Geçtiğimiz hafta Perşembe günü Reuters haber ajansının üst düzey bir yetkiliye dayandırdığı haberde Türkiye’nin artık sınırı geçmek isteyen göçmenleri engellemeyeceği yer aldı. Bir paragraflık bu haber Türkiye’deki dört milyona yakın göçmen arasında adeta ışık hızıyla yayıldı.
Sınıra doğru harekete geçen göçmenler Whatsapp gruplarından, Facebook’tan, kulaktan kulağa, eşinden dostundan haber aldıklarını belirtiyor. Sınır kapısını tek taraflı açanların muradı neydi bilinmez, ama elbette Türkiye’de yaşayan göçmenlerin tekmili kapılara hücum etmedi, çünkü bu iş göründüğü kadar kolay değil.
Sınırı aşıp Avrupa’ya geçenlerle görüşen bir STK çalışanı, göçmen bir kadının arkasındaki panoda bot içindeki biçare insanları gösteren fotoğrafı işaret ederek, bunu yaşamayan nasıl olduğunu bilemez, dediğini aktarıyor.
Meriç’in Avrupa sınırının bir kısmına 2012’de devasa bir beton duvar örülmesinden sonra Ege denizi göçmenler için alternatif rota oldu, bir milyonu aşkın insan bu yoldan geçip adalara vardı, binlerce göçmen de suda boğuldu, Ege denizi bir yanıyla bir kimsesizler mezarlığı.
Göçmenlerin beşte birini oluşturduğu yaklaşık 125 bin nüfuslu Lesvos (Midilli) Adası yılın büyük kısmında Ayvalık’tan rahatlıkla görünüyor.
Bazen adanın Ayvalık’a bakan merkezi Mitilini’deki iki fabrika bacasını seçmek mümkünken bazen de ada sisin pusun arkasında kayboluyor. İki kıyı arasında tekneyle seyahat bir buçuk saat sürüyor, gidiş-dönüş 30 Euro, pasaportta vize varsa adaya girmek işten değil, fakat insan kaçakçılarına 500 ila 1000 Dolar ödeyip can güvenliğini tehlikeye atarak geçenler için giriş garanti değil.
Adanın Ayvalık-Altınova-Dikili hattından bakınca görülen en güney ucunda havalimanı var, havalimanının yanıp sönen iri kırmızı ışıkları çoğu zaman rotayı belirliyor. Bota binen mültecilerden biri kaçakçılar tarafından kaptan seçiliyor, mülteci kaptan Türkiye Sahil Güvenlik güçleri tarafından yakalanırsa kaçakçı olarak da yargılanma ihtimalini bilmeden dümene geçiyor.
1 Mart sabahı geçişlerin yoğun olduğu Altınova-Dikili sınırındaki çağ ağzına gidiyoruz, ortalıkta kimse yok. Hava kötü, Lodos fırtınası var, bölgenin balıkçıları bile çıkmamış denize. Yolda rastladığımız dükkân işletmecisi göçmenlerin geçişlerine müdahale edilmeyeceğinin haberi yayıldıktan sonra 28 Şubat’ı 29’a bağlayan gece kıyıların çok kalabalık olduğunu söylüyor.
Kısa süre sonra amblemsiz bir araçla jandarma geliyor. Yetkiliden ortalıkta kaçakçı olmadıkça ve bota kapasitenin üstünde yolcu binmedikçe müdahale etmeme yönünde talimat aldıklarını öğreniyoruz. Halbuki daha o sabah kaçakçılar yüzlerini saklama gereği bile duymadan video-röportajlarda mesleğin inceliklerini anlatıyordu.
Aslında kıyılardaki fısıltı gazetesi kimin kaçakçılık yaptığını gizlemiyor, kim ne kazandı, ne aldı, kaç yıl yattı, bilen biliyor. İki sene önce göçmenlerin geçişlerinin yoğunlaştığı bir bahar döneminde Ayvacık’taki adaya en yakın koylardan Sivrice’de bir lokantanın arka masasında çoluk-çocuk oturan bir grup kaçakçılık işini konuşuyordu. İçlerinden bir kadın eşinin arkadaşlarının ekmek parasına ortak olmak istemediği için bu işe girmediğini bağıra çağıra anlatıyordu.
Hepsi gitmiş
Türkiye hükümeti sürekli küsuratlı birtakım rakamlar veriyor. İçişleri Bakanı en son 135.844 göçmen sınırı geçti dedi. Dikili’de görüştüğümüz birkaç kişi kahve sohbetlerinden duyduklarını aktarırken “Hepsi gitmiş,” diyordu. Sınır açılınca Ege kıyılarına gelip de fırtına sebebiyle karşıya geçemeyen yüzlerce göçmen de Dikili otogarından İzmir’e sonra da Edirne’ye geçti. Belki içlerinde Edirne’deki kâbustan kaçıp Ege’ye gelenler de vardı.
Sanki sonsuz bir kısırdöngüye hapsolmuş gibi. Bağımsız gözlem yapıp sitesinde elde ettiği verileri yayınlayan Aegean Boat Report’a göre Şubat ayında Midilli’ye 15 botla varan göçmen sayısı 519 kişi, Ocak ayında 46 botla 1806 kişi adaya ulaştı. 2020 başından Türkiye’nin sınırları aşmasına kadar geçen sürede 5000 kişiden fazla göçmen Ege Denizi’ndeki Yunanistan adalarına vardı. Aynı kurumun verilerine göre Mart ayının ilk günleri Ege Denizi’nde ağırlıklı olarak Lodos fırtınası esse de 41 botla 1585 kişi Yunanistan’ın Ege adalarına ulaştı.
