Medyada öyle bir hava var ki, sanki PKK’lilerin geri çekilmesi ân meselesi… Oysa KCK yöneticilerinden gelen açıklamalar, geri çekilmenin ancak bazı şartların sağlanması halinde olacağına işaret ediyor. Hükümet kanadından ise bu hususta bazı adımların atılacağı sinyali veriliyor.
Açıklamalarda, geri çekilmenin “demokratik siyaset” seçeneğine şans vermek anlamına geldiğine dikkat çekiliyor ve meclisin devreye girerek, geri çekilme için hukuksal zeminin yaratması gerektiğine vurgu yapılıyor.
Son olarak KCK Yürütme Kurulu üyesi Cemil Bayık’ın, Kuzey Irak’taki Kürt bölgesinde yayın yapan “Sivil” dergisine verdiği demeçte, geri çekilmeye dair değerlendirmesi şöyle: “(…) ‘Ateşkes ilan edildi, geri çekilme oluyor ve sorun çözülüyor,’ şeklinde lanse ediliyor. Fakat gerçekte gerillanın geri çekilmesi, Kürt sorununun çözümü ve demokratik siyasetin zeminini yaratmayı amaçlıyor. Bu zeminin şart ve koşulları yerine getirilmediği sürece gerilla geri çekilmeyecektir. Bu konuyu tartışan tüm kesimler ciddi olmalı ve sorumlu davranmalıdır. Kamuoyu doğru bilgilendirilmelidir.”
Geri çekilmeye ilişkin Başbakan Erdoğan sorulara verdiği yanıtlarda, (Abdulkadir Selvi’nin Yeni Şafak’taki haberine göre) Anayasa yapım süreciyle ilgili yetkinin meclis başkanında olduğunu; yazılı tekliflerin değerlendirilme aşamasında olduğunu, bir iki hafta içinde de neticenin açıklanacağını ifade ederek, PKK’lilerin sınır dışına çekilmesi sürecinde ise TSK’ya operasyon yapılmaması yönünde yazılı talimat verileceğini dile getirmiş.
Artık silahlı mücadele seçeneğinin devre dışı bırakılması gerektiği hususunda en güçlü mesajı ve çağrıyı yapan PKK Lideri Abdullah Öcalan da “Ben üzerime düşeni yaptım, meclis de üzerine düşeni yapmalıdır,” demişti.
Neler konuşuluyor? Bunları taraflar ve arabulucular biliyor ama şunu da herkes biliyor ki, yaklaşık 40 yıldır silahla mücadele veren bir hareketin silahlardan arındırılıp, demokratik siyaset zeminine çekilmesi, demokratik siyaset alanının genişletilmesiyle mümkün olur.
Bu alanın genişletilmesi demek, seçim barajının kaldırılmasından tutalım, Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılmasına / değiştirilmesine; Abdullah Öcalan’ın “Kürt sorununun asgari çözümü” olarak ifade ettiği dil, kimlik ve kültürel hakların “iade edilmesi”nden, (ister Başkanlık sistemiyle olsun, isterse de yarı başkanlık sistemiyle olsun) özerk yönetimlerin oluşturularak (Başbakan Erdoğan’ın deyimiyle) bürokratik oligarşinin yıkılmasına kadar bir dizi yasal-Anayasal değişikliğin yapılması demektir.
20-21 Nisan’da Amed’te (Diyarbakır) Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) olağanüstü toplantısının sonuç bildirgesinde de bu hususlara vurgu yapıldı.
Açıklamalardan anlaşılan o ki, taraflarda silahların devre dışına bırakılması için bir arayış var. Bu arayışın tarafları memnun edecek bir nihayete ermesi için daha fazla empatiye ihtiyaç var; karşılıklı hassasiyetlerin inceden gözetilmesi şart… Takdir edilmeli ki, yaklaşık 40 yıldır silahla mücadele vermiş ve şimdilerde geri çekilmeye hazır olduğunu ifade eden bir hareketten, şartsız bir şekilde geri çekilmesi ve silahlarını bırakması beklenemez. Çünkü bu durumda söyleneni herkes biliyor: “Biz dağa piknik yapmaya çıkmadık!”
Geri çekilme, işte bunun anlaşıldığı zamanda gibi görünüyor. (BA/HK)