2025 yılı Türkiye’de toplumsal eşitsizliklerin, ekonomik krizin ve özellikle deprem bölgesindeki kırılganlıkların yoğun hissedildiği bir yıl oldu. Çocuklar için ise bu yıl, verilerin ötesine geçen bir gerçekliği ifade ediyor: Temel hizmetlere erişimde aksayan mekanizmalar, büyüyen çocuk yoksulluğu ve giderek derinleşen sosyal koruma açıkları.
Tüm bunlara rağmen çocuklarla ilgili meseleler TBMM’nin gündemine yalnızca dönemsel, kısmi ve çoğu zaman yüzeysel biçimde girebildi. Bu yazıda 2025 yılı boyunca TBMM’de sunulan kanun tekliflerini, verilen yazılı soru önergelerini, açılan veya açılmayan araştırma komisyonlarını çocuk hakları perspektifinden genel başlıklar altında incelemeye çalışacağım. Bir sivil toplum çalışanı merakıyla, bir çocuk hakları uzmanının duyarlılığıyla ve bir yurttaşın sorumluluğuyla soruyorum:
TBMM, çocukları gerçekten ne kadar duyuyor?
Çünkü çocuk hakları söz konusu olduğunda “eksik” çoğu zaman “çok geç” demektir.
I. 2025’te TBMM’ye sunulan çocuk odaklı kanun teklifleri: Derinlik mi, yüzeysellik mi?
Bu yıl TBMM’ye çocuklarla doğrudan ilgili üç önemli teklif sunuldu. Kağıt üzerinde anlamlı görünseler de pratikte çocukların yaşamına dokunup dokunmayacakları ciddi biçimde tartışmalı.
1. Çocuk koruma kanununda değişiklik teklifi (Esas No: 2/2955)
Acil korunma kararlarının hızlandırılmasını hedefleyen teklif, “çocuğun üstün yararı” ilkesini açık biçimde tanımlamıyor. Uygulama tamamen sosyal hizmet kapasitesine havale edilmiş durumda. Oysa 2025 itibarıyla özellikle deprem bölgesinde bir sosyal hizmet uzmanına düşen çocuk sayısı dramatik seviyelere ulaşmışken, hızlandırılmış karar mekanizması kağıt üzerinde kalmaya mahkûm.
Bu nedenle teklif, iyi niyetli ama temelsizdir.
2. Çocuk koruma kanununda değişiklik teklifi (Esas No: 2/2921)
Koruyucu-önleyici hizmetleri güçlendirmeyi hedefleyen bu teklif ise bütçe belirtmediği için eksik bir mimariye sahip. Çocuk koruma sistemi, finansman olmadan yalnızca güzel cümlelerden ibarettir.
3. TBMM çocuk hakları komisyonu kurulması Teklifi (Esas No: 2/3088)
Bu teklif, potansiyeli en yüksek olandı. Buradaki “potansiyeli en yüksek” ifadesi, teklifin çocuk hakları alanında en geniş etkiyi yaratma kapasitesine sahip olduğunu; yani uygulanabilirlik, izleme, politika üretme ve çocukların karar alma süreçlerine dahil edilmesini sağlama açısından diğer iki teklife göre çok daha güçlü bir dönüşüm imkânı sunduğunu gösteriyordu.
Ancak komisyonun çalışma ilkeleri, çocuk katılımı, bağımsız uzman görüşü alma zorunluluğu veya yıllık rapor yükümlülüğü gibi kritik hususlar tamamen belirsiz bırakılmıştı.
Sonuç:
Bu üç teklif de 2025 içinde yasalaşmadı. Çocuk hakları, yine “gündemde var, uygulamada yok” kategorisinde kaldı.

Çocuk koruma ve safeguarding: “Yardımın gücü kadar, sınırı da olmalı”
II. Yazılı soru önergeleri: TBMM’nin denetim performansı neden zayıf?
2025’te çocuk hakları bağlamında en çok dikkat çeken araçlardan biri yazılı soru önergeleriydi. Milletvekilleri birçok alanda Bakanlıklardan hesap sordu:
• UNICEF 2024 Çocuk Refahı Raporu’nun Türkiye sonuçları
• 16–17 yaş grubunda yapılan erken ya da çocuk yaşta evlilikler
• Deprem bölgesinde eğitimden koparılan çocukların sayısı
• Koruyucu aile yanındaki çocukların izlenmesi
Ancak verilen cevapların ortak özellikleri düşündürücüydü:
• Gecikmiş yanıtlar
• Eksik veya yuvarlak veriler
• Soruya doğrudan yanıt vermeyen politik açıklamalar
Örneğin erken ya da çocuk yaşta zorla evliliklerle ilgili soruya verilen gecikmiş yanıt, aslında bu ülkedeki binlerce çocuğun hayatına doğrudan dokunan bir meselede politika üretenlerin duyarsızlığını ortaya koyuyor. UNICEF raporuna dair yanıtta ise Türkiye’nin çocuk yoksulluğu verisi paylaşılmadı.
Veri gizlemek, sorunu yok saymakla aynı şeydir.
III. 2025’in en önemli girişimi: Suça sürüklenen çocuklar araştırma komisyonu
Yılın en dikkat çeken gelişmesi, suça sürüklenen çocuklarla ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasıydı. Komisyonun hedefleri idealdi: Suça sürüklenme nedenleri, sosyoekonomik etkenler, çocuk adalet sistemi, onarıcı adalet yaklaşımı…
Fakat:
1. Komisyona tanınan süre yalnızca 3 ay.
2. Çalışma usulleri şeffaf değil.
3. Sivil toplumun, baroların ve akademinin sürece ne ölçüde dahil edileceği belirsiz.
4. En önemlisi: Çocukların kendileri sürece dahil edilmiyor.
Dünya örneklerinde çocuklar, çocuk hakları komisyonlarına görüş sunar. Bizde ise hâlâ bir “çocuk yurttaş” anlayışı gelişmiş değil.