Gitmek istemedim
Balıkesir-İzmir sınırında büyük kısmı sadece tek mevsim canlanan yazlık evlerle dolu Altınova kıyılarından yüz binlerce göçmeni göndermiş olmanın yanı sıra onlarca küçük ve büyük baş hayvan çiftliği barındırıyor. Afganistanlı Araş bu çiftliklerde çalışan yüze yakın Afganistanlı göçmenden biri. 21 yaşında, kendini bildi bileli sadece çalışıyor. Aylık maaşı 2000 lira. İstanbul’dan Whatsapp’tan yazıştığı arkadaşları sınırların açıldığını haber verip Araş’ı da sınırı geçmeye çağırmışlar, ama o istememiş.
Arada sahilden karşı kıyıya bakıp geçmeyi düşünse de şimdilik niyeti yok, belki de iki yıl önce altı gün süren, insan havsalasının güçlükle alabileceği yolculuğu hâlâ hatırladığından, susuz, ekmeksiz yolculuğun üzerine Türkiye’ye vardığında küçük suya 7 lira istemelerini unutamadığından. Arkadaş grubu tamamen göçmenlerden oluşuyor, köyün yerlisinden arkadaşlık eden olmuyormuş Afganistanlılarla. “Çalışmak için gelirsen gel, diyoruz, zaten orada, Afganistan’da iş yok, ne yapsınlar ki.”
Ne istediğini sorunca, “Biz sadece kimlik istiyoruz, doktora gitsek bakmıyor, İstanbul’a gideceğim desem bilet kesmiyorlar, bizlere çalışma izni versin başka bir şey istemiyoruz,” diyor. Bütün bunların hepsini iyimserlikle anlatarak yine de bir gelecek umudu veriyor. Hamit’se birkaç ay önce gelmiş Türkiye’ye, Türkçeyi çat pat konuşuyor, diğer göçmenler gibi kazandığı paranın tamamına yakınını ailesine gönderiyor. Altınova sahildeki bir kafe işletmecisi, “Ne içkileri var, ne sigaraları, bütün kazandıklarını ailelerine yolluyorlar”, diyor.
Türkiye’de resmi kayıt evrakı ya da pasaportu olmayan göçmenler için en büyük kâbuslardan biri de seyahat etmek. Elbette bir yolu bulunuyor, ama mesela şehirlerarası otobüslerin belgesi olmayan göçmenleri taşıması yasak.
Ayvalık-Dikili hattındaki bir otobüs firmasının görevlisinden sınırların açılmasıyla bu yasağın da kalktığını öğrendik. Sınırların açılmasının sabahında genel merkezden belgesi, pasaportu olsun olmasın isteyen göçmenin otobüse alınabileceğini bildiren bir mesaj gelmiş.
Yazıhaneye on dakika uzaklıktaki Midilli’ye bakan sahilde kayalığın yanında uçuşan kâğıt parçalarını birleştirince hepsinin idari gözetim kararı tebliği olduğunu anlıyoruz. Afrika ve Afganistan’dan gelen göçmenlerden müteşekkil bir grup sınırların açıldığı gece bu kâğıtları, hükmü kalmadığından olsa gerek, yırtıp atarak Midilli’ye geçmiş.
Geri itme yasak ama
Mülteci hukukunun kurucu metni 1951 Cenevre Sözleşmesi geçerliliğini yitirir mi bilemeyiz, ama ne olursa olsun hâlâ geçerli ve mültecilere karşı işlenen devlet suçlarını sabitliyor. Sığınma başvurularını bir aylığına askıya alan Yunanistan ve sözleşmede imzası bulunsa da, savaştan kaçıp Doğu sınırından gelenleri mülteci kabul etmeyen Türkiye, Ege’nin hangi kıyısından bakılırsa bakılsın suç işliyor.
Sığınma talebiyle Avrupa sınırına gelenlerin başvuruları incelenmeden topluca sınır dışı edilmesi anlamına gelen “geri-itme” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre yasak, ama Yunanistan’da göçmenleri caydırmak için yaygın olarak kullanılan bir işkence yöntemine dönüştü. Hatta icrası kolluk kuvvetleriyle de sınırlı kalmıyor. Azınlıkça’nın 2 Mart 2020 tarihli haberine göre Olimpiakos gönüllü taraftarlarını “sınırları korumak için” Meriç’e yolluyor. Ege kıyılarında ise Midilli merkezli Sto Nisi gazetesinin canlı yayınında bir grup faşist göstericinin göçmenlerin adaya çıkmasını engelleyişini izliyoruz. İnanmak güç!
2 Mart 2016’da imzalanan ve Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği’nin koyduğu şerhe rağmen Dikili limanında dünya basınının kameraları önünde yürürlüğe giren Türkiye-AB Anlaşması (anlaşma mı, pakt mı, sözleşme mi tartışılsa da) askıya alınmış gibi gözüküyor. Hatta uluslararası basında çıkan haberler anlaşmanın tazeleneceği yönünde. Fakat pratikte durum farklı, İçişleri Bakanı anlaşmanın geçerliliğini yitirdiğini söylese de, Atina Haber Ajansı Midilli’den 12 erkek, bir kadın göçmenin bu sabah Midilli limanından Dikili limanına geri gönderildiğini bildirdi. Hangi anlaşma kim için nasıl uygulanıyor takip etmek imkânsız. (ÇÖ/DB)
Fotoğraflar: Yücel Kurşun