“Kötü haber tez yayılır” derler. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) işsizlik oranının Mart 2004'ten beri ilk kez yüzde 5,7'ye yükseldiği haberi cuma akşamı açıklandı. Bu, sadece temmuz ayında 51 bin insanın daha işini kaybettiği anlamına geliyordu. Habere göre 16-20 yaş arası her beş Amerikalıdan biri işsizdi.
Yıllık enflasyon yüzde 5’i aşarak son 28 yılın en yüksek düzeyine ulaştı. Haziran Tüketici Güven Endeksi (Consumer Confidence Index), Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ambargosunun yarattığı resesyonunun da altına inerek yüzde 41’e düştü.
Argus Araştırma Merkezi raporuna göre ABD’de hazır tüketici gıdalarının fiyatı geçen yıla göre yüzde 9,2, yumurtanın fiyatı yüzde 60, makarna çeşitlerinin yüzde 30,4 artmış. Merkez, bu artışları “enflasyonun ilk dalgasının tüketiciye yansıtılması” olarak yorumluyor ve bundan sonrasında enflasyonun net karı eriteceğini vurguluyor.
ABD’de 2008 büyüme hızının yüzde 1,5’te kalması bekleniyor. 1975-2000 dönemi ortalaması olan yüzde 2’nin de altında kalan bu oran, 2004’ten bu yana sürekli düşüş gösteriyor.
Ekonomide büyüme hızı arka arkaya iki dönem gerilerse bunun adı “resesyon” (durgunluk). Bu durgunluk uzun sürerse resesyonu “çöküş” olarak Türkçeleştirmek olası. Artan işsizlik “resesyon”un ürünü. İşsizlikle enflasyon birlikte artarsa da buna “stagflasyon” deniyor. Stagflasyon (stag-flation), durgunluk (stagnation) ve enflasyon (inflation) kelimelerinin birleşiminden üretilmiş. Her ekonominin makro kabusu olan stagflasyon, "Amerikan Rüyası"nın da baş düşmanı.
Ve ABD ekonomisi Temmuz 2007’de resesyona, Temmuz 2008’de de stagflasyon dönemine girdi.
ABD’nin krizleri bizi neden bu kadar ilgilendiriyor?
Tüm dünyada ABD ekonomisinin başına gelenlerin konuşulmasının asıl nedeni, bu ülkenin yeni “global ekonomi”deki aslan payı. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) verilerine göre, 2007 “Reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla”larının (GSYİH) global toplamı 54 trilyon doların biraz üzerindeyken, ABD’nin GSYİH’si yaklaşık 14 trilyon dolar ile global toplamın yüzde 25,5’ini oluşturuyor.
GSYİH toplamı yaklaşık 17 trilyon dolar olan Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin payı yüzde 31. ABD’den sonra tek başına önemli pay alanlar yüzde 8 ile Japonya, yüzde 6,1 ile Almanya ve yüzde 6 ile Çin Halk Cumhuriyeti.
İşte ABD nezle olunca global toplumda hep birlikte hapşırmamızın nedeni bu. Ve 2007’de enflasyonun Asya’da yüzde 5’ten 6,8’e, Güney Amerika’da 2,4’ten 4,1’e ve Doğu Avrupa’da 5,4’ten 8,3’e fırlamasında ABD ekonomisindeki resesyonun etkisinin de olduğu savunuluyor.
Amerikalılar 1997-2007 döneminde GSYİH’lerini yıllık ortalama yüzde 2,9, tüketimleriniyse yüzde 3,6 artırmışlar. Bundan kazandıklarından yüzde 0,7 (10 yılda 3 trilyon dolar) fazlasını harcadıkları sonucuna varıyoruz. Bunun da 1987-1997 döneminde yıllık ortalama yüzde 4,2 artan tüketici kredilerinin, 1997-2007 döneminde yıllık ortalama yüzde 7,5 artışıyla açıklayabiliyoruz.
Görüldüğü üzere veresiyeyi seven Amerikalılar, son 10 yılda hesapsızca borçlanarak kendilerini batağa yöneltmişler. Yani bu resesyon, stagflasyon sadece ve sadece Irak ve Afganistan savaş harcamaları, ABD dolarının sürekli değer kaybı, rekor kıran ham petrol fiyatları ya da ABD bütçe açığı ve dış ticaret açığından kaynaklanmıyor.
