PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve bunun üzerine KCK’nin (Koma Civakê Kurdîstan / Kürdistan Topluluklar Birliği) kararıyla geçtiğimiz gün, ilk PKK’li silahlı grup, Van’da başlayan 7 günlük bir yolculuktan sonra sınır dışına çekildi. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın geri çekilmeye dair açıklamasında ifade ettiği durumlar olmazsa, geri çekilme sürecinin sağlıklı bir şekilde tamamlanması öngörülüyor.
Yerel kaynaklardan edinilen bilgilere ve tarafların açıklamalarına göre geri çekilme kararının açıklanmasından bu yana PKK’nin Irak Kürdistan’ındaki üstlenme bölgesine herhangi bir hava saldırısı gerçeklememiş. Bu, sürecin sağlıklı ilerlemesi için çok önemli ancak daha önemlisi, geri çekilme süreciyle eş zamanlı olması beklenen (demokratik siyaset imkânını genişletecek) adımların atılması gibi görünüyor. Yeni Anayasa yapımına dair AKP’lilerin, Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları, bu adımların hızlı bir şekilde atılacağına dair bir işaret sayılabilir belki ama yine de Temmuz ayına kadar beklemek ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmalarının seyrini izlemekte fayda var. Meclisin tatil yapıp yapmayacağı da sürecin nasıl bir ciddiyet ve samimiyetle ele alındığına / alınacağına dair bir işaret sayılabilir, şeklindeki tahminleri de göz ardı etmemek gerekiyor.
PKK Lideri çağrı yaptı, KCK geri çekilme kararını açıkladı ve geri çekilme başladı ama henüz Kürtlerde kaygılar tamamen giderilebilmiş değil. Geri çekilen ilk grupta olan PKK’lilerin açıklamalarında da bu kaygıları da görüyoruz.
Anlaşılan o ki KCK ve kendisine bağlı askeri ve siyasi grupları ikna eden, PKK lideri Öcalan’ın açıklamaları, mektupları… Bu aşamada, Hasan Cemal’ın ifadesiyle “parmakların tetiklerden çekilmesi ve dağlarda ölümlerin olmaması önemli” ama bu durumun kalıcılaşması çok daha önemli…
Türkiye halkları için artık ölümlerin yaşanmaması, halkların kardeşliği adına çok önemli bir kazanım… Bu kazanımın korunması ve kalıcılaştırılması ise; tarafların, PKK ilk ciddi ve en önemli adımı attığı için özellikle AKP’nin, hükümetin ve muhalefetin tarihe ve halklara karşı ahlaki ve politik sorumluluğudur. Bu sorumluluktan kaçmak veya bu sorumluluğun gereğini yeterince yapmamak, çok ağır bir vebal olduğu gibi tarihsel anlamda büyük bir felaket, ahlaki ve politik anlamda ise çok büyük bir sapmadır. Çünkü tarih, sadece son 100 yıllık tarih bile bir mağduriyete, zulme işaret ediyor; ahlak, ister İslam ahlakı, isterse de başka ölçülerde olsun, insanlar için iyi ve güzelin rehberidir ve politika da bu rehberin pratikleşmesidir.
Bu sorumluluğun hakkıyla pratikleşmesinin gereği, Türkiye’de Kürt-Türk özgür birlikteliği temelinde bir Türkiye demokratik ulus inşası için yasal, Anayasal adımların olabildiğince hızlı bir şekilde, ciddiyetle atılmasıdır. Zira PKK Lideri Öcalan’ın ve KCK yöneticilerinin açıklamaları ve özellikle Kürt halkının beklentileri de buna işaret ediyor.
Nedir bu sorumluluk? İşte sorular:
Artık parmaklar tetiklerden çekildiğine göre, Terörle Mücadele Kanunu kaldırılıp, TCK’nın bazı maddelerinde tadilat yapılacak mı?
Seçim barajı düşürülecek ve yerel yönetimler özerkleştirilecek mi?
Bu sorulara can alıcı “Anadilde eğitim ve öğretim imkanı yaratılacak mı?” sorusu da eklenebilir ama önce, bu ilk iki sorunun cevaplanması gerekiyor kanaatimce.
Merak ediyorum: Artık bir BDP seçmeni olarak, bağımsız adaylara değil de partimin amblemine basabilecek miyim mührümü?
Yaşadığım kentin valisini kendim seçebilecek miyim?
Sahi! Valiler neden belediye başkanlarından daha yetkili? Bu nasıl bir ileri demokrasi? (BA/HK)
* Fotoğraf: Çiçek Tahaoğlu / Metina