılıkla yol almamız gereken…
İnsan eğer mutsuzsa, sürekli kapana kısılmış hissediyorsa, çıkarlar üzerinden iletişim kuruyorsa, kendini ve insanları anlayamıyorsa, bencilce tutumlar sergiliyorsa, hırslarımıza, sahteliğe ve yalana sığınıyorsa özümüzden uzaklaşmış ve böcekleşmiş oluyoruz maalesef.
Altkat Sanat bağımsız bir tiyatro fakat buna rağmen oyunlarınız yoğun ilgi görüyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Öncelikle insanları ve tiyatro sanatıyla kurduğumuz bağı seviyoruz. Değişime olan inancımız bizi hep ileri taşımak için sorumlu olduğumuzu hatırlatıyor.
Sıcak ve samimi olmak yaptığımız üretimlere yansıyor. İzleyicinin alternatif işlere olan heyecanı da eklenince böyle bir süreç gelişiyor.
Son olarak sizin gibi bağımsız tiyatroların en büyük ve çözülemeyen sorunları neler? Bir çıkış yolu görünüyor mu?
Bizim gibi tiyatroların birçok başlıkta sorunu var, vergilerden tutun, mevzuatlara kadar.
Fakat bu sorunların aşılması için alternatif çözümlerin içinde bulunmaya çalışıyoruz.
Türkiye’de tiyatro sanatını ileriye taşıyacak oynamak dışında başka alanlarda da yasal faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
Hiçbir tiyatro oluşumu meselelere salt ticari bakımdan bakmaz. Estetik üretim en başta gelir.
Fakat bir tiyatronuz varsa tüccar sınıfından değerlendirilip, yasal süreciniz bunun üzerinden oluşur. Oysa biz tüccar değiliz. Bir eşya satmayız.
* Altkat Sanat’la ilgili detaylı bilgi için tıklayın.