"Odoculuk anarşizmdir. Sağı solu bombalamak anlamında değil: Kendine hangi saygıdeğer adı verirse versin bunun adı tedhişçiliktir. aşırı sağın sosyal-Darwinist ekonomik özgürlükçülüğü de değil: Düpedüz anarşizm: eski Taocu düşüncede öngörülen, Shelley ve Kropotkinin, Goldmann ve Goodman’ın geliştirdiği biçimiyle anarşizmin hedefi, ister kapitalist isterse sosyalist olsun, otoriter devlettir; önde gelen ahlaki ve ilkesel teması ise işbirliğidir (dayanışma, karşılıklı yardım). Tüm siyasal kuramlar içinde en idealist olanı anarşizmdir; bu yüzden de bana en ilginç gelen kuramdır" diye anlatır şahane yazar Ursula K. le Guin distopik romanı "Mülksüzler"de anlattığı anarşist kadın lider odo'yu takip edenlerin düşünce temelini. Hikaye, iki dünya arasında gidip gelmektedir... Şimdi o dünyalardan bahsetmeyeceğim, kendinize bir iyilik yapın ve okumadıysanız, okuyun ve çok etkilenin. Ursula şöyle yazar kitapta "Asıl yolculuk geri dönüştür..."
Bir süredir kimle konuşsam hep gitmekten bahsediyor. Bu işten, o sevdicekten, olduğu şehirden, bu ülkeden... İçinde yaşadığımız düzenin geldiği durum ve biz beşerin bünyesine zerk ettiği zehirlerle bunları istemek de bazen anlaşılır oluyor. Hayatının bir evresinde uzunca giden biri olarak, yine gideceğini bilen biri olarak, dönen biri olarak ve yine döneceğini bilen biri olarak, gitmelerin ve gelmelerin bir bekleyiş, sonsuz gidiş, varış, umma anı ve kişisel özgürlük olduğuna inanıyorum.
Birçok sinemacı da "yol" filmleriyle, karakterlerinin kilometrelerce kat ettiği yolları anlatmıyor mu; içlerine ve dışlarına ettikleri yolculuklarını...
Şimdiye kadar izlediğim, beni etkileyen bu yol filmlerinden bazılarını paylaşmak istedim sizinle;
Umarım siz de ben kadar etkilenir ve "yol"lara vurursunuz kendinizi;
Kiraz'ın Tadı (Taste of Cherry - Ta'm E Guilass)
Film, kendini öldürmeye karar vermiş bir adamın, arabasıyla çıktığı yolculukta, ölümünden sonra onu gömecek birini arayışını anlatıyor. 1997 yapımı bu şahane filmin yönetmeni ise yakın zamanda hayatını kaybeden, canımın içi efsanevi yönetmen Abbas Kiarostemi. (Şeriat kanunlarıyla yönetilen İran'da intihar eden kişilerin cenaze namazı kılınmıyor ve defin işlemleri zorlaşıyor.)
Bombon Köpek (Bombon the Dog - Bombon; el Perro)
Arjantin sinemasının mükemmel yönetmenlerinden Carlos Sorin imzalı 2004 yapımı film, Bombon adlı köpekle, şansı hayatı boyunca yaver gitmemiş, orta yaşı geçmiş Coco'nun umut dolu, naif, içleri gerçekten ısıtan yol hikayesini anlatıyor. Hikayenin sade ve temizliği dışında filmi bu kadar iç elleyen kılan unsurlardan biri de o güzel müzikleri. Filmin müzikleri, Carlos Sorin'in oğlu, Berklee mezunu, Latin Grammy ödüllü Nicholas Sorin'e ait. Le Chien isminde bir de albümü var. Bu filmde Coco önceleri Bombon'a Le Chien diyor adını o sanarak. Le Chien Fransızca köpek demek. Böyle tatlı göndermeler yapmış baba-oğul.
Motosiklet Günlükleri (The Motorcycle Diaries - Diarios de Motocicleta)
Gael Garcia Bernal'in genç Che Guevera'yı canlandırdığı, 2004 yapımı filmin yönetmeni Walter Salls. Che Guevara'nın henüz 23 yaşındayken, arkadaşı Alberto Granado'yla çıktığı Güney Amerika turunu anlatan film, birebir Che'nin günlüklerine dayanıyor. Devrimin, kişinin kendinden başladığını (Mülksüzler’de bu tespit var o unutulmaz monoloğu anmadan geçmeyelim: ‘Devrim'i satın alamazsınız. Devrim'i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiçbir yerde değildir’) iliklerinize kadar hissediyorsunuz izlerken. Motosiklet Günlükleri'nin yapımcısı ise hepimizin yakından tanıdığı ünlü aktör, yönetmen Robert Redford.
Küçük günışığım (Little Miss Sunshine)
Bireylerinin farklı işlevsizliklerle donandığı bir ailenin, bir minibüse binip, ailenin en küçük ferdinin hayalini gerçekleştirmek için çıktıkları yolu anlatan iç yumuşağı filmin yönetmenleri Jonathan Dayton ve Valerie Faris. 2006 yapımı Küçük Günışığım'da bahsedilen günışığımız Olive rolüyle Abigail Breslin, baba rolüyle Greg Kinnear, anne rolüyle Toni Colette, dayı rolüyle Steve Carell, Dwayne rolüyle Paul Dano ve dede rolüyle efsanevi Alan Arkin, birbirinden şahaneler yaratıyor. Ailenin her ferdine, farklı farklı zamanlarda sarılmak istiyorsunuz.
Çöl Kraliçesi (The Adventures of Priscilla; Queen of The Desert)
Priscilla isimli renkli otobüsle, şovunu devam ettirmek için yola çıkan Drag Queen Anthony, Cross-Dresser adam ve transseksüel Bernadette'in yolculuğunu anlatıyor. 1994, Avustralya yapımı filmin senaryosu, aynı zamanda filmin yönetmeni olan Stephan Elliott'a ait. Çöl kraliçesi, Guy Pearce, Hugo Weaving ve Terrance Stamp'in göz kamaştıran, aşık olunası oyunculuklarının resmi geçidi adeta. Düşük bütçeyle çekilen film, en iyi kostüm Oscar'ını Hugo Weaving'in giydiği o şahane elbiseye olan hayranlıkla almış. Elbise sadece 7 dolara mal olmuş.
"Thelma ve Louise", "Mad Max", "Easy Rider", "Toz", "The Sure Thing", "Yağmur Adam-Rain man", "Vanishing Point" diye liste uzuyor aslında... Uzatmıyorum ve;
T.S. Elliot'ın da dediği gibi;
“Keşfetmekten yılmamalıyız… Ve tüm keşiflerimizin sonu başladığımız yere dönmek ve orayı ilk kez tanımak olmalı…"
ya da
Rıfat Ilgaz'ın dediği gibi;
“Alıp başımı gitmek. Atsız arabasız. Alıp başımı düşlerin çıkmazından, karışmak taşa toprağa...”
ve
“Seyahatler çekiyor içim…”
Sait Faik Abasıyanık
Benim de, Sait Faik bey, benim de...