Fotoğraf: AA/Arşiv
Özel gereksinimli bireylerde özellikle kaynaştırma uygulamalarında gerek okul gerekse sınıf ortamında öğrenciye destek olmak üzere aileler tarafından yardımcı görevlendirildiği, bazen de bu yardımcının genellikle annenin bizzat kendisi ya da aileden birisi olduğu görülüyor.
Özel gereksinimli birey için kolaylaştırıcı ve destek uygulama niteliğinde olan ve "gölge öğretmen" uygulaması olarak bilinen bu uygulamaya mevzuatımızda yer verilmemiştir. Milli eğitime ilişkin mevzuatta okullar; türü, kademeleri, eğitim ortamları, görevlendirilecek personel vb hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup, bunlar arasında mevzuatta yer alan personel dışında sınıf ortamında dışarıdan herhangi bir kişinin görevlendirilmesi, sınıfta bulundurulması konusunda bir norm bulunmuyor.
Ana kural bu olmakla birlikte yorum ve değerlendirme yoluyla aşağıdaki sonuçlara ulaşmak mümkün olabilir. Türkiye'nin de tarafı olduğu BM Engelli Hakları Sözleşmesi (EHS) madde 24'te engelli eğitiminde taahhüt altına girilen tanımlama ve sistem "Karma Sistem" ya da "Kaynaştırma Eğitimi" değil, "Bütünleştirme Eğitimi" ya da "Kapsayıcı Eğitim"dir.
Diğer yaşıtlarıyla aynı eğitimi almaları sağlanmalı
Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme'de bütünleştirici/kapsayıcı eğitim anlayışının kabul edildiğine dair pek çok kanıt vardır. Bunlardan biri, eğitimin engelli bireye özgülenmiş, etkili ve destekleyici tedbirler alınarak akademik ve sosyal gelişim becerilerini en üst düzeye çıkaracak ortamlarda verilmesi gerektiğini belirten hükümdür (m.24/2,e). Engellilerin genel eğitim sisteminden etkili biçimde yararlanabilmeleri için bu sistemin içinde gerekli ihtiyaçlarının karşılanması, makul uyumlaştırmanın yapılması ve böylece normal eğitimlerine devamlarının sağlanması hedefleri de bu yönde değerlendirilmelidir (m.24/2,c,d).
Sözleşme'nin eğitim hakkına ilişkin temel felsefesinin eğitim hakkının engelliler tarafından kullanılır hale getirilmesinin tek ve etkili yolunun bütünleştirici/kapsayıcı eğitim olduğu fikrine dayandığını gösteren somut bulgulardan biri, ayrı özel eğitim okul ve kurumlarından hiç söz edilmemesidir. Sözleşme'de taraf devletlerin bütünleştirici/kapsayıcı eğitimi hayata geçirmek için almaları gereken önlem ve uygulamalara ayrıntılı biçimde yer verilmesinden de anlaşıldığı kadarıyla engellilerin özel eğitimsel ihtiyaçlarının bütünleştirici ortamlarda karşılanması, diğer yaşıtlarıyla aynı eğitimi almalarının sağlanması isteniliyor. (m.24/3,4).
Okulların engelliler için düzenleme yapması zorunludur
Evrensel tasarım, herkesin kullanımına uygun mekânlar yaratma, makul uyumlaştırma ise evrensel tasarımın yapılmadığı durumlarda engellilerin toplumun içinde ve yaşamın her alanında aktif olarak var olmalarını sağlayacak yükümlülükleri ifade eder. Sözleşme'de taraf devletler, eşitliği sağlamak ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak üzere engellilere yönelik makul uyumlaştırmanın yapılması için gerekli tüm adımları atma yükümlülüğünü üstlenmişlerdir. (m.5/3) Ayrıca engellilerin fiili eşitliğini hızlandırmak veya sağlamak için gerekli özel tedbirlerin Sözleşme bakımından ayrımcılık sayılmayacağı ifade edilmiştir (m.5/4). EHS uyarınca genel eğitim sistemi içinde engellilerin her seviyede eğitim almasını sağlayacak bütünleştirici planlamalara yer verilir. Bu açıdan bakıldığında özel eğitim gerektiren bireylerle ilgili gerek resmi gerekse özel okulların bütünleştirme eğitimi kapsamında "makul düzenlemeler, uyarlamalar yapması" yani engellilerin ve bu arada özel gereksinimli bireylerin insan haklarını ve temel özgürlüklerini tam ve diğer bireylerle eşit şekilde kullanmasını veya bunlardan yararlanmasını sağlamak üzere belirli bir durumda ihtiyaç duyulan, ölçüsüz veya aşırı bir yük getirmeyen, gerekli ve uygun değişiklik ve tedbirleri sağlaması zorunludur.
