13 Nisan 1859 Giresun'a bağlı küçük bir sahil beldesi olan Bulancak'ta nahiye müdürlüğü yapan Rüstem Ağa, karakolun çevresine toplanmış kalabalığın sebebini merak edip dışarı çıkmak üzere hamle yaptığı anda bayraktar Sunullah'ın oda kapısından karga tulumba içeri soktuğu dört Rum papazla karşı karşıya gelmiştir.
Ağa, Müslüman eşrafın baskısıyla önceki gece geride dört yetim bırakarak vefat eden Ayşe adlı Müslüman bir kadının cesedinin bir grup Hıristiyan tarafından Pazar yerinden geçirilerek gömülmek istendiğini görünce Sunullah'ı kiliseye gönderip düzenlenen ayini durdurmuş ve kadının cesedini istemiştir.
Papazlardan birisi uzun süredir Bulancak Kilise'sinde görev yaptığını ve kadını Kriaki Savropoulo adıyla Hıristiyan olarak tanıdığını, ailesinin ve oğullarının Rum olduğunu belirtmiş; bu yüzden kadının Hıristiyan adetlerine göre Hıristiyan mezarlığına gömülmesi gerektiğinde ısrar etmiştir.
Ancak sorunu anlamak gibi amatörce bir gayret içine girmeyen bürokrat durumu Giresun kaymakamına bildirmiş, ceset bir süre bekletildikten sonra gelen emre göre İslami usule uygun olarak Müslüman mezarlığında defnedilmiştir.
Bulancak'ta ticaret yapan kadının kardeşi Nikola Savropoula durumu Trabzon Başpiskoposu Konstantinos'a bir mektupla şikayet etmişse de onun da elinden bir şey gelmemiş, durumu ortaya çıkan aile Bulancak'ı terk etmek zorunda kalmıştır.
Nikola İngiliz konsolosluğunun yardımıyla Trabzon'a kaçmışsa da burada öldürülmüştür.
Savropoulalar, 1830'ların başlarında onbinlerce gizli Hıristiyan'ın yaşadığı Gümüşhane'nin Krom kasabasından Bulancak'a göçen 20 aileden birisidir.
Usta yönetmen Yusuf Kurçenli'nin yedi yıl aradan sonra memleketi Rize'de çektiği dönüş filmi "Yüreğine Sor"da, 19. yüzyılın Karadenizinde Müslüman Esma ile gizli Hıristiyan Mustafa'nın aşkını anlatırken, resmi tarihin halı altına süpürdüğü bir Anadolu dramı daha karşımıza çıkıyor.
Film, seyredenlerde yeni bir tarihle yüzleşme ve vicdan muhasebesi dalgası başlatırken, tıpkı Aleviler, Kıptiler, Çerkez köleler ve daha niceleri gibi Osmanlı'da "Osmanlı" doğmayan ötekilerden birisi olan Rumların gündelik hayatının ders kitaplarında anlatıldığı gibi "dikensiz gül bahçesi" olmadığının da ipuçlarını veriyor.
Gizli Hristiyanlık neydi?
Trabzon'un Maçka ilçesi ile kuzey Gümüşhane'de bulunan Krom, Yağlıdere, Stavri, Zigana, Santa, Torul gibi ulaşılması güç dağlık bölgelerde yaşayan Rumların bir bölümü, zorlama neticesi veya iktisadi sebeplerle, 17. yüzyılda İslam'a geçer gibi görünmüş ama 19. yüzyıl ortalarına dek kalben Hıristiyan kalmayı başarabilmiş, bunlara gizli/Krypto Hıristiyan veya yaşadıkları bölgelere atfen Kromlu, Stavrili gibi isimler verilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda Sırbistan'da Droverstvo, Kıbrıs'ta Patsaloi (Alacaatlar), Apostolikoi (Keçiboynuzları), Linovamvakoi (Ketenbezleri), Arnavutluk'ta Laramanoi (Rengârenkler), Lübnan'da gizli Maronitler, Kahire'de Gizli Kıptiler, Girit'te Kourmoulides, Karadeniz bölgesinde Kromlides (Kromlular), Stavriotai ve Klostoi adlarıyla varlığını sürdüren gizli Hıristiyan topluluklar bulunmaktaydı.
