5 Mayıs Pazar akşamı, seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra, Paris'te iki yerde şenlik vardı. Birbirinden 800 metre uzaklıktaki Cumhuriyet meydanında Chirac yanlılarının, Bastille meydanında solcuların.
İlkinde, Jacques Chirac'ın tekrar Cumhurbaşkanı seçilmesi, ikincisinde aşırı sağa karşı bir referanduma dönüşen seçim sonuçları kutlandı.
13-14 milyon oy soldan
Oy kullanmayanların oranı ilk turda yüzde 29 iken ikincide yüzde 19'a düştü. Solun güçlü olduğu bölgelerde Chirac, yüzde 90'a ulaşan bir oranda destek aldı.
Chirac'a oy verilmemesini isteyen Arlette Laguiller'in seçmenlerinin bile yüzde 77'si ikinci turda Chirac'ı seçti. İlk turda yüzde 3,7 olan iki adayı da seçmeyen beyaz oylar ikincide yüzde 5,4 oldu. Chirac'ın aldığı 25 milyon 500 bin oyun 13 - 14 milyonu soldan geldi.
Teşekkürler ama kime
Chirac yanlılarının Cumhuriyet meydanındaki şenliği kısa sürede şekil değiştirerek cumhuriyet değerlerinin zaferinin kutlanmasına dönüştü. İlerleyen saatlerde ortalıkta pek Chirac'cı militan kalmamış, yerlerini "birinci-ikinci-üçüncü nesil göçmen çocukları" almıştı.
Oryantal müziğin eşliğinde Fransız bayrağına sarılmış, ama kendilerinin ya da ailelerinin geldiği ülkelerin bayraklarını da ellerine almış Fas, Tunus, Cezayir ve diğer Afrika ülkeleri kökenli göstericiler geç saatlere kadar meydanda kaldılar.
Onlar, anti-Le Pen oy için Fransızlara teşekkürlerini haykırarak kendi zaferlerini kutluyorlardı. Aşırı sağa karşı baraj kurabilmişlerdi. Garip bir duygu bu.
Bir yandan bu toplumun dışında gibisin ve "onlara" teşekkür ediyorsun, öte yandan bu toplumun bir parçasısın ve aslında kendine teşekkür ediyorsun. Bu ikilemi yaşamak hem çok zor hem de çok güzel...
Bastille daha politik
Bastille'de yapılan şenlik ise hiç kuşkusuz daha politik bir nitelikteydi. Ama buradaki hava da ilkinden farklı değildi. Şenliğin en gözde müziği, Dünya futbol kupasını kazanan ekibin şarkısıydı. Beyaz, siyah ve melez.
Bugüne kadar görülmemiş -ama geleceği de olmayan- bu koalisyon tarafından püskürtülen Jean-Marie Le Pen, ikinci tura kalmasının verdiği dinamiği kullanarak oy oranını isteği yüzde otuzlara çıkaramadı.
Ama, Le Pen aşırı sağın toplam oyunu çok az almasına karşın, esas rakibi diğer aşırı sağcı Bruno Megret'in oylarını emmesini bildi ve oy tabanını korudu (5,5 milyon oy).
Le Pen'in "hakemlik" hedefi
Le Pen, Paris'in hemen doğusundan geçen, Alsas-Loren'den Cote d'Azur'a, kuzeyden güneye inen bir hat boyunca oylarını yüzde 20-25 hatta bazı küçük kentlerde 32-40 oranına kadar çıkardı.
1984 yılından bu yana sağlam bir seçmen kitlesi üzerine oturan Le Pen, 300'den fazla seçim bölgesinde, 9 ve 16 Haziran günlerinde yapılacak milletvekilliği seçimlerine hazırlanıyor. Önce ikinci tura kalacak adaylarıyla seçimlerde, daha sonra başarabilirse meclise soktuğu milletvekilleriyle Millet Meclisi'nde hakem rolünü üstlenmeye çalışacak.
Chirac'ın "İngiltere kraliçeliği"
Cumhurbaşkanı Chirac işte bu koşullarda, kazanmak zorunda olduğu ikinci bir mücadeleye giriyor. Şayet milletvekilliği seçimlerinden başarıyla çıkarsa, 5 Mayıs zaferini kendine mal edebilecek.
Yenilgisi durumunda ise, Yeşillerin önerdiği gibi, üstelik anayasa değişikliği gerçekleşmeden, İngiltere Kraliçesi'nin rolünü cumhurbaşkanı olarak benimsemekle yetinecek.
Ya şimdi?
Sol ise ikinci turda gerçekleşen "seferberliği" Haziran ayındaki milletvekilliği seçimlerine taşımaya çalışıyor.
Aşırı solun bir kesimi hariç - Arlette Laguiller Chirac'a oy verilmesi çağrısı yapan solu fahişelik yapmakla suçlayarak bütün ipleri kopardı- sol partiler seçimlere ortak listeyle girmek için görüşmelere şimdiden başladılar.
Her iki meydan da gece saat 24'e doğru sessizce boşaldı. Ama ikincisinde, solcuların toplandığı Bastille'de asılı bir pankart kalmıştı: et maintenant!.. Ya şimdi ne yapacağız... (SŞ/NM)