1 Mart Pazartesi günü Fransa'nın dört bir yanındaki göçmenleri somut olarak "görünmez" hale getirmek, böylelikle "varlıklarının" toplum içinde ne denli önemli olduğunu vurgulamak amacıyla bir eylem düzenlendi.
Peggy Derder, Nadir Dendoun ve Nadia Lamarkbi isimli üç girişimci tarafından örgütlenen ve "Göçmensiz bir gün - Bizsiz 24 saat" (Journée sans immigrés-24 heures sans nous) ismi verilen eylemin amacı Fransa'da "göçmenliğe bakış açısını değiştirmek" olarak tanımlandı.
Hortefeux'nün sözleri bardağı taşırdı...
Ağustos 2009'da ortak arkadaşları vasıtasıyla bir araya gelen tarih ve coğrafya öğretmeni Peggy Derder, gazeteci Nadir Dendoune ve Nadia Lamarkbi göçmenlere uygulanan ayrımcılığa yönelik ortak fikirleri olduğunu fark etmiş ve ortak bir projeye hayat vermek istemişler.
Tam o dönemde eski Milli Kimlik ve Göç Bakanı, şimdinin İç İşleri Bakanı Brice Hortefeux'nün, iktidardaki UMP'nin toplantısına katılan genç bir Arap için sarf ettiği "Bir tane olduklarında tamam ama ne zaman çoğalıyorlar, o zaman sorun çıkıyor" sözleri bardağı taşıran son damla olmuş.
Hemen harekete geçen grup, 1 Mayıs 2006'da ABD'nde 26 kentte düzenlenen "Büyük Boykot" eyleminden cesaret alarak 1 Mart 2010'u Fransa'da "göçmensiz gün" haline getirmek için kolları sıvamışlar.
ABD'de, 1 Mayıs 2006'da düzenlenen The Great American Boycott, İspanyolca adıyla El Gran Paro Estadounidense o donemde hazırlanmakta olan göçmenlik yasasına karşı özellikle hispanik göçmenlerin örgütlenmesi ve katılımıyla gerçekleşmişti.
Göçmen bir gün çalışmayacak ve tüketmeyecekti
Amaç, göçmenlere yönelik yasal ve yasadışı her türlü ayrımcılığa karşı durmaktı. Yöntemse göçmenlerin bir gün boyunca "çalışmayarak ve tüketmeyerek" toplumdaki varlıklarını "silmek" ve aslında toplum için ne kadar önemli olduklarını, toplumdaki yerlerinin ne kadar geniş olduğunu somut olarak göstermekti.
Fransa'da 1 Mart 2010 yine aynı yöntemle unutulmaz bir tarih haline getirilmek istendi. Göçmenler bir gün boyunca çalışmayacak ve tüketmeyeceklerdi. Eylem salt kağıtsız göçmenlere, mültecilere, oturum kartıyla ikamet edenlere değil, Fransız vatandaşı olsa da göçmen kökenleri olan ve göçmenlere uygulanan ayrımcı politikalara karşı vicdani rahatsızlık duyan tüm yurttaşlara açıktı.
Eylem gününün seçimi ABD'de 1 Mayıs'ın olduğu gibi sembolik bir değer taşıyordu. Söz konusu tarih, 1 Mart 2005'te CEDESA adı verilen " yabancıların giriş, oturma ve iltica hakki " alabilmelerine ilişkin yasanın yürürlüğe giriş yıldönümü.
1 Mart öncesinde Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde 50.000'in üzerinde kişiye ulaşan " Fransa'da ilk defa kent hayatına katılmamaya karar verdik! Bu yoklukla varlığımızın gerekliliğini göstermek istiyoruz ! " sloganı, yakalara takılmak üzere hazırlanan sarı kurdeleler, eylem afişinin basılı olduğu tişörtler, eylemin görece başarısını muştuluyordu.
Ne var ki Amerikan ekonomisine 1.2 milyar dolara mal olan Büyük Amerikan Boykotu'nun aksine Fransa'daki bu girişim sembolik ve cılız bir protesto eyleminden öteye gidemedi.
"Göçmensiz bir gün"neden daha etkin olamıyor?
Çıkış fikirlerinin orijinal ve davetkar olmasına rağmen siyasi bir duruş belirlemekten özellikle kaçınan organizatörler umdukları katılımı sağlayamadılar. Öte yandan eylemin duyurusu etkili kanallardan, internet dışındaki kitle iletişim araçlarından yeterli düzeyde sağlanamadı. Farklı göçmen derneklerinin ortak bir platformda örgütlenmesi başarılamadı.
Tüm bu somut gerekçelerin yanı sıra ve tüm bunlardan daha da önemli olan Fransa'daki göçmen derneklerinin dayanışma sıkıntısı yaşıyor olmaları. Diğer yandan, ayrımcılığa en çok maruz kalan kağıtsız göçmenlerin büyük çoğunluğunu Afrikalıların oluşturuyor olması ve örgütlenme konusunda diğer göçmen gruplarına göre çok daha geride kalıyor olmaları "Göçmensiz bir gün" gibi kitlesel eylemlere katılımı sınırlı kılıyor.
Tüm bunlara ek olarak, eylemin, Fransa'da siyasal geleneğin değişmekte, sokağa dökülme reflekslerinin zayıflamakta, toplumsal duyarlılığın giderek azalmakta olduğu bir dönemde gerçekleştirilmeye çalışılması da eylemin başarısını olumsuz etkiliyor.
İnsan Hakları ve eşitlik kavramlarına diğer pek çok Avrupa ülkesinden daha çok sahip çıkmış, bunların gelişimine büyük katkı sağlamış Fransa, Nicolas Sarkozy iktidarıyla bir bilinç değişikliğine uğruyor.
Halk için göçmen "güvenlik tehdidi"
Geçmişte ülkedeki yabancılar için endişe duyan, onlarla dayanışan Fransız halkı yabancıları giderek bir "güvenlik tehdidi" olarak algılıyor, tam da bu nedenle iktidar, söylemini ve uygulamalarını daha da sertleştirerek yerini sağlamlaştırıyor.
Bugün göçmenleri bir sosyal kategori olarak yeni bir bilinçlenme süreci bekliyor. Diğer yandan, göçmenler kendi varlıklarını haykırırken ve bunun siyasal karşılığını ararken ayrımcılık ekip ırkçılık biçen sağ politik söylemlerin etkisi altındaki Fransızlarla tekrar dayanışabilmeyi, komünoter içe kapalılıklarından sıyrılabilmeyi başarmaları gerekiyor. (MÖ/EÖ)