Dolayısıyla çocuğun üstün yararı, bütünleştirme, fırsat eşitliği, evrensel tasarım, makul düzenlemeler, uyarlamalar yapılması gibi ilkeler temelinden hareketle, çocuğun özel eğitim hakkının sağlanması ve kullanılması açısından gölge öğretmen uygulamasına bir destek, eğitim sistemi olarak gereksinim duyulması halinde bu uygulamaya yer verilmesinde yasal bir engel bulunmadığı, aksine, eğitim hakkını kısıtlayıcı ve doğrudan ya da dolaylı ayrımcılık teşkil eden her türlü uygulamaların uluslararası sözleşmelere ve yasal düzenlemelere aykırılık teşkil edeceğini söylemek mümkün olabilecektir.
İlk kez MEB 'gölge öğretmen'e bir işlemde yer verdi
Bu kapsamda MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün 06.01.2020 tarihli ve 10096465-20-E.314903 sayılı yazısı ile tam zamanlı kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitimlerine devam eden otizm spektrum bozukluğu olan öğrencilerin akademik sosyal ve öz bakım becerilerini okul ortamında desteklemek amacı ile ailenin teklifi, BEP geliştirme biriminin kararı doğrultusunda kolaylaştırıcı kişinin belirlenmesi ve sınıf içi ve sınıf dışında öğrenciye yardımcı olmak üzere okulda bulunmasının makam oluru ile uygun görüldüğü öğrenildi. Böylece ilk kez çok açık bir şekilde gölge öğretmen ya da kolaylaştırıcı kişiye MEB tarafından yapılan düzenleyici bir işlemde yer verilmiş oldu.
Kolaylaştırıcı kişi uygulamasının bu şekilde konu ile ilgili mevzuat yürürlüğe girinceye dek Bakanlık Oluru ile getirilmesi hiç şüphesiz ki önemli bir adım olmakla birlikte; söz konusu kolaylaştırıcı kişinin sadece Otizm Spektrum Bozukluğu olan öğrenciler için değil tam zamanlı kaynaştırma/bütünleştirme yoluyla eğitimlerini sürdüren diğer özel gereksinim alanlarındaki tüm öğrenciler için, aldıkları tıbbi tanının ne olduğuna bakılmaksızın okul içerisindeki eğitimsel ihtiyaçlarına yönelik olarak getirilmesi gerekir.
Eşit eğitim tanı odaklı değil, ihtiyaç odaklı çözümlerle olur
"Kolaylaştırıcı kişi" özel eğitimde okul içi destek eğitim hizmetleri kapsamında değerlendirilmesi gereken bir uygulamadır. Okullara yerleştirme yapılırken, özel eğitim ve destek eğitime karar verilirken çocuğun aldığı tıbbi tanıya göre değil; Rehberlik Araştırma Merkezlerinde yapılan eğitsel değerlendirme ve tanılama esas alınarak karar verilir. Kaynaştırma/bütünleştirmede okuyan öğrencilerin eğitimlerinde olması gereken niteliği ve bu öğrencilerin eşit, adil ve hakları olan eğitim hizmetlerini almalarını sağlamak salt tanı odaklı çözümlerle değil, ihtiyaç odaklı çözümlerle mümkün olacaktır. Kaldı ki, eğitim hukuku ve özel eğitim açısından en önemli kavram özel eğitime ihtiyacı olan birey olup Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği'nde bireysel ve gelişim özellikleri ile eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından anlamlı düzeyde farklılık gösteren bireyi ifade eder.
Belirli bir tanı grubuna ayrımcılık yapılmamalı
Çocukların eğitim hayatına ilişkin düzenlemeler yapılırken ülkedeki tüm özel eğitime ihtiyacı olan çocukların eğitimsel ihtiyaçlarının esas alınması belirli bir tanı grubuna ayrımcılık yapılmaması gerekir. Bu kapsamda down sendromlu çocukların, zihinsel engelli çocukların ve bazı engel gruplarının da en az otizmli öğrenciler kadar kolaylaştırıcı kişiye ya da gölge öğretmene ihtiyaçları vardır ve ailelerin bu talepleri defalarca yetkililere iletilmiştir.
