Görsel: Pixabay
“More sigarası tezgâhta
Balıkçılar aynı ahenk
Aynı insan kalabalığı altı yol
Lakin köprünün altında çok sular akmış
Ne ben baharındayım
Ne sene bindokuzyüzdokuziki”
M. Kaşoturacak
Görünmeyenin makbul olmadığı cesaretin, yoldaşlığın yerine güzel konuşan, yazanların makbul olduğu zamanlardayız.
Devrimciliğin yerine sivilcilik, toplumculuk, parlamentarizm diye her telden çalan aktivistlerin bize heyecan verdiği zamanlar.
Büyük çoğunluğu Kürt olan yoksulların ölümün üzerine yürüyerek var ettikleri kurumların yine büyük çoğunluğu Kürt olan elitistlere, pardon aktivistlere teslim edildiği zamanlardayız. Emanet edilen o kurumlarda yabancılaşmaya verilen bilinçli sessizliğinin zamanları.
Kimlikleri ile birlikte alternatif bir dünya yaratmak hayali kuran görünmeyen göçmen kuşların sessizliği...
Köprünün altında çok sular aksa da ütopyalarında çok değişiklik olmayanların sessizliği…
Kürt yazar Mehmet Uzun yazdığı gibi;
“Sessizlik yorgunluktur,
Yorgunluk değilse de kederdir,
Keder değilse hasrettir,
Hasret değilse acıdır,
Acı değilse derin bir düşünce, bir andır,
Veya bütün bunlardır,
Veya bunlardan bazılarıdır”
Bir hakikat olan unutulanın sonrası, fırtınanın öncesi olan sessizlik!
Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan'ın inşası için yola çıkanların görünebirliğin vazgeçilmez büyüsü, popülerliğin verdiği hazzı, getirdiği ranttan uzaklaşıp sessizlerin dilinin de dahil olduğu yeni öykülerin yazılması gereken zamanlardayız.
Yıl 1992 olmasa da o dönemlerde hayatta kalmanın mahcubiyetini hala yaşayanlarında öykülere katkıları olması gerekmez mi? Kendileri için yarattıkları konforlu alanlardan birazcık da olsa uzaklaşarak emeklerine sahip çıkmadıkları müddetçe sessizliklerinin bir kaçış olarak tarihe not düşüleceğini bilmezler mi?
Öykülerimizde “balıkçılar aynı ahenk” de olsalar da astarlı veya astarsız cızlavet seçeneği dışında da tercihlerimizin olduğunu hep bildiğimizi, amazon.com ile sınırlandırılmayacağını sessizliği tercih etmek zorunda kalanların anımsatacağı zamanlardayız.
Belki de öyküye ekolojik bir yaşam, küresel ısınma ve iklim değişikliği için çevrilen pedalların organize sanayi sitelerine, Kürt yoksulların ve emekçilerin yaşadıkları yaşam alanlara kırarak başlayabiliriz.
(BB/EMK)