İşin aslına bakarsanız bu veresiye bataklığının altında ülkenin Merkez Bankasını (U.S.Federal Reserve) yaklaşık 20 yıl yöneten Alan Greenspan’in finans dehası (!) yatıyor. Geçtiğimiz yıl emekliye ayrılarak yerini Ben Bernanke’ye bırakan Greenspan, görev süresinde Hazine’yi sarsan ekonomik çalkantıları ve bütçe açıklarını finanse ederek ABD’yi defalarca resesyondan kurtarması ve para piyasalarını verdiği demeçlerle yönlendirme yeteneğiyle tanınıyor.
Eski ABD başkanları Richard Nixon ve Gerald Ford’a da danışmanlık yapmış olan Greenspan, 1987 yılında Başkan Ronald Reagan tarafından Merkez Bankası Başkanlığı’na atanmıştı.
Altın karşılıklı para düzenine inandığını söyleyen Dr. Greenspan, Merkez Bankası’nı yönettiği dönemde her biri 6 sent’e mal olan 100 dolarlık banknotlardan rekor düzeyde bastırıp piyasaya sürerek baba-oğul Başkan Bush’ları defalarca ekonominin çöküşünden sorumlu duruma düşmekten kurtardı.
Ve 2007 başında emekli olurken Ben Bernanke’nin kucağına bıraktığı felaketin gerçekleşmesi uzun sürmedi.
Enflasyonun, resesyonun globali olur mu?
İstesek de, istemesek de artık her şeyimizle globaliz ve 6.6 milyar insan baş başa sınırlı kaynaklarımızla sınırsız isteklerimizi nasıl karşılayacağımızı kestirmeye çalışıyoruz.
Üstelik yılda yüzde 1,1 hızla büyüyen nüfusumuzun 2042'de 9 milyara ulaşması bekleniyor.
Bırakın 2042’yi, daha bugünden “global talep, global arzı” aşmış durumda. Gıda ve petrol fiyatlarındaki ürkütücü tırmanışın asıl nedeni de bu.
Dünya nüfusunun yüzde 95’i kendi toprağında yetişen ürünle karnını doyuramıyor. İşin içine ulaştırma-taşımacılık girince petrol fiyatındaki hızlı artış, gıdanın maliyetine de yansıyor. Alın size “global enflasyon”! IMF’nin son “Dünya Ekonomik Gözlem Raporu”na göre “gelişmiş ülkeler” enflasyon endeksi 2007’de yüzde 2,1’den yüzde 3,5’e yükselirken, bu oran “hızla gelişen” ve “gelişmekte olan ülkeler”deyse aynı sırayla 2007’de yüzde 5,3 ve 3,6’dan 2008’de yüzde 8,6 ve 4,2’ye fırlamış.
En büyük dış ticaret ortağınız ekonomik krize girerse ne yaparsınız? Gelişmiş ve hızla gelişen ülkeler dış satımlarında beklenen daralmaya göre yatırımlarını erteliyor, üretimlerini kısıyorlar.
İşte Çin, Kanada, Meksika, AB ve Brezilya’da olan bu. Sonuç global büyüme hızında gerileme, yani “global resesyon”!
Nereden biliyoruz? IMF’nin son “Dünya Ekonomik Gözlem Raporu”na göre, 2007’de yüzde 5 olan “global büyüme hızı”nın 2008’de yüzde 4,1’e, 2009’da da 3,9’a düşmesi bekleniyor. IMF, global büyümede 2009 sonrasından umutlu. Gelişmiş ülkelerin 2009’un sonundan başlayarak enflasyonu dizginleyip büyüme hızını artıracaklarını öngörüyor.
Liderlik ve çözüm üretmeye gelince; yapıcı ve somut ortak kararlar üretemeyen Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ve G-8’lerden pek umut yok. Bari Amerikan bandıralı IMF’nin olumlu öngörüleri doğru çıksa!
İşin kötü yani, “global ekonomi” gibi enflasyonun, resesyonun globali de dünya için yepyeni kavramlar. Global ekonomi rehberi henüz yazılmadı, yol haritası çizilmedi. Üstelik dümeni de, kaptanı da yok bu geminin.
Yeni global düzende büyük bir ekonominin başarısızlığı, 6,6 milyar insanı sarsabiliyor. Kim ne dese boş, fırtınalı havalarda ve karanlık sularda yol alıyoruz dünyacak! Sonumuz hayrola!(CY/EÜ)
* Haftaya: ABD Ekonomisinde Çöküşün Nedenleri – 3: Dış Ticaret Açığı, Çin ve Ötesi.