Bir mahkeme, Hrant Dink'in katledilmesinin arkasındaki gerçekleri ortaya çıkarmakla sorumluysa, iki yıl boyunca devletin güvenlik kurumlarından doyurucu şekilde bilgilendirilmiyorsa bu kadar sabırlı davranma lüksüne sahip değil.
Dink cinayeti kadar önemli bir soruşturma, gerisinde iki buçuk yıl bırakmışsa, kamu makamlarının rolü dahil, tüm gerçeklerlerin gün ışığına çıkmasını artık yavaş yavaş unutmaya başlayabiliriz.
"Canım ben ne yapabilirim ki?" ile olmaz
Zaten cinayet davasının 10. duruşmasını izlerken, mahkeme heyetinin de genel tavrına da dikkat kesildikten sonra, bu yönde bir umut beslemenin zorlama olduğu kanaatine katıldım.
Avukatlar, Hakim Erkan Canak'tan "sanıkların saygısızlıklarına müdahale etmesini istiyorlar. Canak, "Canım ben ne yapabilirim ki?" diye karşılık veriyor. Avukatlar taleplerinde belirtmeseler, Canak'ın mahkemeyi oyalayan güvenlik ve kamu kurumlarını ikaz edeceği de yok.
Devlet kurumları mahkemeyi ciddiye almıyor
"Müzekerenin tekidine", "müzekerenin tekidine", "müzekerenin tekidine"...Daha bıkmadınız mı? İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, daha bıkmadı mı? Hakim Canak daha bıkmadı mı?
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı mahkemenin talep ettiği istihbarat belge, rapor ve tutanakları göndermediği zaman devletin mahkemelerinin eli kolu bağlanır mı?
Geçmişte hukukun üstünlüğü için mücadele etmişse Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı başkanı olan eski yargıç Fethi Şimşek, aylardır mahkemeyi nasıl oyalayabilir? Bir mahkeme bu tıkanıklığa müdahale etmez mi?
Şu hale bakın!
Öldürülmeden önce Dink İstanbul Valiliği'nde tehdit ediliyor. Vali Muammer Güler, mahkemeye tehdit eden istihbarat görevlilerinin isimlerini vermeyi reddediyor. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, "örgütle ilgisi yokmuş, bireysel duygularla yapmış" diyor.
Halaskargazi Caddesi üzerinde Dink'in öldürüldüğünü kaydeden esnafa ait kamera görüntülerinin toplanması akıl edilmiyor.
Bırakın Dink'in derin bir planlamayla yok edilmesi savının soruşturulması, cinayet öncesi Ogün Samast'ın Şafak Sokak'ta Kritik Güvenlik Şirketi'ne bağlı olarak faaliyet gösteren Kritik İnternet Cafe'de İnternet'e girdiği iddiası, işyerini işleten Şişli Polis Karakolu'nda görevli polis Cavit Kılıç hala dinlenememiş...
Erhan Tuncel'in 1 Ocak 2006-20 Şubat 2007 tarihleri arasında [email protected] ve [email protected] adresleri üzerinden yaptığı MSN ve e-mail görüşme kayıtları Microsoft Şirketi ve Emniyet Müdürlüğü'nden hala yanıt yok.
Tutuklandıktan sonra serbest bırakılan Mustafa Öztürk'ün 2006 yılında yaptığı iletişimin tespiti için 25 Şubat 2008'den beri yaptığı girişimlere Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın hala karşılık vermesi bekleniyor.
Mahkeme, 2004'teki Mc Donalds saldırısıyla ilgili hapisteyken Yasin Hayal'e yapılan ziyaret ve bu kişinin ses kayıtlarını el edebilmiş değil. Gerekçe, cezaevi "bilgisayar şifreleri" aşılamıyor.
Savcı delil toplamıyor, yük Dink avukatlarında...
Birçok yön dikkate alındığında Dink davasının bir süreden beri tıkalı olduğunu herkes görüyor. Yargı sürecini bir adım öteye taşıma göreviniyse sadece müdahil avukatlarının sırtına bindirilmiş durumda... Duruşma savcısı delil toplamıyor, hakim sadece talepleri yazdırıyor...
Avukat Kezban Hatemi duruşmada, "Bu basit bir çete değil bir illegal örgüt yapılanması, arkalarındaki güçler ortaya çıkarılmadan dava çözülmez" deme gereği hissetmesi, Ergin Cinmen''in de, mahkemeye "örgütlü yapıya inanmadığınızı fark ettik" demesi boşuna değil...
Mahkeme ve hakim Canak tüm cinayet aktörlerini tespit edip hukukla yüzleştirmezse ve bu yolla ciddi bir sıçramaya karar kılmazsa Dink cinayeti davasından bir şey beklemenin gereği de kalmayacaktır.
Sayın Canak, çabalarını sanıkların gözünün yağını yemenin ötesine taşımalı. Ne de olsa, Dink Davası'nda hukukun imkanlarını zorlamak Canak'ı, Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'i tahliye etmek kadar zorlamayacaktır. (EÖ)