20 KASIM DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ
Depremin çocukları: 2,5 yılın ardından hak temelli bir bakış
IV. TBMM’nin çocuk hakları gündemindeki ana eksikler: Derinlemesine analiz
2025 yılının Meclis gündeminde büyük boşluklar vardı. Bu boşluklar aynı zamanda Türkiye’de çocuk hakları krizinin görünmeyen derinliğini ortaya koyuyor.
1. Çocuk yoksulluğu
UNİCEF 2024 Çocuk Refahı Raporu'nda belirtildiği gibi Türkiye’de çocukların üçte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Ancak sorun buradan çok daha geniş:
• Türkiye’de her üç çocuktan biri yoksuldur.
• OECD verilerine göre Türkiye, çocuk yoksulluğunda OECD ülkeleri arasında ikinci sıradadır.
• Çocukların %38–39’u yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altındadır.
Bu ölçekte bir yoksulluk durumu TBMM’de tek bir kapsamlı düzenlemeyle bile ele alınmamıştır.
Özellikle deprem sonrası geçim baskısı altında çocuk işçiliği artmıştır. Fakat Meclis bu alanda neredeyse tamamen sessiz kalmıştır. İSİG raporuna göre:
• 15–17 yaş aralığındaki çocukların %24,9’u çalışmaktadır.
• Son 12 yılda en az 770 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir.
• Çocuk işçiliğiyle mücadele için kapsamlı bir parlamento mekanizması 2025’te gündeme alınmamıştır.
3. Mülteci ve geçici koruma altındaki çocuklar
En kırılgan grubu oluşturmalarına rağmen, bu çocuklara ilişkin 2025 boyunca TBMM’de derinlikli bir çalışma yürütülmemiştir.
4. Eğitimden kopuş
Deprem bölgelerinde eğitimden kopuş özellikle ortaokul ve lise düzeyinde alarm veriyor.
ERG 2025 verileri tabloyu çok net ortaya koyuyor:
• 804.250 çocuk zorunlu eğitim çağında olmasına rağmen okulda değildir.
• 273.557 çocuk açık öğretimdedir.
• 392.887 çocuk çalışma nedeniyle formel eğitim dışına düşmüştür.
• Toplamda 1.47 milyon çocuk eğitim sistemi dışındadır.
Bu ölçekte bir eğitim hakkı ihlali için TBMM’de kapsamlı bir araştırma komisyonu bile kurulmamıştır.
5. Çocuk katılımı
Türkiye’de çocukların kendilerini ilgilendiren kararlara katılımı hâlâ yok sayılmaktadır. 2025 yılı boyunca Meclis bu konuda tek bir adım bile atmamıştır.

Günlük hayatın gölgeleri: Çocukları saran akran zorbalığı
V. Çocuk hakları merkezli bir siyaset için yapılması gerekenler
• Çocuk Hakları Komisyonu acilen kurulmalı.
• Komisyonun yıllık rapor yayınlaması zorunlu olmalı.
• BM Çocuk Hakları Sözleşmesi tüm yasaların çerçevesi olmalı.
• Çocuk adalet sistemi onarıcı modele göre yeniden yapılandırılmalı.
• Sosyal hizmet personeli sayısı hızla artırılmalı.
• Deprem bölgesi için özel parlamenter izleme mekanizması kurulmalı.
• Çocuklara ilişkin veri şeffaflığı yasal zorunluluk haline gelmelidir.
2025 Eksik Ama Dönüştürücü Bir Eşik Olabilir mi?
2025, Türkiye’de çocuk hakları tartışmalarının görünür olduğu fakat derinleşmediği bir yıl olarak tarihe geçecek gibi görünüyor. TBMM önemli başlıkları gündeme taşıdı; fakat kanun teklifleri yasalaşmadı, komisyonların süreleri yetersiz kaldı, soru önergeleri yanıtlanmadı.
Oysa çocuklar için her yasanın merkezinde tek bir ilke olmalıdır:
“Çocuğun üstün yararı her türlü siyasi, ekonomik ve kurumsal çıkarın üzerindedir.”
Bu ilke hayata geçirilmeden Türkiye’de çocukların gerçek hayatına dokunan bir dönüşüm mümkün olmayacaktır
(HÖ/NÖ)