Yapılacak düzenlemelerin kapsayıcı ve ihtiyacı olan tüm özel gereksinimli çocuklara yönelik olması gerekir. Bu nedenle öncelikle söz konusu düzenlemenin Anayasamızın 10. Maddesinde yer alan eşitlik ve genellik ilkesine, yasalarla norm kabul ettiğimiz sözleşme ve beyannamelerden İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 7. Maddesinde, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinde, Milli Eğitim Temel Kanununu 4. Maddesinde belirtilen eşitlik ilkelerine aykırı olduğu görülüyor. Ayrıca 7 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanan Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği Madde 5'te belirtilen özel eğitimin amaçlarına uygun davranılmadığı, "Bireysel farklılıkları, gelişim özellikleri ve eğitim ihtiyaçları dikkate alınarak eğitim hizmeti sunulması" ilkesinin de ihlal edildiği görülüyor.
Kısaca sadece tıbbi tanı esas alınarak Bakanlık tarafından sadece belirli bir engel grubuna yönelik – öğrencinin eğitimsel ihtiyaçları dikkate alınmadan yapılan düzenleme uluslararası sözleşmeler başta olmak üzere Anayasa ve diğer tüm mevzuat hükümlerine de aykırıdır.
Ciddi bir ayrımcılık ve dengesizlik yaratacak
Ayrıca bunun dışında ilgili Makam Olur'undan söz konusu kolaylaştırıcı kişinin istihdamının veli tarafından yapılacağı anlamı- dolaylı olarak- ortaya çıkıyor. Çünkü okullarda tanımlanmış, bu şekilde bir kadro bulunmuyor. Bu durum da kolaylaştırıcı kişi ya da gölge öğretmen uygulamasında maddi imkanları yeterli olmayan aileler için söz konusu desteği alamama gibi bir durum yaratacak ve eğitimde fırsat eşitliği kavramına aykırı düşecek, ciddi bir ayrımcılık ve dengesizlik yaratacak.
Genel eğitim sistemi içinde verilecek eğitimde özel eğitime ihtiyaçları olan bireylerin kişisel ihtiyaçları da göz önüne alınmalı, bu uğurda yapılacak yasal ve kurumsal düzenlemeler özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitim hakkının korunması ve yerine getirilmesini sağlamaya yönelik olmalıdır. Dolayısıyla okullarda kolaylaştırıcı kişi ya da gölge öğretmen için ayrı bir kadro açılması ve bu kişiye ilişkin devletin kaynaklarından ödeme yapılması zorunludur.
Gölge öğretmenin vasıfları da önemli
Öte yandan kolaylaştırıcı kişinin vasıflarının ne olacağı, lisans ya da ön lisans mezunu olup olmayacağı, bir sınıfta kaç kolaylaştırıcı kişi olabileceği, görev, yetki ve sorumlulukları, bir zarar doğması durumunda kimin hangi ölçüde sorumlu olacağı da ayrıca tartışma konusu. Yine kolaylaştırıcı kişiye ihtiyaç duyan özel gereksinimli öğrencinin bedensel engelli olması, tuvalet vb ihtiyaçlarını yardımla giderebilmesi durumunda kolaylaştırıcı kişinin bakım konusundaki bilgileri bir yana cinsiyeti dahi önem taşıyor.
Tüm bu hususlar dikkate alınmadan yapılan düzenlemenin mevcut ihtiyaçlara cevap vermekten çok, bu haliyle daha büyük sorunlara neden olacağı, ciddi ayrımcılık yaratacağını belirtebiliriz. Kolaylaştırıcı kişi ya da gölge öğretmen esasında kapsayıcı eğitimin olmazsa olmazıdır. Okullarda bu kişiler varlığı tartışmasız gerekli olup yukarıda belirttiğim esaslar çerçevesinde, yani tüm özel gereksinimli bireylerin aldıkları tıbbi tanıya değil, okul içerisindeki ihtiyaçlarına yönelik, tamamen bedelini devletin karşıladığı, bu kişilerin vasıf, bilgi, beceri ve sorumluluk ve sınırlarının iyi belirlendiği düzenlemeler yapılması gerekiyor. (JIB/AÖ)