Arnavut köylülerin zorlamadan ziyade, İstanbul'a coğrafi uzaklıklarını ve sistemin zaaflarını kullanmak amacıyla bu yola saptıkları belliydi.
Bunlar, Osmanlı vergi memurları geldiğinde Müslüman olduklarını belirterek ispence vergisi vermeyi reddediyor, Müslüman köylüleri askere almak için görevlendirilen diğer memurlar geldiğinde ise Hıristiyan olduklarını söyleyerek askerlik yapmıyorlardı. Güney Yugoslavya'da Katolik Arnavutların piskoposları, cemaatin Müslüman isimleri almasına ve İslami ibadet usullerinin uygulanmasına izin verdiği için 1703'de Vatikan tarafından aforoz edilmiş, karar 1754'de Papa IX. Pius tarafından tasdik edilince bölge halkı tamamen İslam'a yönelmişti.
Uzun Sokak çamur oldi/ Kromlilar gâvur oldu
1829 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Kafkasya'ya giren Rus ordusunu kurtarıcı gibi gören 90 bin Kromlunun Rusya'nın kontrolündeki Kafkasya'ya kaçıp orada gerçek Hıristiyanlar olarak yaşaması, Karadenizlilerin Arnavutlardan farklı olarak menfaat sağlamaktan ziyade din değiştirmeye zorlandıkları için böyle bir yaşam tarzını seçmiş olabileceklerini düşündürmektedir.
Gizli Hıristiyanlar, biri Müslüman diğeri Hıristiyanlığa ait iki isim taşıyorlar, çocuklarını vaftiz ettiriyor, kızlarını gerçek Hıristiyan veya Müslümanlara da vermiyor, tek bir kadınla açıkta İslami geleneğe göre ama geceleyin gizli Hıristiyan ayiniyle evleniyorlardı.
Öldüklerinde önce Müslüman mezarlığına gömülüyorlar, geceleyin yakın akrabaları tarafından mezarlarından çıkarılıp en yakın Hıristiyan mezarlığına taşınıyorlardı.
Çocuklarını vaftiz etmeleri zordu, birçok köyde papaz olmadığından geceleri bu işin yapılabileceği en yakın Hıristiyan köyüne gitmeleri, gün doğmadan geri dönmeleri gerekiyordu.
Evlenmeleri de ayrı bir problemdi. Evlerine bir papaz çağırmaları gerekecekti ki Santa gibi gerçek Müslüman yaşamayan bölgelerde zor olmayan bu iş bir kaç kuşak önce İslam'a samimiyetle geçmiş köylülerle birlikte yaşanan bölgelerde tehlikeliydi: O dönemde bir Müslüman evine papaz girdiğinin görülmesi tüm ailenin hayatına mal olabilirdi.
1839 Tanzimat Fermanı'na dek bir Müslüman'ın Hıristiyan olması yani mürtediliğin cezası İslam hukukuna göre tövbe etmezse tartışmasız ölümdü. Bohemyalı gezgin Dernschwam, "İstanbul ve Anadolu'ya Seyahat" adlı eserinde 14 Şubat 1550'de İstanbul'da Müslüman olmuş bir Rum'un gizlice eski dinini yaşadığı açığa çıktığında At Meydanı'nda canlı canlı yakıldığını bildirmiştir.
Asafi Dal Mehmed Çelebi'nin Şecaatname adlı eserinde, Özdemiroğlu Asaf Paşa'nın İran'a düzenlediği sefer sırasında mürtedi olan bir Rum'un kadıya bile başvurulmadan yakılarak öldürülmesi anlatılmakta hatta insan yakma cezasını gösteren bir minyatür de yer almaktadır.
