25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” yaklaşırken, Giresun’daki mücadeleyi tarihe not düşmek isterim. Çünkü “şiddet” söz konusu olduğunda, Giresun da Türkiye’den farklı değil.
Ülke genelinde ne yaşanıyorsa, Giresun’da da benzerleri yaşanıyor ve biz kadınlar buna karşı mücadele ediyoruz.
Öncelikle şunu söylemek gerekiyor: Orta Karadeniz’in özgün şehirlerinden olan Giresun’da faaliyet gösteren “sol” siyasi partilerin kadın kolları ile demokratik kitle örgütlerinin 25 Kasım’larda ve 8 Mart’larda basın açıklamaları vardır.
Bu gelenek içinde, en kitlesel eylem ve etkinlikler ise Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Giresun Şubeler Platformu tarafından yapılır.
Ben, Sevgi Özgan ve Arzu Şenel olarak üç kadın düşünüp taşındık ve tam 10 yıl önce Giresun Kadın Platformu’nu oluşturarak mücadelemizi daha örgütlü hale getirmek istedik. Böylece parti, sendika, dernek ve odaları ziyaret ederek birlikte mücadele çağrısı yaptık. Platform olarak ilk eylemimizi, 2014 yılının 8 Mart’ında yoğun bir katılımla gerçekleştirdik. 10 yıldır da 8 Mart’larda, 25 Kasım’larda ve yakıcı sorunların yaşandığı günlerde kalabalık yürüyüşler ve basın açıklamaları yapmayı sürdürüyoruz.
Platformun bünyesinde KESK, CHP, TİP, ADD, Sol Parti, 29 Ekim Kadınları Derneği ve ÇGD var. Herkese açığız; her kesime çağrımızı yineliyoruz.
25 Kasım’a giderken her cumartesi Atatürk Meydanı’nda saat 14.00 ile 15.00 arasında “Yaşam Nöbeti” tutuyoruz.
Geçtiğimiz cumartesi altıncısını gerçekleştirdiğimiz nöbetin gündemi, derin yoksulluğun en çok kadın ve çocukları vurmasıydı.
Somut olarak da İzmir’de bir barakada yanan çocuklar ve bunun nedeni olarak, hayatını yoksullukla mücadeleye adayan sevgili Hacer Foggo’nun kavramsallaştırdığı “derin yoksulluk” tartışıldı.
Geçen zaman içinde elde ettiğimiz tecrübelerle şimdilerde kendimizi daha güçlü hissettiğimizi söyleyebilirim.
Öte yandan artık Giresun’un ilk kadın milletvekili olan içimizden biri, Elvan Işık Gezmiş de bizlerle dayanışma içinde; eylem ve etkinliklerimizde yanımızda yer alıyor. Geriye dönüp baktığımda, 10 yıl gibi kısa bir zamanda Giresun gibi bir şehirde kadınların güzel işler başardığını gördükçe seviniyor, umutlanıyor, hatta içimden “nazar değmesin!” diye geçiriyorum.
2014 yılının Mart ayında faaliyete geçen “Giresun Kadın Platformu”, 10 yıldır aralıksız “eşitlik ve özgürlük” mücadelesini sürdürüyor. Kadın odaklı bir platform olarak, sendika, parti, dernek ve odaların birlikteliğinden oluşuyor.
Hak temelli çalışmalara imza atan Giresun Kadın Platformu, kadınlar için giderek daha da zorlaşan koşullarda, kadına şiddet ve çocuk istismarları başta olmak üzere pek çok konuda sesini yükseltiyor.
Eylem ve etkinlikleriyle dikkat çeken platform, her kadın cinayeti sonrasında yürüyüş yaparak alana iniyor; basın açıklamaları ve oturma eylemleriyle güncel tepkisini gösteriyor.
Sayısız kez Gazi Caddesi boyunca pankart açıp slogan atarak Atatürk Meydanı’na yürüyen platforma gönül veren kadınlar, aynı kararlılıkla faaliyetlerini sürdürüyorsa, umut var demektir. Paneller ve toplantılar düzenleyen platformun “toplumsal cinsiyet eşitliğinden” hareketle eğitim çalışmalarını ihmal etmeden sürdürmesi ise ayrı bir güzellik.
10 yıl boyunca platforma başvuran her kadınla dayanışma içine girerek hukuki ve psikolojik destek sunmaya özen gösterdi. Bu noktada yerel yönetimlerle görüşerek “kadın sığınağı”, “kadın-erkek eşitliği komisyonu” ve “kadın danışma merkezi” gibi hizmetlerin sağlanması noktasında elini taşın altına koyarak aktif rol üstlendi.
Her türlü faaliyetin içinde yer alsam da, Giresun basınının ilk kadrolu kadın gazetecisi olarak, payıma düşen “basın işlerini” yürütüyorum. Böylece gerek yerel basında gerek genel olarak, Giresun Kadın Platformu’nun görünür kılınmasında elimden geldiğince katkı sunmak bir kadın olarak bana da moral oluyor.
Özetle, Giresun Kadın Platformu çalışmalarıyla göz dolduran, alkışlanan ve alkışları hak eden bir platform. Tüm kadın dernekleriyle sağlıklı ilişkiler sürdüren platform, 320 derneğin yer aldığı EŞİK (Eşitlik İçin Kadın Platformu) içinde de yer alıyor.
Her gün birkaç kadının erkekler tarafından katledildiği günümüzde, bu “cins kırımına”, çocuk istismarlarına, tacize, tecavüze, baskıya, zulme, erkek egemenliğine ve cinsel yönelimi farklı olanlara yönelik baskılara karşı mücadelemiz devam ediyor ve edecek. Hele de kadınların “anayasası” olan İstanbul Sözleşmesi’nden asla vazgeçmeyeceğimizin bir kez daha altını çiziyorum. 6284 sayılı yasanın uygulanması için çaba harcadık, harcıyoruz ve harcayacağız.
Özetlemek gerekirse, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!” sloganıyla mücadeleye devam etmek dışında bir seçeneğimiz yok.
Bu 25 Kasım’da da Debboy mevkiinde toplanarak, dövizlerimiz ve sloganlarımızla Atatürk Meydanı’na yürüyeceğiz. Burada yapacağımız basın açıklamasıyla; eşit, özgür ve şiddetsiz bir dünya için sesimizi yükselteceğiz.
Yaşasın Kadın Dayanışması...
Yaşasın Mücadelemiz...
(SY/EMK)