Gizli Hıristiyanlar, 18 Şubat 1856'da Abdülmecit'in Paris anlaşmasını imzalaması, arkasından 30 Mart'ta Hatt-ı Hümayun'un gelmesi, Petros Savvas Sidderopoulos adlı bir Rum'un 14 Mayıs'ta Hıristiyan olduğunu açıklamasına rağmen canına kastedilmemesinin verdiği güven duygusuyla durumlarını açıklayarak resmen Hıristiyan olarak kabul edilmelerini sağlamak istemişlerdir.
Mart 1857'de Trabzon Kızlar (Panagia Theoskepastos) Manastırı'nda toplanan 44 Ortodoks rahibi 15 Temmuz 1857 günü Kromlular'ın Hristiyan olduklarını duyurmak, Avrupalı ülkelere durumlarını anlatmak için Trabzon'da Vice-konsül F. Stevens aracılığıyla İstanbul'daki İngiliz büyükelçiliğine başvurmuşlardır.
Stevens, Kromni, Argyropolis, Santa ve Hapsiköy'de 55 köyde yaptığı araştırmada 9 bin 533 Müslüman, 17 bin 200 Gizli Hıristiyan ile 28 bin 960 Hıristiyan yaşadığını belirlemiş olup, konuyla ilgili tüm belgeler bugün Londra'daki Foreign Office Arşivi'nde saklanmaktadır.
Uzun süredir İslam bilinen Kromluların dağdan inerek Trabzon Uzun Sokak'ta bulunan İngiliz elçiliğine gelmesi ve durumlarını açıklaması hayretle karşılanmış, "Uzun Sokak çamur oldi/ Kromlilar gâvur oldu" deyişinde olduğu gibi folklorik etkileri bugüne dek ulaşmıştır.
Gizli Hıristiyanların tamamı 1923 Türk-Yunan Mübadelesi ile Yunanistan'a gönderilmiş, 1829'da Kafkasya'ya kaçan 90 bin kişilik ilk grubun torunlarına ise 1991'de SSCB'nin yıkılmasından sonra Yunanistan tarafından vatandaşlık hakkı verilmiş ve anavatanlarına (?) geri çağrılmışlardır.
"Yüreğimize Sorma" pahasına
Hoyratça soldurulan güzelliğine rağmen Bulutları Beklerken, Sonbahar ve Bal gibi bir dizi başarılı filme dekor olmayı başaran Karadeniz'in yeşil örtüsü, bu sefer Yüreğine Sor adlı aşk masalının ardında, yollarda yürüte yürüte; başka topraklara, başka limanlara göndere göndere tükettiğimiz Anadolu'nun güzel çocuklarının vicdan kanatan sırlarından birinin üzerini kaplıyor.
Bugün bu örtüyü gerçekten kaldırmak isteyip istemediğimizi, yaralarımızı popüler kültüre ve gündelik siyasete malzeme yapmadan sarıp sarmalayacak entelektüel ve ahlaki olgunluğa sahip olup olmadığımızı yeniden düşünmeliyiz.
Birgün bambaşka diyarlarda bizim köylerimizin isimlerine rastlayacak; bizim gibi gülen, kokan, duran insanlarla tanışacak çocuklarımız soru işaretleriyle karşımıza dikildiğinde önlerine Milli Eğitim'in tarih kitaplarını sürmek yerine mübadele adlı bir çılgınlık nöbeti anında komşuya evlatlık verdiğimiz bir kardeşleri olduğu gerçeğini "Yüreğimize Sor"ma pahasına itiraf ederek bakalım "gizli insanlık" inancımızı açığa çıkarabilecek miyiz? (ÖÖ/BB)
*Özhan Öztürk, Folklor Araştırmacısı. Karadeniz Ansiklopedik Sözlük (2005), Folklor ve Mitoloji Sözlüğü (2009)